
Şimdi Neyiz?
Modern insanların karakteristikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bağımsız, bireysel ve kaygılı bir tablo çizmek mümkün mü? Günlük yaşamın karmaşası ve büyük şehirlerin dayattığı bireysellik ile ilerleyelim. Yaşam standartlarının yükselmesi ve eğitim seviyesinin artışıyla birlikte, kendi ayakları üzerinde durabilen şehirli bireyler, bağımsızlıklarını da vazgeçilmez bir özellik olarak görüyor. Peki, çağımızın tüketim kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz? Endişelenmeyin, her şeyi bir arada ele alacağız… Kolay erişim ve hızlı tüketim ile birlikte, aynı şeylerin hemen yerini alabileceği bir kültüre adım atmış durumdayız. Modern döneme hoş geldiniz. Şimdi, tüm bunların ışığında ilişkilerimizin nasıl evrildiğini inceleyeceğiz. Hazır mısınız?
Bir erkek hayal edin. Yanında daha önce tanımadığınız ve bir süredir birlikte olduklarını bildiğiniz bir kadın var. Beraber sinemaya gidiyor, alışveriş yapıyor, dans ediyor ve sevişiyorlar. Kadın yanınızdan ayrıldıktan hemen sonra, arkadaşınıza ilişkilerinin nasıl gittiğini soruyorsunuz. (Kesinlikle sorarsınız!) Aldığınız yanıt: Flörtten bir adım önde, sevgililikten bir adım geride; yani takılıyoruz! Tamam, mutluysalar sorun yok. Peki, rolleri tersine çevirdiğimizde, bu ilişkinin başrolünde bir kadın olduğunu düşünsek? Hiçbir fark yok, değil mi? Batı’da daha çok cinsellikle özdeşleşen takılma kültürü, bizim gibi toplumlarda daha yumuşak bir şekilde yer buluyor. Bu sebeple, ‘flörtün bir tık üstü ama sevgililiğin bir tık altı’ daha isabetli bir tanım gibi görünüyor. Ancak burada vurgulamak istediğimiz nokta, erkeğin başrolde olduğu ilişkilerin normal karşılanmasına karşın, kadının başrol olduğu senaryolara alışık olunmaması. Bu durumu tamamen reddederek ilişkideki dengeyi korumayı ve taraflara eşit şekilde yaklaşmayı daha uygun buluyoruz. İpleri erkeklerden alıyor ve cinsiyet ayırmaksızın -acı bir itiraf olsa da- daha az sevenin eline veriyoruz. Sonuçta ilişkilerde her zaman bir tarafın daha az sevdiği gerçeği var, değil mi?
Yerine yenisini koyabildiğimiz ilişkiler
Öncelikle tüketim kültürünün yaşam tarzımız üzerindeki etkisinden bahsetmiştik. Bu kültür, ilişkilerimize de şatafatlı bir şekilde yansıdı. Hatta, ‘eskiden böyle değildi’ romantizmiyle geçmişteki ilişkilere özlem duymaya başladık. Eski ilişkilerin ne kadar ‘mutlu’ olduğu da ayrı bir tartışma konusu. Tüketimin yüceltildiği bu çağda, tüm ilişkilerimizi hızlıca değiştirebileceğimiz gibi görüyoruz. Daha iyi bir sevgili, daha yakışıklı bir partner, daha anlayışlı bir dost arayışı içindeyiz. Böyle bir ortamda, romantik ve cinsel ilişkilerimizin son kullanma tarihleri de oldukça kısa oluyor. Eleştiri bir kenara bırakılıp gerçeklerle yüzleşsek daha iyi olur. Günümüzde kadınlar da erkekler de uzun süreli ilişkileri tercih etmeyebiliyor. Taraflardan biri rahatça “Yok, ben ilişki düşünmüyorum” diyebiliyor. Uzman Klinik Psikolog Diana Güler bu konuda şöyle diyor: “Birliktelik ve bireysellik arasında bir mücadele var; eğer birliktelik bu mücadelede galip gelirse, sonuçta ilişki yaşanmış olur. İlişkilerde birlikte ve bireysel geçirilen zamanların dengesi önemlidir. Sağlıklı bir ilişki için dengeyi korumayı bilen bireyler tercih edilmektedir.” Ayrıca, günümüzde çiftlerin bireysellik ve birliktelik dengesini iyi ayarlamada zorlandığını da ekliyor. Uzm. Klnk. Psk. Diana Güler, “Bu dengeyi doğru kuramayan insanlar için bireyselliğini koruyan takılma anlayışı uygun olabilir. Çünkü bu kişiler önceki ilişki deneyimlerinde baskı görmüş veya kıskançlık gibi olumsuz durumlarla karşılaşmış olabilir. Bu tür deneyimler kişiyi korkutmuş ve sonraki ilişkilerinde motivasyonunu düşürebilir. Bu nedenle ilişki yerine takılma tercih edilebilir. Bu ilişkilerde, sevgili gibi aktiviteler de gerçekleştirilebiliyor ama bağlılık söz verilmez; taraflar başka insanlarla görüşme konusunda özgürdür.”
‘Modern ilişkiler’ adı altında tanım bulabilen, bağlanma ya da geleneksel ilişki kuralları artık göz ardı ediliyor. Kendi doğruları üzerinde duran kadın, otorite tanımıyor ve kısıtlı zamanı dilediği gibi değerlendirmeyi tercih ediyor. Kadınlar, erkeklerden daha başarılı bir konumda. Yıllardır süregelen kadın hakları mücadelesi kısmen de olsa meyvelerini vermeye başladı. Kadınlar, erkeklerin yaşam üzerindeki rolüne ortak olma noktasında tarihsel bir dönüm noktasındalar. İlişki ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol, erkeklere tanınan hakların kadınların yaptığı durumlarda yanlış sayılmaması gerektiğini savunuyor. Flört ve takılmanın durumu hakkında ise şöyle düşünüyor: “Cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin, yüzeysel ilişkiler uzun vadede insanı yıpratabilir. Tanımadığınız çok sayıda insanla zaman geçirmek zorlayıcıdır, ancak kendinizi rahatça ifade edebildiğiniz bir dost ortamında saatler geçirebilir, doyamazsınız.” Yeşim Varol, bu yeni nesil ilişki anlayışından pek umutlu değil ve gelecekte bu anlayışın terk edileceğini öngörüyor. Varol: “Bu bireyselliğe dayalı ilişkilerin yarattığı yorgunluk nedeniyle, insanlar aile olma yönüne daha çok yönelecektir. Genel olarak yüzeysel ilişkilerden uzak duracaklardır. Sonuçta, insanlar takılmayı seçiyor gibi görünseler de aslında birçok birey derin, samimi ilişkiler arzuluyor” diyor.
Neredeyse sevgili: Lovebuddy
Şehir ve iş yaşamı, tüketim toplumunun ilişkilerini dönüştürürken kendine özgü kavramlar da yaratıyor. Duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamak adına ‘lovebuddy’ adı verilen ilişkiler devreye giriyor. Bu süreçte, yeterli sevgiyi görebilmek ya da gösterebilmek için geliştirilen taktikler ve kurallar bazı kişiler için yetersiz kalabiliyor. İşte tam burada, lovebuddy kavramı ile ‘neredeyse sevgili’ gibi romantik bir deneyim yaşamak mümkün hale geliyor. Aşk ve cinsellikten kaçınan, sadece duygusal tatmin arayan bir ilişki biçiminden bahsediyoruz. Hem de karşılıklı anlayışla sadakate ihtiyaç duymadan. Hem takılma kültüründe hem de lovebuddy ilişkilerinde dengeyi sağlamak oldukça önemlidir. En iyisi, kuralları önceden belirlemek ve sonrasında sorun yaşamamak için dikkate almak.
Birlikte keyifli vakit geçirdiğiniz ve bir şeyleri paylaşabildiğiniz birine sahip olmak harika. Ancak yeterince duygusal yoğunluk yoksa veya bağlanma problemi yaşıyorsanız, bu dönem “ıssız kadın” olmanıza yol açabilir. (Olabilir misiniz? “Issız Adam”ı tekrar izlemek gerekebilir!) İlişkiler, belirli kurallara bağlı gibi görünse de, içlerinde kendi özel dinamiklerini barındırır. Bu nedenle, kurallara uyup uymamak tamamen sizin elinizde. Birisiyle sevgili olamayacak kadar meşgul ya da tek gecelik bir aşk yaşayamayacak kadar duygusal olabilirsiniz. İstediğiniz gibi yaşayın; kendi doğrunuzu bulacaksınız. Modern dünyada eşitlikten yana olarak, kadınların hislerinde ve ilişkilerinde özgür olduğuna inanıyoruz. Aklınızın bir köşesinde bulunsun.
Yazı: Baran Alışkan