“Yaratma Arzusu” Tepkisi | İlişki
Hepimiz, sinir sistemimizin strese karşı verdiği “savaş, kaç ve don” tepkilerini duymuşuzdur. Ancak daha az bilinen bir tepki daha vardır; bu tepki, genellikle olumlu bir şeyle karıştırılabilir. ‘Fawn’ (yaranma çabası) tepkisi sıkça romantize edilen bir travma tepkisidir. Bu tepki, durumu yatıştırmaya, kendi ihtiyaçlarımızdan vazgeçerek başkalarının ihtiyaçlarına öncelik vermeye ve her ne olursa olsun barışı sağlamaya yönlendirir. Dışarıdan nazik, fedakâr veya ‘sakin’ görünse de, aslında sevgi ya da şefkat değil; sevgi ve ilgiyi taklit eden bir hayatta kalma mekanizmasıdır.
Bu davranış biçimini kendinizde ve çevrenizdekilerde sıkça gözlemleyebilirsiniz. Zararsız gibi görünen bu içgüdü, benlik algımızı sarsabilir, sınırlarımızı zayıflatabilir. Bize kırgın ya da görünmez hissettirebilir. İnsanlar çoğu zaman bu davranışın farkında bile olmayabilir. Bu yüzden, “yaranma çabası” tepkisini sevgi ile karıştırmamak adına konuyu netleştirmekte fayda var. Peki bu tepki ne anlama geliyor? İlişkilerde nasıl kendini gösteriyor? Bu döngüden nasıl kurtulabilirsiniz?
“Yaranma çabası” tepkisi, hayatta kalma mekanizması olarak insanı “herkesi memnun etmeye” yönelten bir travma tepkisidir. Psikolog Pete Walker tarafından tanımlanan bu terim, çocuklukta yaşanan travmalara verilen bir yanıt olarak gelişen koruyucu bir davranış biçimini ifade eder. Stresle karşılaştığında savaşmak, kaçmak ya da donmak yerine, “yaranma çabası” tepkisine yönelen bir kişi ortamı yatıştırmayı tercih eder; güvende kalmak amacıyla.
Bu tepki, otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir; yani bilinçli bir seçim değildir. Bu, bir tür içgüdüsel “boyun eğme ve kendini silme” karışımıdır: gerginliği azaltmak, kendi duygularını, ihtiyaçlarını veya kimliğini bastırmak ve başkalarının iyiliği için kendi iyiliğinden feragat etmek. Yüzeyde “yaranma çabası” tepkisi sevgiye benzer: “Sakin partner” olmak, diğerinin ihtiyaçlarını önceden tahmin etmek ya da çatışmalardan kaçınmak için sürekli hazırlıklı olmak. Ancak derinlere indiğimizde, bunun aslında kendini inkar olmadığı görülür. Gerçek nezaket içten gelir; “yaranma çabası” ise korkudan kaynaklanır. Uzun vadede bu davranış hem zihinsel sağlığımıza hem de ilişkilerimizin sağlığına ciddi zarar verebilir.
Biriyle yeni tanıştığınızda veya flörtün ilk aşamalarında bu eğilim, ince şekillerde kendini gösterebilir. Karşınızdaki ne isterse ona uymak, programını onunla eşitlemek ya da “zor biri” gibi görünmemek için sizi rahatsız eden konuları önemsemek gibi. Başta bu, sağlıklı bir uzlaşma gibi görünse de zamanla, ilişkiden ne istediğinizi veya o ilişki içindeki kimliğinizi bilemez hale gelirsiniz. Bu, bir tür kendinizden vazgeçme halidir.
Kendimizi başkalarının önüne koymamız gerektiğini bilmek kolaydır, ama bunu uygulamak her zaman bu kadar basit olmayabilir.
Uzun vadeli ilişkilerde (ve arkadaşlıklar da dahil) bu kalıplar daha yaygın ve beklenen hale gelir. Dr. Ingrid Clayton’a göre bu dinamikte “yaranma çabası” tepkisi, sürekli olarak doğru şeyi söylemeye ya da tartışmaları sona erdirmek için, aslında herhangi bir yanlışlık yapmamış olsanız bile, özür dileme şeklinde gözlemlenebilir. Hatta, çatışmadan tamamen kaçınmak anlamına gelebilir; bir şey sizi incittiğinde “önemli değil” demek, çünkü çatışma fikri sessizlikten daha korkutucu gelir. Zamanla, enerjinizi huzuru korumaya harcadığınız için kim olduğunuzu unutmaya başlayabilirsiniz.
Her nezaket ya da esneklik davranışı “yaranma çabası” değildir. Bazen, pek hoşlanmadığınız bir planda “evet” demek veya bir arkadaşınızı dinlemek gibi seçimler yapmak normaldir; bu, bilinçli bir insanı memnun etme davranışıdır. Ancak “yaranma çabası” tepkisi bir travma tepkisi olarak değerlendirilir; yani seçimden ziyade bir hayatta kalma refleksi ile ilgilidir.
Eğer çocukluğunuzda “hayır” demenin, sınır koymanın ya da gerçek ihtiyaçlarınızı dile getirmenin çatışma, reddedilme ya da ceza ile sonuçlandığı bir ortamda büyüdüyseniz, sinir sisteminiz muhtemelen “en güvenli yolun uyum sağlamak” olduğunu öğrenmiştir.
Farkı anlamanın en kolay yolu, şu soruyu sormaktır: Bunu gerçekten istediğim için mi yapıyorum, yoksa huzuru korumak veya bağlantıyı sürdürmek için mi yapmak zorundaymışım gibi hissediyorum?
Eğer ikinci seçenekteyseniz, bu “yaranma çabası” tepkisidir; vücudunuzun eski, hayatta kalma sistemi devreye girmiş demektir.
“Yaranma çabası” tepkisi aynı zamanda sosyal olarak kabul gören bir davranış olarak da görülebilir. Düşünün ki, çalışanlardan her gün içsel durumları ne olursa olsun uyumlu, sakin ve anlayışlı olmaları bekleniyor. Zamanla bu şartlanma özel hayatınıza da sızar ve “uyumlu olmanın, gerçek olmaktan daha güvenli olduğuna” dair inancı pekiştirir.
Bu dinamiğin etkisi ince ama güçlüdür. Psikolog Arielle Schwartz, “yaranma çabası” tepkisinin kişinin kendi duygularından ve arzularından kopmasına neden olabileceğini, bunun da gerçek bir yakınlık kurmayı neredeyse imkânsız hale getirdiğini ifade eder.
Uysal görünsem de, bunun altında yatan korkunun bir maskesi olduğunu anlamak oldukça önemlidir. Gerçek benlik ifadesi bastırılmıştır veya sadece sınırlı ölçülerde serbest bırakılır; ortamın bozulmaması kaydıyla. Tahrip edici bir ilişkide güvenliği bulmak, özsaygıdan, özbakımdan ve birey olarak kendimize değer vermekten önce gelir.
Kısacası, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızın önüne koyduğumuzda, kendi ışığımızı kısıtlamış oluruz.
New York Times’ın yakın zamanda belirttiği gibi, “yaranma çabası” tepkisinin insanları aşırı memnun etme biçimi, bizi sevginin ve hatta arkadaşlığın, kendini silmekle eşdeğer olduğu dinamiklerine kapatır.
“Yaranma çabası” tepkisinden çıkmak, kendini suçlamakla değil, eski hayatta kalma stratejilerinin ortaya çıktığı anları fark edip, yavaş yavaş yeni şeyler denemekle ilgilidir.
Değişimin ilk adımlarından biri, sadece farkında olmaktır: “Yaranma çabası” tepkisi ne zaman, nasıl ortaya çıkıyor ve kiminle olduğunuzda bunu gözlemliyorsunuz? Burada önemli olan, farkındalığı yargılamadan geliştirmektir; bu sürece merak ve şefkatle yaklaşın. Kendinize şu soruları sorun:
- Kendi zihinsel ya da fiziksel sağlığım pahasına mı ‘evet’ diyorum?
- Şu anda başkalarının ruh hâlinden ben mi sorumlu hissediyorum?
- Bu anda kendi ihtiyaçlarımı ya da duygularımı görmezden mi geliyorum?
- Bana ait olmayan bir şey için mi özür diledim?
- Burada “hayır” deme ya da sınır koyma hakkım olmadığını mı düşünüyorum?
“Yaranma çabası” dürtüsünü hissettiğinizde, ilk adım vücudunuzu sakinleştirip güvende olduğunuzu hatırlamaktır. Topraklama teknikleri, otomatik tepkiyi durdurmaya ve tepki vermeden önce kısa bir duraklama yapmanıza yardımcı olabilir.
Birkaç derin nefes alın ve ayaklarınızı yere sağlamca basın. Alternatif olarak, etrafınızda görebileceğiniz beş şeyi sayın. Bu tür küçük uygulamalar, sinir sisteminize tehlikede olmadığını hatırlatır ve böylece farklı bir tepki seçebilmeniz için size alan tanır. İşte öz-şefkate dayalı birkaç başlangıç yöntemi…
Bir şeyi yatıştırma veya “önemli değil” deme isteğini hissettiğinizde, biraz daha dürüst bir yanıt vermeyi deneyin; sadece bir derece bile fark etse yeter. Örneğin; otomatik olarak onaylamak yerine “Aslında şu anda biraz bunaldım” demek ya da hemen “evet” demek yerine “Bunu düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var” gibi.
Amaç, bir gecede iletişim tarzını tamamen değiştirmek değil. Bu, sinir sistemine “konuşmanın güvenli olduğunu” hatırlatmak için nazik bir işarettir; çünkü sizin duygularınız da önemlidir. Her küçük dürüstlük anı, özgüveninizi pekiştirir ve kendi ihtiyaçlarınızı geri plana atma alışkanlığınızı kırmanıza yardımcı olur.
“Yaranma çabası” tepkisi pek çok insanın uzun yıllar boyunca otomatik olarak yaptığı bir şeydir; bu yüzden bunun bırakılması pratik gerektirebilir, bu da doğaldır. Bazı günler eski alışkanlıklara geri döndüğünüzü fark edebilirsiniz, bazı günler ise küçük ilerlemeler kaydedersiniz. Her ikisi de önemlidir.
En çok yardımcı olan şey, kendinize sabırla yaklaşmaktır. İyi bir kural, kendinize, sevdiğiniz birine göstereceğiniz özeni göstermektir. Kendinize ne kadar nazik davranırsanız, gerçek değişim yaratmak da o kadar kolaylaşacaktır.
Referanslar: Sydney Cox. “This “Nice Girl” Habit Can Wreck Your Relationships—And Your Confidence.” Şuradan alındı: https://theeverygirl.com/what-is-fawning/.
