
Çocuklar Neden Öncekilerden Daha Fazla Sıkıntı Yaşıyor? | Anne
Çocukların belirli aralıklarla yaşadığı can sıkıntısı, tebeşirin tahtada çıkardığı rahatsız edici ses gibi, “Daha gelmedik mi?” sorusunun evdeki yansımasıdır; özellikle uzun yolculuklarda sıkça sorulduğunda. Ancak yeni veriler, ebeveynlerin gürültü önleyici kulaklık almayı düşünmesi gerektiğini gösteriyor. Şaka bir yana, veriler tüm yaş gruplarındaki çocukların yüksek oranda can sıkıntısı yaşadığını ortaya koyuyor.
OnePoll tarafından gerçekleştirilen ve Elmer’s tarafından desteklenen, 3 ile 12 yaşları arasındaki çocukları olan 2.000 ebeveynin katıldığı bir ankette, çocukların sıkılmaya başlamasının ortalama 33 dakika sürdüğü belirtildi.
Gençler de can sıkıntısından muaf değil. Michigan Üniversitesi’nin her yıl yaptığı Monitoring the Future anketi; 8., 10. ve 12. sınıf öğrencileri arasında can sıkıntısı oranlarının pandemi kısıtlamaları sırasında arttığını ve 2023’te yeniden yükseldiğini gösterdi. Uzmanlar, ekran süresi kullanımını can sıkıntısındaki artışın sebeplerinden biri olarak gösteriyor. Lisanslı sosyal hizmet uzmanı Jillian Amodio, “Teknolojik bir çağda yaşıyoruz. Dolayısıyla ‘Çocuklar eskisi gibi oynamıyor’ demek kolay görünebilir, ancak durum çok daha karmaşık. Çocuklar, öncekilerin büyüdüğü dünyada yaşamıyorlar” şeklinde açıklamada bulundu.
Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Ev işleriyle, ev dışında ya da bazen evden çalışarak ve genellikle yardımsız çocuk bakımını üstlenerek yoğun bir tempoda yaşayan ebeveynler bu durumda ne yapabilir?
Ankete göre, 2.000 ebeveynden %81’i, 3 ile 12 yaş arasındaki çocuklarının okuldan veya kreşten döndüklerinde ‘her zaman yapacak bir şey aradığını’ bildirdi. Ancak çocuklar için geniş yaş aralıkları göz önüne alındığında, ‘normal’ dikkat süresinin ne olduğuna bakmak faydalı olabilir. Uzmanlar, yaşa göre ‘normal’ dikkat süresi tanımlarında küçük farklılıklar olsa da genel olarak her yaş grubu için bir ile üç dakika arasında değişen süreler vermektedirler.
Çocuk psikoloğu Dr. Leslie Taylor: “En azında, dikkat süresi yaşın iki katı kadar dakika olmalı; en fazla ise üç katı” der. Nöroçeşitliliği olmayan bir çocuk için bu, ‘normal’ dikkat süresinin yaklaşık olarak şu şekilde olması anlamına gelir:
- 3 – 4 yaş: Altı ile sekiz dakika.
- 5 – 8 yaş: 12 ile 24 dakika. Bu yaş grubu için “En iyi fiziksel aktiviteler yoluyla öğrenirler,” diyor Dr. Taylor. Faaliyetleri tamamlamaktan çok yapmaya daha eğilimlidirler ve etkinlik sırasında birçok spontan soru sorabilirler, bu yüzden esnek olmak önemlidir.
- 9 – 11 yaş: 20 ile 30 dakika. “Bundan sonra yeniden odaklanmaları gerekir, ancak etkinlik oldukça ilgi çekici ise daha uzun süre dikkatlerini sürdürebilirler. Genellikle yeni şeyler denemek ve hedefler belirlemekle motive olurlar” diyor Dr. Taylor.
- 12 yaş: 20 ile 40 dakika. “Genellikle, öz keşfi içeren deneyimlerden, daha karmaşık ve soyut düşünme gerektiren durumlardan en iyi şekilde öğrenirler” diyor Dr. Taylor.
Kısacası, 3 yaşındaki bir çocuğun dikkat süresinin 33 dakikadan az olması normaldir—her ne kadar pratikte zorlayıcı olsa da. Dr. Taylor, anketin algılanan sıkıntının çoğu zaman yaşa uygun dikkat süresinin doğal bir yansıması olabileceğini öne sürdüğünü düşünüyor. Peki, gerçekten sıkılıyorlar mı? Bu sorunun yanıtı karmaşık ve bir ölçüde modern çağı yansıtıyor.
Evlilik ve aile terapisti Alejandra Galindo: “Ebeveynler çocuklarıyla evde çok daha fazla zaman geçirmek zorunda kalıyor. Gerçek şu ki, ebeveynlerin mesajları ve dersleri diğer etkinliklerle pekiştirmek için gereken zamanı, desteği, finansal kaynakları veya zihinsel kapasitesi nadiren oluyor” dedi. Galindo, bunun ekran süresini birlikte geçirmenin ve hızlı tempolu, 20 dakikalık bir programda verilen mesajları pekiştirmenin gerektiğini vurguluyor. Bunun yerine, ebeveynler genellikle yeterli destek olmadan birden fazla sorumluluğu dengelemeye çalışırken, çocuklarını oyalamak için ekran çağırabiliyor. Ankete göre, ebeveynlerin %80’i çocuklarının sınıf ve bakım ortamları dışında televizyon izleme olasılığının daha yüksek olduğunu belirtti. Yaklaşık üçte ikisi ise çocuklarının oyuncaklarla oynamayı (%67) veya kardeşleri ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi (%62) tercih ettiğini bildirdi.
İronik ve üzücü bir şekilde, ekranları bir çözüm olarak kullanmak, ne kadar gerekli olursa olsun, artan sıkılma oranlarını tetikleyebilir.
Çocuk, ergen ve yetişkin psikiyatristi Dr. Zishan Khan: “Bu, özellikle yoğun ebeveynler için anlaşılabilir bir durum olsa da ekranlara olan bağımlılık, çocukların sürekli uyarılmayı beklemesine neden olabilir ve bu da onların kendiliğinden, hayal gücüne dayalı oyunlarla meşgul olma yeteneklerini azaltabilir. Bu bağımlılık, istemeden daha kısa dikkat sürelerine ve ekranla meşgul olmadıklarında daha fazla sıkılma hissine yol açabilir” dedi.
Sıkılma oranlarını azaltmak için öneriler:
- Uygulamalı etkinlikleri teşvik edin: Sanat ve el işleri, inşa etme ve duyusal oyunları düşünün. Bu tür etkinlikler, pasif etkinliklere (örneğin; ekran süresine) kıyasla daha uzun süre dikkat çekebilir. Ebeveynin, boya kalemleri, kağıt, kil veya inşa blokları gibi malzemelerin bulunduğu özel bir alan oluşturması faydalı olabilir. Çocuğunuzun projeler başlatmasını ve yaratıcılığını keşfetmesini teşvik edin.
- Rutinler oluşturun: Okuma, hayali oyunlar ve açık hava etkinlikleri gibi belirli aktiviteler için belirli zamanlar ayırmayı deneyin. Tutarlı programlar, çocuklara yapı kazandırır, ne bekleyeceklerini bilmelerini sağlar ve huzursuzluğu azaltır. Tutarlılığın, çocukların aktiviteler arasında daha kolay geçiş yapmalarına yardımcı olduğunu unutmamak önemlidir.
- Bağımsız oyunu teşvik edin: Çocuklarla etkileşim kurmak önemli olsa da hiçbir ebeveynin bunu her zaman yapacak vakti yoktur ve bu tamamen normaldir. Çocukların bağımsız oynamasına izin vermek, hayal gücünü ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Ebeveynler, çocuklarının oyuncakları ve aktiviteleri kendi başlarına keşfedebilecekleri güvenli bir ortam yaratmalıdır. Kısa sürelerle başlayın ve rahat hissettikçe bu süreyi yavaş yavaş artırın.
Ergenlerde can sıkıntısı oranlarının artışı, COVID-19 karantinasından önce başlamıştı. 2019 yılında yapılan bir araştırma, ABD’li ergenlerin 2010 yılından itibaren daha sık sıkıldıklarını ve bu oranların 2017’ye kadar yıllık %1,17 oranında arttığını ortaya koydu. Ardından pandemi, okulların uzaktan eğitime geçmesine, aktivitelerin iptal edilmesine ve dolayısıyla arkadaşlarla ve sevdiklerle vakit geçirme imkanının ortadan kalkmasına neden oldu.
Araştırmaya göre: ‘Sık sık sıkılıyorum’ ifadesine tamamen veya büyük ölçüde katılan ergenlerin oranı 2021’de en yüksek seviyeye ulaştı. 8. sınıf öğrencilerinin %21’inden fazla ve 12. sınıf öğrencilerinin %45’i sıkıldığını bildirdi. Bu oranlar, 2014 yılına kıyasla 8. ve 10. sınıflarda %13,2, 12. sınıfta ise %37 daha yüksek oldu. 2022’de düşüş gösteren sıkılma oranları, 2023’te yeniden artış gösterdi. Uzmanlar, bunun başlıca nedenlerinden biri olarak ekran kullanımına işaret etse de bunun tek sebep olmadığını da belirtmektedirler.
Sürekli dijital etkileşim, aşırı uyarılmaya yol açarak çevrimdışı aktiviteleri daha az çekici hale getirebilir ve sıkılma hissine katkıda bulunabilir. Ancak unutmamak gerekir ki günümüz gençleri, bizim büyüdüğümüz döneme kıyasla çevrelerini bağımsız olarak keşfetme konusunda daha az özgürlüğe sahip. Bu da onların kendilerini kısıtlanmış ve sıkılmış hissetmelerine neden olabilir.
Ebeveynler, genç çocukları ile birlikte çalışarak sıkılma hissini azaltmaya yardımcı olabilir.
- Tanımlayın ve doğrulayın. Bu yaş grubunun sıkılmayla başa çıkmak için sağlıklı yollar bulmasına yardımcı olmak önemlidir. Gençlerin yeni ve heyecan verici deneyimler aramaları doğaldır. Ebeveynler, gençlerin sıkıldıklarını kabul ederek, daha anlamlı ve zorlayıcı aktivitelere yönelmelerine yardımcı olabilir.
- Ekran süresi sınırları belirleyin. Bu zor bir konu olabilir, ancak iş birliği süreci kolaylaştırabilir ve gençlerin kendilerini daha özgür hissetmelerini sağlayabilir. Bu, onların ekran sürelerini aileleri tarafından zorla kısıtlandıklarını hissetmemelerine yardımcı olacaktır.
- Özgürlük ve bağımsızlık tanıyın. Gençleri güçlendirmenin ve onlara daha fazla sorumluluk vermenin bir yolu da seçenek sunmaktır. Örneğin, hangi malzemelerle sandviç yapacaklarını seçmelerine izin vermek veya onlara yemek yapmayı öğretmek gibi.
Sıkılmak her zaman elverişli bir durum olmasa da uzmanlar, bunun genellikle ölçülü olduğu sürece olumlu bir şey olduğunu belirtiyor. Sıkılmak doğası gereği kötü değildir; aksine yaratıcılığı, öz değerlendirmeyi ve problem çözme becerilerini tetikleyebilir. Ancak, yapıcı bir çıkış yolu olmadan yaşanan kronik sıkılma, olumsuz davranışlara veya zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilir. Uzmanlar, çocukların sıkıldıklarında ya da uyarılmaya ihtiyaç duyduklarında çok daha fazla yaramazlık yaptıklarını sıklıkla gözlemliyor. Ayrıca, bazen sıkılma ve dikkat süresiyle ilgili sorunlar, DEHB belirtisi olabilir ve ebeveynler ile çocukların desteğe ihtiyaçları olabilir.
Zaman zaman sıkılmak ve dikkatin dağılması normaldir, ancak sürekli dikkat sorunları, dürtüsellik ve hiperaktivite DEHB’nin işareti olabilir. Bu tür davranışlar sürekli hale geliyorsa ve okul gibi günlük işlevleri etkiliyorsa, bir psikiyatristle görüşmek faydalı olacaktır. Son olarak, yoğun ebeveynlik anlayışı ve çocukları sürekli meşgul tutma baskısı, okul/kreş dışındaki her anlarını organize etmek, 2024 yılında ABD’nin eski genel cerrahlarından Dr. Vivek Murthy’nin ebeveyn stresi ve zihinsel sağlık konusundaki uyarılarının başlıca nedenlerindendi.
“Mükemmel ebeveynler olmalarını hiçbir zaman beklemem,” diyor Galindo. “Hepimiz hatalar yapacağız ve ekran süresi tuzağına düşeceğiz, ancak bu, çocuğunuzun kalıcı olarak sıkılacağı veya ‘zarar göreceği’ anlamına gelmez.” Galindo, bazen rahatlamak için ekran kullanımının sorun olmadığını ancak çocuklara kendi kendilerini düzenlemeyi öğretmenin önemli olduğunu vurguluyor. Bunun bir yolu da rol model olmaktır.
Galindo: “Ebeveynlerin zaman zaman çocuklarıyla birlikte öz-düzenleme pratiği yapmalarını öneriyorum. Bizi strese sokan şeyler olduğunda veya bunaldığımızda, derin nefes alma, esneme hareketleri yapma veya çevremizdeki kokuları fark etme gibi duyularımızı kullanarak, bizi rahatlatacak araçlardan yararlanmamız tamamen doğaldır. Müzik dinlemek de bu yöntemlerden biri olabilir” dedi.
Kaynak: Beth Ann Mayer. “Kids Are More Bored Than Ever—This May Be the Reason Why”: Şuradan alındı: https://www.parents.com/kids-are-bored-more-than-ever-11678493.