Aşk ve İlişkiler

Sonsuz Seçenekler Arasında Mükemmel Uyum

Yeni bir dönemle birlikte, alışkanlıklarımız da değişiyor. Modern yaşam, aşkı deneyimleme şeklimizden tanışma yöntemlerimize kadar her unsuru etkisi altına alıyor. Geçmişte kısa bir süreyi kapsayan ama ‘hız’ ile dolup taşan bugünün dünyasında, uzun süredir var olan tanışma uygulamaları artık yalnızca yeni bir fenomen değil; aynı zamanda günlük bir alışkanlık haline gelmiş durumda. Bu uygulamalar, sadece basit bir eşlemeden fazlasını sunuyor; çeşitli kriterlerle filtrelenmiş ve algoritmalar aracılığıyla seçilmiş olan birçok olasılık barındırıyor. Ortak bir sinema zevkiniz mi var? Hiç sıkıntı değil. Ciddi bir ilişki arayışında mısınız? Mümkün!

Hazırlayan: Baran Alışkan

“Ben seçilen değil, seçici olanlardan mısınız?” Neden olmasın! “Ciddi bir ilişki için hazır değilim ama biraz eğlensek fena olmaz” diyenler de aramızda mı? Dijital dünyada, mobil tanışma uygulamaları herkes için kapılarını aralayabilir. Bunların hepsinin temel amacı, aradığımızı bulmak ya da mükemmel eşleşmeyi yakalamaktır. Gerçekten mükemmel eşleşmek mümkün mü? Dikkatli olun, ‘Tinder avcısı’ ile karşılaşmak istemezsiniz.

Tinder, OkCupid, Bumble, Hinge, Happn, Badoo ve daha pek çok uygulama, dijital tanışmalara kapı açmak için tasarlandı. Gemius’un Ocak 2022’de yayımladığı bir araştırmaya göre Türkiye’de 7.4 milyon gerçek kişi tanışma uygulamalarına erişim sağlamakta. Yaş aralıkları açısından 18-44 yaş grubunun uygulamayı en çok kullandığı görülüyor; 25-34 yaş aralığı, kullanımın en yüksek olduğu grup olarak öne çıkıyor. Uygulama tercihlerinde ise Tinder, OkCupid ve Happn sıralanmış. (Bu çalışmada Bumble’ın ölçümlere dahil edilmediğini belirtelim.) Aynı araştırmaya göre, kişi başına geçirilen süre; Tinder’da 1 saat 25 dakika, OkCupid’de 37 dakika ve Happn’da 20 dakika olarak kaydedilmiş. Günümüzde neredeyse hepimizin çevrimiçi olduğunu düşündüğümüzde, aramaya devam ettiğimiz açıkça ortada. Çünkü tanışma uygulamaları, doğası gereği arayışı ve bulma eylemini barındırıyor. Romantik arayışlarımız dijitalleşerek en konforlu dönemini yaşıyor ama daha fazlası henüz yeni başlıyor. Bildiğimiz internetin sadece 34 yıldır hayatımızda olduğunu biliyor muydunuz?

SEÇİM EKRANI

Bu kadar çok seçenek sunan platformlarda doğru seçimi yapabilmek için bir tanışma turuna çıkalım. Seçenek bolluğu, uygulamayı kullananlar için önemli bir avantaj sağlıyor. İletişimin güvenli yollarla gerçekleşmesi ve kontrollü bir ortam sunması da ek bir avantaj. Uygulama tabanlı filtreler sayesinde doğru ya da mükemmel eşleşme olasılığı artıyor. Sosyal olarak çekingen ya da sosyal çevresi sınırlı bireyler için de bir kolaylık sağlıyor. Bununla birlikte, bahsettiğimiz zengin seçenek durumu, karar verme süreçlerimizi karmaşık hale getirebiliyor. ‘Daha iyisini’ veya ‘mükemmeli’ bulma duygusu, bazen doğru adayın gözden kaçmasına sebep olabiliyor. Sahte ve yanıltıcı profiller, siber zorbalıklar, kötü niyetli kişiler ve sonuçta beklentilerinizi karşılamayan eşleşmeler de olumsuz yanları arasında. Bu arada ‘Tinder Avcısı’ konusunu daha önce ele aldık mı? Hatırlatmakta fayda var. Netflix’in önceki yıl yayınladığı belgesel, ‘Tinder avcısı’ olarak tanımlanan Simon Hayut ya da diğer adıyla Simon Leviev’in tanıştığı kadınların hayatlarını nasıl etkilediğini anlatıyor. Küresel ölçekte dikkat çeken bu yapım sonrasında Simon, iddiaları reddettiğini ve anlatılanların doğruyu yansıtmadığını savunmuştu. İşte, güvenilir bir açıklama olarak bunu consider etmeliyiz.

GERÇEK AŞKI BULMANIN FORMÜLÜ

Sağa-sola kaydırılmış profiller, cesur ilk mesajlar ve eşleşme bildirimleri arasında dijital dünyanın, gerçek yaşamın bir kopyası olduğunu unutmamak gerek. Spor salonunda, favori kahvecinizde veya ofis koridorlarında olduğu gibi, burada da farklı insanlar, farklı beklentiler ve hayaller yer almakta. Kimimiz gerçek bir aşk peşindeyken, kimimiz tatlı kaçamaklar arayışındayız; kimileri içinse en başta yalnızca tanışmak bile yeterli. Bunu ilk bakışta ayırt etmek her zaman kolay olmuyor. Ancak gerçek aşkı arayanlar için yazar Adil Yıldırım’a danışıyoruz ve “Gerçek aşkı bulmanın bir formülü var mı?” diye soruyoruz. Yanıtı dikkatle dinliyoruz: “Elbette bir formülü var. Her şey insanın kendini tanımasından geçiyor; yani kendi ihtiyaçlarını ve heyecanlarını bilmesinden. Bir insan, kendini ne kadar iyi tanırsa, doğru kişiyi bulma olasılığı o kadar artar. Kendini tanımayan birinin gerçek aşkı bulması imkansız. Bazen karşımıza çok heyecan verici biri çıkabiliyor ve ‘Sonunda doğru kişiyi buldum’ diye düşünüyoruz. Ancak ilişkinin devamında her şey, ihtiyaçlarımızın karar vermesiyle şekillenir. İnsanoğlu, ihtiyaçlarının ve dürtülerinin kölesidir. O ilk heyecan, bir süre havada uçmamızı sağlar. Ancak gerçekten bu aşkın içinde kalmamızı sağlayan tek şey, karşımızdaki kişinin ihtiyaçlarımıza vereceği yanıt olacaktır. Davranışsal ve duygusal olarak bizi ne kadar tatmin ederse, ona bağlılığımız da o kadar sürebilir.”

YALNIZ KALMAMA ARZUMUZ

O halde gerçek aşkı neden aradığımızı sorguladığımızda, psikolog Dr. Gizem Sürenkök, yanıt veriyor: “Gerçek aşkı arıyoruz çünkü sosyal varlıklar olarak ilişkilerin bize faydalı olacağını düşünüyoruz. Ait olma arzusu o kadar derin ki yalnız kalmaktan hoşlanmıyoruz, hatta bu durumdan korkuyoruz. Gerçek aşkın, görülme, anlaşılma ve iyi hissetme ihtiyaçlarımızı karşılayacağına inanıyoruz. Bu yüzden de onun peşinden koşuyoruz. İyi ilişkiler gerçekten de bu ihtiyaçları karşılayabiliyor. Problemin kaynağı ise bazen iyi ilişkileri bulmaya çalışırken, bize iyi gelmeyen ilişkilerde sırf yalnız kalmamak için kalmaya devam ediyoruz.” Modern zamanlarda aşkı aramamız, insan doğasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Geçmişteki romantik dünyayı bilemesek de, türümüzün bugüne ulaşmasında aşkın, sevginin, biraz şansın ve cinselliğin payının büyük olduğunu kabul etmeliyiz. Şüphesiz romantik ilişkiler, zaman içinde birçok değişiklik yaşadı. Bu değişim, aşkı algılayış biçimimizde ne gibi farklılıklar yarattı? Psk. Dr. Gizem Sürenkök, eski ilişkilerden farklı olarak aşkın günümüzde daha bireysel ve kişisel bir deneyim haline geldiğini vurguluyor. Ekliyor: “Eskiden aşk, ilişkileri sürdürmek gerektiğine dair bir görev olarak görülen bir durumdu. Artık aşk, kişisel bir deneyim olarak ortaya çıkıyor; partnerlerimizi kendimiz seçiyor, toplumsal baskılara daha az uyum sağlıyoruz ve ilişkilerimizi sonlandırabiliyoruz.” Kargo bekleme süresi veya dikkat sürelerimiz gibi, ilişkilerde de tahammül süremiz zamanla kısaldı.

FIRSATLARI KAÇIRMA KORKUSU

Tanışma uygulamalarının günümüz ilişkilerine etkisi ise en önemli soru işaretlerinden biri. Psk. Dr. Sürenkök’e göre, teknolojinin ve sosyal medyanın devreye girmesiyle aşkın da dinamikleri değişti ve farklı karakterlere sahip partnerlere erişimimiz arttı. Artık parmaklarımızın ucunda binlerce kişi var ve bu durum, partnerlerden beklentilerimizi artırıyor. “Birini seçtiğimizde kaybettiğimiz birçok seçenek olduğunu düşünüyoruz. Bu durum bir kişiye kendimizi adamakta zorluk çıkarıyor. Tanışma uygulamaları sayesinde birbirimiz hakkında yüzeysel bilgi sahibi oluyoruz. İnsanların fotoğraflarını görüyoruz ve yüzeysel ilk izlenimler oluşturuyoruz. Birbirimizi anlamadan ve duyguları derinlemesine hissetmeden karar veriyoruz. Bu nedenle, sosyal medyanın gelişmesi ve jenerasyon değişikliğiyle birlikte daha hızlı tatmin olma, hızlı bağlantılar kurma arzumuz ortaya çıkıyor. Fakat aşk bunun çok ötesinde; zamanla gelişen ve derinleşen bir duygu. Bu nedenle doymuyor ve tatmin olmuyoruz. Elbette mevcut bir ilişki varken, alternatifleri kaçırma korkusu (Fear of missing out) da devreye giriyor. ‘Şu anda başka biriyle daha mutlu olabilirdim, niye bunu kaçırıyorum?’ düşüncesi rahatsız edici. En temelde bu noktalar değişti. Gerçek aşka ve özüne baktığımızda ise temel ihtiyaçlarımızın değişmediğini görüyoruz. Hala hepimizin gerçek ve bize değerli bağlantılar kurma ve ait olma ihtiyacı var. Karşımızdaki insanla yakınlık hissetmek ve bu yakınlık içinde kendimize ait olarak sevilmek istiyoruz. Bağlılık oluşturmak ve devam ettirmek istiyoruz. Hala en önemli ihtiyacımızın aşkın, bizi geliştirmesi ve büyümemizi sağlaması olduğunu düşünmekteyiz. Bunları sağlayamayanlar, bu dönemde daha hızlı eleniyorlar.”

HIZ SINIRINDA ROMEO VE JULIET

Renkli ekranlarımızda hızla verdiğimiz kararlar, doğru eşleşme şansını olumsuz etkileyebilir. Dikkat süremizin Japon balıklarıyla yarışır hale gelmesi hiç de hoş değil. Dolayısıyla bir mobil uygulama aracılığıyla hızla aramak ne kadar mantıklı? Yazar Adil Yıldırım, her yüzyılın kendine özgü eğilimleri olduğunu ve milenyumun en büyük olayı olarak hızın öne çıktığını belirtiyor. Hızlı yaşamak, hızlı düşünmek ve hızlı zengin olmak için bir arayış içinde olduğumuzu düşünüyor. Çünkü bize bunun doğru olduğunu empoze ediyorlar; yavaş olan her şeyin güzel olmadığını öğretiyorlar. Uygulamalar bu zihniyeti destekliyor: ‘Etrafında dolaşmana gerek yok. Oturduğun yerden uygulama indir, aşkı ayağına getir.’ Bu durumu oldukça garip buluyorum. Çünkü hızlı olan hiçbir şey kolay hazmedilemez ve hızlı hazırlanan yemek de sağlıklı değildir. Aşkı hızlandırarak ve detaylarına dikkat etmeden deneyimlemeye çalışan insanlar için bu uygulamalar aslında bir kabusa dönüşebiliyor. Çünkü sadece mesaj yoluyla bir insanla iletişim kurmaya çalışmak sağlıklı bir yol değil. En büyük hata, karşılaşmadan aceleyle hareket edebilmekte ve aşık olduğunuzu düşünmekte; oysa oturup bir fincan kahve içmeden hiçbirini tanıyamazsınız. Gerçek enerji transferi karşılıklı tanışmalarda gerçekleşiyor. Oradaki enerji alışverişinin kıymetli olduğunu düşünüyorum.” Tüm bu düşüncelerin yanında Yıldırım, yüzeysel ilişkiler döneminde doğru aşkı bulmanın yolunun uygulamalara dayanmayacağına inanıyor ve bu sürecin bir modaya dönüşeceğini, ardından tanışmanın kıymetini yeniden keşfedeceğimizi düşünüyor.

Birçok tanışma uygulaması, ortak noktalarda buluşabilen, benzer zevklere sahip ya da çok daha karmaşık özellikler arayan bireyleri bir araya getirmeyi hedefliyor. Bulunduğunuz konum, izlediğiniz filmler, dinlediğiniz şarkılar gibi filtreler, algoritmalar sayesinde uygun adayları karşınıza çıkarma olanağı sunuyor. Bu elbette mümkün olduğu kadar… Doğru ya da mükemmel eşleşmenin formülünde ortak ilgi alanları mı var? Eğer öyleyse, tanışma uygulamaları gayet geçerli bir yöntem sunuyor. Ancak hayatın doğal akışında tamamen rastlantısal bir şekilde bir araya gelmek, belki de zıtlar arasında bir bağlantı kurabilmek, duygusal tatmin açısından daha önemliyse bu tezi sorgulamak gerek. Psk. Dr. Gizem Sürenkök, doğru eşleşmenin formülünün bizim kendi ihtiyaçlarımızı ve partnerden önemsediğimiz özellikleri bilmek üzerinden geçeceği görüşünde. Ayrıca, özel olarak birini aramak yerine tanışma uygulamaları gibi seçeneklerle de birisini bulabileceğimizi ifade ediyor ve ekliyor: “Araştırmalara göre iyi bir eşleşme, en çok keyif aldığımız aktiviteleri gerçekleştirirken, kendi ilgi alanlarımıza odaklanırken karşılaşılan ortak ilgi alanları ve benzer beslenme şekilleri ile ortaya çıkmaktadır.”

TAM BANA GÖRE BİRİ…

Öte yandan, işaretlediğimiz ve seçtiğimiz kriterlerin ‘mükemmel’ biçimde uyumlu olduğu eşleşmelerin çoğunlukla hüsranla sonuçlandığını biliyoruz, değil mi? Bir arkadaşımızda görülmüştü, değil mi? Psk. Dr. Gizem Sürenkök, “Mükemmel eşleşme”nin olmadığını ve “tam bana göre” hissinin nörokimyasalların etkisiyle oluştuğunu belirttikten sonra şöyle devam ediyor:

“Karşımızdaki kişinin bize uyumlu olduğu düşüncesine kapılıyoruz ve o anda kişiyi idealize ediyoruz. Zihnimiz ortak noktaları arayıp oraya yoğunlaşırken, ilerledikçe farklılıklarımız ortaya çıkıyor. Doğru eşleşmenin formülü aslında ortak zevklerde değil. Çünkü benzerlikler belli bir noktaya kadar fayda sağlıyor. Hobiler ve ilgi alanları önemli; ilişkilerin uzun ömürlü olması açısından fayda sağlıyor. Ama benzerlikler, neyi ve ne kadar önemli bulduğumuzla ilgilidir. Aynı müziği dinlemek veya aynı takımı tutmak gibi benzerlikler, pek de ileri götüremeyebilir. Bazen zıtlıklar, birbirimizin eksik özelliklerini tamamlamakta faydalı olabilir.” Dolayısıyla hikayenin mutlu sonunun tüm ihtimalleri barındırmaya devam ettiği söylenebilir. Mutlu sona giden yolda, belki de kilit kelime ‘doğru’dur.

Sonuç olarak, sağa ya da sola kaydırmanın yanı sıra şehrin sokaklarında mucizelere de fırsat tanıyabilirsiniz. Bir metro vagonunda, bankamatik sırasında, uygulamada kıyafetler içerisinde, Instagram mesajlarına yazarak, en yakın arkadaşınız aracılığıyla ya da tüm senaryoların dışında bir mutlu son sizi bekliyor olabilir. Mükemmel ya da kusurlu, ideal ya da uyumsuz bir potansiyel partnerle karşılaşmadan önce, hepimize iyi şans dilemekte fayda var. ‘Mükemmel eşleşme mümkün mü?’ sorusunun cevabını ise doğru eşleşmeden hemen sonra birlikte deneyimleyeceğiz.

Sonsuz ihtimaller arasında mükemmel eşleşme - Resim : 2

Sağa-sola kaydırılan profiller, cüretkar ilk mesajlar ve eşleşme bildirimleri arasında dijital dünyanın gerçek yaşamın bir yansıması olduğunu unutmamak önemli.

KENDİMİ ŞANSLI HİSSEDİYORUM
YANKI, TASARIMCI (28)
“Sevgilim olduğundan beri hariç yaklaşık 8 yıldır kullanıyorum. Tinder, OkCupid, Bumble ve Hinge dönem dönem kullandım. Son zamanlarda, karşılaştığım profillerin daha düzgün olması nedeniyle Hinge uygulamasını tercih ediyorum. Flörtüm olmadığında her gün uygulamayı kontrol ediyorum. Yeni insanlarla tanışmak için şansımızı artırdığını düşünüyorum. Bu kesinlikle büyük bir kolaylık. Saçma profil ve durumlarla karşılaşmam elbette olabiliyor. Normal hayatta sokakta kiminle karşılaşacağınızı bilemeyeceğiniz gibi, tanışma uygulamalarında da her türden insanla karşılaşabiliyorsunuz. Şu ana kadar kesin bir sayı vermemekle birlikte, 50 civarı buluşma gerçekleştirdim. Tanışıp sevgili olduğum ve güzel bir ilişki yaşadığım kişiler de oldu. Mesela Fransa’da yaşadığım bir dönemde insanlarla tanışmak için bu uygulamaları kullandım. Orada kadınlar ve erkekler için profilimi açtığımda bir kadınla tanışmıştım. Hala arkadaşız ve görüşüyoruz. Bu deneyim, bana en güzel anılardan birini kazandırdı. Tabii ki kötü buluşmalar da yaşadım. Eşleştiğim profilin fotoğraflarıyla ilgisi olmayan biriyle buluşmuştum ama o kişi buluşma boyunca, fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu iddia etti. Evlenmeye karar verince kullanmayı bırakmayı düşünüyorum.”

SABRIN SONU SELAMET Mİ?
SELİN, GAZETECİ (46)
“Bumble’ı boşandıktan sonra denedim. İlk ay tanıdık biri var mı diye bakıyordum. Ve şuna çok şaşırdım; kadın olarak yaşımı doğru bir şekilde yazmama rağmen, tanıdığım erkeklerin yaşlarını 4-5 yaş küçük yazmaları oldukça komikti. Uygulamada kontrol kadınların elinde. Beğendiğiniz, ilginizi çeken erkeklere mesaj atıp sohbeti başlatmayı siz üstleniyorsunuz. 3 kişiyle sohbet ettim. İlkiyle sohbet çok iyi gitmedi; ikincisi ‘merhaba’dan hemen sonra telefon numaramı istedi. Bu arada uygulamayı bir kumarhaneye benzetti ve “Kendini ne kadar iyi görsen de, bu her zaman böyle olmaz,” diyerek sohbeti sonlandırdı. Üçüncü kişi ise mesleğimi öğrendiği anda sohbeti bitirdi. Tanışma uygulamalarını, kadınlar bence kendilerine uygun erkekleri toplu halde görebilmek için kullanıyor. Ancak bence erkekler gerçek hayat dahil bu uygulamalarda da aynı kafada; en kısa sürede en çabuk ilişkiyi yaşamak için.” Mükemmel eşleşme yaşayan arkadaşlarım oldu. Belki de bu uygulamalar bir parça sabır istiyordur ama sistemin en basit sorularına bile dürüstçe cevaplar verilmediği için mükemmel eşleşmeyi yaşamak çok kolay gibi görünmüyor.”

BİR SONRAKİ EŞLEŞMENİN PEŞİNDE
MUSTAFA, FİNANS UZMANI (32)
“Neredeyse 12 yıldır aktif olarak Tinder kullanıyorum. Böyle görünce oldukça uzun bir zaman geçmiş ama hala günde yarım saatimi sağa-sola kaydırmaya ayırıyorum. Yeni insanlarla tanışmak, flört etmek ve kısa süreli ilişkiler yaşamak amacıyla kullanıyorum. İnsanların artık rahat bir yaşamı yok; kariyerlerimiz sosyal yaşantılarımızı olumsuz etkiliyor. Artık hayatta birileriyle tanışmak oldukça zor. Kendimi bir tüketim canavarı olarak görüyorum, bu ilişkiler için de geçerli. Hatta bu konuda bazen psikolojik destek almam gerektiğini düşünüyorum. Şimdiye kadar başıma gelen en kötü şey, tehlikeli bir çiftle karşılaşmamış olmam. Yüz yüze görüştüğümde ise sıkça, fotoğraflarıyla alakası olmayan insanlarla karşılaştım. Ancak birkaç yıl önce, hiç yüzünü görmediğim biri için şehir değiştirmiştim. Harika bir hafta sonu geçirdim, o kişi için İspanya’ya gidebilirdim. Gitmedim ama aklımda o hala var ve zaman zaman konuşmaya devam ediyoruz. Ben, ilk görüşte aşka inanıyorum. Bu yüzden mükemmel eşleşmemi bulana kadar karşılaştığım insanlara şans vermeye devam edeceğim. O zamana dek; ne zaman, ne zaman!”

NE İSTEDİĞİNİ BİLENLER VE BİLMEYENLER
ZUHAL, ÜST DÜZEY YÖNETİCİ (30)
“Bu dönemde hayatlarımız, evden işe, işten eve olarak şekillendiği için sosyalleşmekte vakit bulamıyoruz. Boş zamanlarımda da arkadaşlarımla görüşmek yerine yeni biriyle tanışmaya zaman ayırmak zordu. Sanırım 6 ay boyunca tanışma uygulamalarını kullandım. Oldukça ilginç insanlarla karşılaştım. Çünkü ne istediğini bilmeyen çok fazla insan vardı. Ben de kesinlikle uzun süreli bir ilişki aramıyordum ama bir süre görüşüp nereye gideceğimize karar verebiliriz diye düşünmüştüm. Buna rağmen, insanların artık ilişkilere emek vermek istemediğini fark ettim. Uygulamayı kullandığım süre boyunca eşleştiğim insanlar oldu ancak yüz yüze görüşmeye döndüğümüzde iletişimimiz kesiliyordu. Elbette görüşmenin ardından tekrar iletişime geçmediğim insanlar da oldu. İçlerinde yalnızca bir tanesi, nispeten uzun süre devam etti ama tam olarak sevgili olduk diyemem. Sanırım ben bu konuda biraz eski kafalıyım. Muhabbetin yavaş akmasını, flört etmeyi ve birlikte vakit geçirmeyi tercih ederim. Ne istediğini bilmeyenlerden birisi olduğum dönemler de olabiliyor tabii.”

ÇOKTAN SEÇMELİ EŞLEŞMELER
CANSU, ÜRÜN MÜDÜRÜ (30)
“Şu an aktif olarak kullanmasam da 3 yıl boyunca tanışma uygulamalarını kullandım. Yoğun bir dönem geçiriyordum bu yüzden birileriyle tanışmaya fırsat bulamıyordum. OkCupid, Hinge ve Bumble uygulamalarını kullandım. Pandemi sonrası sosyal çevre ve imkanların daralması nedeniyle açtım. Daha önce kullanan arkadaşlarımdan olumlu anlamda geri dönüşler aldım. İnsanların tanışma uygulamalarında zaman geçirmek istemesinin nedeni çok fazla seçeneğin olması. Fakat bu kadar seçenek, bir noktadan sonra umursamazlık seviyesini de artırıyor. Toplamda dört kişiyle yüz yüze görüşme yaptım ama maalesef çok kötü seçimler yaptım. İlk buluşmamızda seviyeli bir konuşmamız olmasına rağmen, devamında fantezilerini anlatarak beni de dâhil etmesine yol açtım. Diğeri ise beni akıllı bulduğunu belirterek şirketi için vaka çalışması (case study) gönderdi. Yine de iyi geçen bir buluşma da oldu. Buluşma sonunda birbirimizden hoşlandığımızı anlamıştık. Ancak sonra hiçbir şey gelişmedi. Benim için iyi bir buluşmada her zaman tüm kartlar açık olmalı ve iletişim akıcı olmalıdır.”

İLK BULUŞMADA AŞK
ELİF, GİRİŞİMCİ (26)
“Bir yıldan kısa süre Bumble kullandım. Şu an kullanmıyorum. Çok uzun süreli kullanmadım ama aktif olarak her gün bir kez mutlaka kontrol ediyordum. Uygulama kadın pozitif bir özellik taşıdığı için tercih ediyordum. Karşılaştığım profilleri pek beğenmedim. İnsanlar iş hayatlarının yoğunluğu nedeniyle yeterince sosyalleşemiyor, benim gibi. Ben tek buluşmada uygulamayı bıraktım. Çünkü bulmuştum. Profilinde tüm bilgilerin yazılı olmasından dolayı direkt buluştuk, sohbetimiz uyumlu geçti ve devam ettik. Zaten o gün uygulamayı sildim, o kişi buluşmaya gelirken de sildi. Şimdi yaklaşık 8 aydır birlikteyiz.”

SORU&CEVAP

Sonsuz ihtimaller arasında mükemmel eşleşme - Resim : 3

Mükemmel eşleşme mümkün mü? Bize ‘mükemmel eşleşmenin’ anatomisini çizmeniz gerekse onu nasıl anlatırdınız?
Yazar Adil Yıldırım: Mükemmel eşleşmenin kesinlikle mümkün olduğunu düşünüyorum. Doğru insanı iki temel koşul ile bulabilirsiniz. Birincisi, kendinizi tanımalısınız; bir kişi, kendini tanımadan ve ihtiyaçlarıyla yüzleşmeden doğru insanı bulamaz. Örneğin, birisi ilişkide çok baskın olabilir ve sadece kontrol edecek birini arıyor olabilir. Ancak bu konuda yüzleşmiyorsa, kendi ihtiyacını kabul edemiyor demektir ve dolayısıyla doğru insanı asla bulamayacaktır. İkinci kriter ise, biraz sosyal olmak ve yeni insanlarla tanışmaya açık olmaktır. Elbette birçok insan sizi değiştirmeye çalışabilir ve bazı özellikleriniz onları rahatsız edebilir. Ancak önemli olan, arayışa devam etmek ve yeni insanlarla tanışmaya devam etmektir. Bu şekilde doğru kişiyi bulma konusunda giderek daha avantajlı bir konumda olacaksınız. Çünkü daha fazla deneyim ve insanları görmek, niyetlerini anlamanızı sağlar ve bir gün karşınıza sizi olduğunuz gibi kabul eden bir insan çıkacaktır; işte buna mükemmel eşleşme denir.

Sonsuz ihtimaller arasında mükemmel eşleşme - Resim : 4

Kendi kusurlu ya da mükemmel eşleşmemizi ararken veya beklerken ne yapmalıyız?
Psikolog Dr. Gizem Sürenkök: Kendi mükemmel eşleşmemizi ararken ya da beklerken, öncelikle karşımızdaki insanlara yeterince derinlemesine tanıma fırsatı vermiyoruz. Tanımak için zaman ve emek harcamıyoruz. Bu durum, çok derinleşmeden ilişkilerin sona ermesine yol açıyor. Ayrıca, aklımızdaki alternatiflerin kaçırılma olasılığı, diğer insanları hep yedekte tutma davranışına yöneltiyor ve mevcut ilişkiye yeterince emek harcamıyoruz. Karar verme sürecinde karmaşaya da sebep olabiliyoruz. Araştırmalar, bize uyum sağlayacak özelliklere sahip bireylerle kurduğumuz ilişkiler için yeterince emek verdiğimizde, sağlıklı bir iletişim geliştirebiliyorsak, sınırlarımızı koyabiliyorsak ve bu sınırlara saygı duyuyorsak, bir arada olduğumuz halimizle kabul edebilirsek, birbirimizi besleyip büyütebiliriz. Mükemmel bir eşleşme sağlanmasa da, güzel bir ilişki oluşturmak mümkündür.