
Ayrılıkla Nasıl Üstesinden Gelinir?
Yazı: Mürsel Çavuş
Bir ilişkinin sona erme sürecini sağlıklı bir şekilde atlatmak oldukça zordur. Çoğu zaman terk eden veya terk edilen taraf fark etmeksizin, kişi, bu dönemde destek bulabileceği, duygularını paylaşabileceği, yönlendirecek biri arayışındadır. The School of Life İstanbul’da düzenlenen ‘İlişkiden sonra hayat nasıl devam eder?’ atölyesinde Psikiyatrist Defne Eraslan, ilişkilerin sona erdiğinde kişinin deneyimlerinden ders çıkararak hayatına devam etmesi gerektiğini, aşk acısının sağlıklı bir şekilde atlatılmasının mümkün olduğunu vurguluyor.
Ayrılığa yaklaşım
Psikiyatrist Eraslan, kadınlar ve erkeklerin ayrılığı farklı şekilde yaşadığını ifade ediyor; “Bu konuda genelleme yapmak zor, fakat kadınların daha fazla zorlanmasına neden olan kimi durumlar mevcut. Bu durumlardan biri toplumsal yapıdır. Birçok toplumda kadınlar ilişkilerini veya evliliklerini kişisel değerlerinin bir yansıması olarak görmekte. Dolayısıyla, ilişki sona erdiğinde, kadın yalnızca o kişiyi kaybetmiş olmakla kalmayıp, aynı zamanda ilişkiyi sürdüremediği için kendisini başarısız hissediyor. Erkeklerde de başarı kaybı hissedilebilir fakat bekar olan erkekler için sosyal algı daha olumsuz değildir. Ayrıca kadınların çocuk sahibi olabileceği dönem kısıtlıdır. Erkekler 50 yaşında bile baba olabileceğini düşünerek daha rahat hissedebilirken, kadınlar yaş ilerleyince ilişkileri sona ermişse paniğe kapılabilir. Erkeklerin daha genç kadınlarla birlikte olma şansı daha fazlayken, kadınlar için bu olasılık sınırlı. Sonuç olarak kadın, hem romantik ilişkisini hem de geleceğini kaybetmiş gibi hissediyor.”
Ayrılığın aşamaları
Kayıp süreci, öngörülebilir birkaç aşamadan geçiyor. “Bir şehirden ayrılmak ya da bir yakınınızı kaybetmek benzer aşamaları doğuruyor” diyen Eraslan, sürecin aşamalarını şöyle açıklıyor; “İlk aşama şok ve inkar. Kaybın farkındasınız fakat tam olarak kabullenemiyorsunuz. Hâlâ geri dönüş olabileceğini düşünerek durumu yok sayıyorsunuz. Ardından pazarlık aşaması başlıyor. ‘Onun en yakın arkadaşı olmasaydı, ayrılmazdık’ gibi düşünceler devreye giriyor. Akabinde depresyon süreci başlamakta. Bu, klinik depresyon değil, kaybın kabullenilmesi ve vedalaşma aşamasıdır! Zor bir dönem ama gereklidir. Bazen ‘keşke’ düşüncelerine takılıp ilişkiyle vedalaşmak mümkün olmuyor. Eğer birlikte spor yaptığınız kişiyse, bir alternatif bulmanız ya da onsuz spor yapmaya alışmanız gerekiyor. Nihayetinde kabullenme aşaması başlıyor. Bu aşamaya ulaşmak, aşk acısı çekmeyeceğiniz anlamına gelmez. Başkasıyla birlikte olduğunu gördüğünüzde, kendi hayatınızdaki belirsizliklerde veya hastalık dönemlerinde yine bu aşamalara dönebilirsiniz. Bu süreç her iki taraf için de geçerlidir. Bir aşamada kalmak, aşk acısının dayanılmaz bir boyuta ulaşmasına neden olabilir.”
Ayrılığın üstesinden gelmek için yapabilecekleriniz
• Üzüntünüzü yok saymayın, ancak mümkün olduğunca normal hayatınıza dönebilmek için çabalayın.
• Birlikte geçirdiğiniz zamanlarda ihmal ettiğiniz arkadaşlarınızla ve aile üyelerinizle sosyalleşin.
• Duygularınızı güvendiğiniz kişilerle paylaşabilirsiniz, fakat sürekli bu konu hakkında konuşmamaya çalışın.
• Eğer ayrılık kararı kesinse, arkadaşça bile olsa görüşmeye devam etmek iyileşmenizi geciktirebilir. Mümkünse iletişimi sınırlayın.
• Sosyal medyada onu takip etmeyi bırakın.
• ‘Keşke’ler ve pişmanlıklar yas sürecinin doğal bir parçasıdır ancak bunlar bazen gerçekçi olmayabilir. Ders alın fakat pişmanlıklara takılıp kalmayın.
• İlişkinizin güzel yanlarını özleseniz de bu durumdan ‘artık kimseyi sevemem’, ‘bu yaştan sonra başkasını bulamam’ veya ‘ben sevilmeyecek biriyim’ gibi olumsuz sonuçlar çıkarmayın.
• Acı çekmek normaldir. Ancak bu süreç uzuyorsa ve günlük hayatınızı etkiliyorsa, depresyon riski için bir uzmandan yardım almayı düşünün.
İlişkinin bitme zamanı!
Peki bir ilişki ne zaman sonlanmalı? Eraslan, artılarına ve eksilerine bakarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor; “İlişki sizden sürekli götürüyorsa, mutluluk, destek ve eğlence vermiyorsa sona ermelidir. Karşınızdaki zor bir dönemden geçiyorsa, ilişkiyi sonlandırmak gerektiğini söylemek istemem. Birisi hastaysa ve ona destek oluyor olmanız iyi bir şeydir. Fakat ilişki sizi tek başınıza olduğunuzdan daha kötü yapıyorsa, düşünmeye başlamalısınız. Hangi koşullarda kötü olduğuna dair algı kişiseldir ve herkes için farklılık gösterir. Kimisi fedakarlığı çok önemsemekte ve ilişki içinde her şey aleyhine bile olsa devam ettirmeyi avantaj olarak görmekte. Bu durumda, neden fedakarlığa ihtiyaç duyduğunuzu sorgulamak önemlidir fakat nihai karar yine kişiye aittir.”
Yas ile baş edilebilir
Eraslan, ayrılığı sağlıklı bir şekilde atlatmanın temelinin aşk acısının normal olduğunu kabul etmek olduğunu vurguluyor. “Ayrıldıktan sonra ‘çok mutlu olmalıyım, hiç üzülmemeliyim, onu hiç özlememeliyim’ gibi yüksek beklentiler, kendinize olan güveninizi sarsmakta ve o duygularla başa çıkmanızı zorlaştırmaktadır. Yaşayamamış olduğunuz duygular her durumda farklı bir şekilde ortaya çıkabilir. İlk olarak bunun normal olduğunu kabul etmek; ikinci olarak ise dünyanın sonunun gelmediğini unutmaktır. Her kayıp ve ilişki, insana farklı dersler vermektedir. Bittiğinde üzülmek elbette doğaldır; neleri daha farklı yapabileceğinizi değerlendirip, yolunuza devam etmelisiniz. Bizlere öğrettiği dersleri yanınıza alarak daha güçlü bir şekilde yola devam edeceksiniz. İnsanlar çok daha büyük acılar atlatabilmektedir. İnsanoğlu yas ile baş edebilir.”
Yeni bir ilişkiye başlamak
Peki yeni bir ilişki çözüm olabilir mi? Eraslan, “Eğer eski ilişkinizde yaşamak istediğiniz duyguları barındırıyorsa, yeni bir ilişkiye başlamak yas sürecini kolaylaştırabilir. Başkalarının da sizi beğeniyor olması hissi, ilişkinin kaybını azaltabilir. Ancak başka biriyle ilişkiye geçtiğinizde, ‘artık mutlu olmalıyım’ gibi bir karara varıp acılarınıza göz ardı ederseniz, bu durumda zarar görebilirsiniz. Bazı insanlar böyle durumlarda daha fazla yıpranabilir. Yeni ilişkinin size sağlayacağı faydaların yanında, verebileceği zararları da göz önünde bulundurmalısınız. Bazen insanlar, kendilerini iyi hissettiremeyen biriyle hemen ilişkiye geçmeye çalışabiliyor. Sıkça karşılaşılan bir durumdur; çift ayrılır, diğeri birkaç ay sonra yeni tanıştığı biriyle hemen evlenir… Çoğu zaman bu evlilik sağlıklı bir şekilde devam etmez. Birinin acısını dindirmek için bir araç olarak kullanılan ilişki, uzun vadede sürdürülemez. Sonuç olarak önemli olan, her zaman duygusal olarak kar-zarar dengesini kurmaktır.” diyor.
The School of Life Atölyeleri
Alain de Botton’un 2008’de Londra’da kurduğu The School of Life, felsefe, edebiyat, psikanaliz ve görsel sanatlar aracılığıyla katılımcıları, akıllı ve iyi bir yaşam için alternatifler keşfetmeye ve tartışmaya davet ediyor. ‘Potansiyelimizi nasıl gerçekleştirebiliriz? Aşkı nasıl canlı tutarız? Nasıl fark yaratırız? Yaratıcılığımızı nasıl artırırız? Sakin kalmayı nasıl öğreniriz?’ gibi sorulara yanıt arayan atölyeler, hafta içi akşam, cumartesi sabah ve öğleden sonraları, pazar günleri ise öğleden sonraları Bilgi santralistanbul’da düzenleniyor. Atölyeleri, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen yazar, sanatçı ve düşünürleri yürütmektedir.
Bireyselleşmiş olmak şart
İnsanlar bazı ilişkilerden benlik duygusu zedelenmiş olarak ayrılmaktadır. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir ilişki için kendinizi tanımak ve ne istediğinizi bilmek oldukça önemlidir. Psikiyatrist Defne Eraslan, Erik Erikson’un bir sözünü hatırlatıyor: “Erikson der ki, ‘Eğer kişilik gelişimimizi tamamlayıp kim olduğumuz konusunda huzurlu olamazsak, başka bir ilişkiye kendimizi kaptırmakta endişe duyarız. O ilişki bizim yerimize geçip bambaşka biri yapacak diye korkarız.’ Kendini yok sayıp ilişkide benliğini kaybetmek, bireylerin bireyselleşme sürecini tamamlayamamış olmasından kaynaklanıyor. Kişilik gelişimini sağlıklı bir biçimde tamamlamış insanlar, yakınlaşmaktan korkmazlar. Ne olursa olsun tekrar kendileri olabileceklerini, yalnız başlarına yaşayabileceklerini bilirler. Her ilişkide ‘Şu anda yaptığımı ben mi istiyorum yoksa onun isteğiyle mi yapıyorum?’ veya ‘Ona değer verdiğim için ona mı izin veriyorum?’ gibi sorular sormak gereklidir. Elbette ilişki içinde yalnızca sizin isteklerinizin geçerli olması mümkün değildir; ancak istemediklerinizi kabul etmek ve bu konuda bilinçli bir tercih yapmak önemlidir.