
Peşinde Doğru Kişi
İtiyatlı-Geleneksel/Kurucu (Serotonin)
Baskın nöral yapı serotonin olup, geleneksel bir kişilik sergiler. Serotonin, östrojen salgısını artırırken, testosteronu baskılar. Sakin, otoriteye saygılı ve düzenli bir yaşam sürer. Baskı altında verimli çalışamaz. Belirsizlikten hoşlanmaz, kurallara bağlıdır. Hiyerarşi onun doğasına uygundur. Dikkatlice düşünür, plan yapmayı sever ve sabırlıdır. Grup çalışmalarına yatkındır; gelenekleri savunur. Dikkatli, cesur, vicdanlıdır ama dogmatik ve inatçıdır; her zaman doğruların peşindedir. Karamsar bir ruh hali olduğunda kaderci bir tutuma geçer. Bazıları ise olumsuz giden durumları değiştirmekte zorlanır.
Analitik-Gerçekçi/Direktör (Testosteron)
Bu kişilik tipi, testosteron etkisi altında gelişir; genellikle yüzük parmağı, işaret parmağından uzundur. Mekansal zekası oldukça gelişmiştir. Müzik ve sporda başarılıdır. Pragmatik ve güçlü bir problem çözücüdür, cesur kararlar alabilir. Diplomaya pek değer vermez. Testosteron, bu kişileri genellikle agresifleştirir ve göz teması kurmalarını zorlaştırır; ergenlik döneminde erkek çocuklar için göz teması sıkıntı yaratabilir.
Sosyal-Empatik/Görüşmeci (Östrojen)
Bu tipteki bireylerde baskın nöral sistem östrojen ve oksitosindir. Yazma yeteneği yüksektir ve olayların tamamını algılama konusunda başarılıdırlar. Genellikle işaret ve yüzük parmakları eşit boydadır. İmajinasyon yetenekleri güçlüdür; zihinleri iki farklı düşünce ile aynı anda çalışabilir ve bu durum onları yormaz. Zihinsel olarak esnektirler, empatik ve iyi bir iç gözlemcidirler. Kendi içlerinde depresyona yatkın olabilirler. Romantik bir yapıya sahiptirler; aşık olma ve ilişkiyi sürdürmedeki başarıları yüksektir.
Hangisisiniz?
Kahvecioğlu, bu sistemlerin hayatı anlamak ve karar vermek için kullanıldığını belirtiyor. Hangi yapının baskın olduğunu bilmek, bireylerin bu etkiler altında olduğunu anlamalarını sağlar. “Hepsinin avantajları ve dezavantajları var. Kendimizi tanırsak, hangi yönleri kontrol altına alabileceğimizi de biliriz; bu da daha başarılı bir kontrol sağlar.” Hangi tipe ait olduğunuzu öğrenmek için iki yol mevcut: İlki, FMRI cihazıyla bu durumu belirlemek, ikincisi ise 52 soruluk çoktan seçmeli bir test çözmek.
Uyumlu eş seçimi için…
“Evliliğin artık bir piyango olmaktan çıkması gerekiyor. Bu riski en aza indirmek için kendinizi ve nasıl bir eşe ihtiyaç duyduğunuzu keşfedin. Eş seçiminde kendinize yatırım yapın ve mümkün olduğunca tesadüfleri azaltmaya çalışın. Beyin kimyanız sizsiniz. Bazen bunu anlamak zor olabilir. Hatta evlilik öncesi zaman geçirseniz bile, imza sonrası eşiniz değişebilir, özüne dönebilir,” diyor Cenk Kahvecioğlu. Uyumlu eşleşme için önerileri şöyle:
• Eğer dopamin baskın bir yapıya sahipseniz, eşinizin de dopamin baskın olması uyum sağlamak açısından önemlidir.
• Östrojen baskın biriyseniz, partnerinizin de östrojen baskın olması gerekmektedir.
• Serotonin ve testosteron arasında karşılıklı (zıt) eşleşmeler (örneğin serotonin-testosteron veya testosteron-serotonin) daha uyumlu evlilikler oluşturur.
Yazı: Burçin Öztınaz
Belki de ‘sorun sende’ de değil ‘bende’! Doğru kişiyi bulmanın bilimsel yollarını göz ardı etmiş olabilir miyiz?
‘Aşkın Düşüşü’nü yaşıyor gibiyiz. Tam ‘Buldum’ derken kaybediyor, ‘Gerçek’ ve ‘Çıkarsız’ olanı özlüyoruz. Modern zamanlarla birlikte aşkı bulmak, yaşamak ve sürdürmek daha zor hale geliyor. Evlilik de bu durumdan etkileniyor. Bilgiye ve iletişime ulaşım kolaylaştıkça, aşkların gerçekliği sorgulanıyor. İletişim sınırları ve isteklerin kısıtlı olduğu dönemlerle kıyaslandığında, aynı yastıkta kocamak ihtimali pek çok kişi için eskisi kadar da yüksek görünmüyor. Bu durum, aşk ile ilgili umutsuzlukları beraberinde getiriyor. Ancak umudumuzu yitirmek yerine aşkı yeniden tanımlamayı denemeliyiz! İlişkiden beklentilerimizi tekrar gözden geçirerek, eş seçiminde bilimsel verilere güvenmek yeni ve mutlu ilişkilerin kapısını açabilir. Denemeye değer!
Hangi Eş Bana Uygun?
İşin sırrı ne mi? “Eş seçiminde kendi biyolojik özelliklerimizi öğrenmek ve bunları kontrol etmeyi bilmek, mutlu ve huzur dolu bir yaşam için bize yol gösterecektir,” diyor Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Cenk Kahvecioğlu. 2015 yılında Milano’da gerçekleştirilen 14. Avrupa Psikoloji Kongresi’nde, eş seçiminde nöral sistemin rolü üzerine yürüttüğü çalışmaları paylaştı.
Anahtar Kelime; Uyum!
Kahvecioğlu, “Kültürümüz gereği evlenmek önemli bir meseledir. Eş seçimi insan hayatındaki en kritik kararlar arasındadır,” diyor ve soruyor: “Peki eşimizi nasıl seçiyoruz? Kriterlerimiz nelerdir? Bu kriterler, evlilik kurumunu devam ettirmeye yeter mi?” Sorunsuz bir ilişki sürdürebilmek için anahtar kelimenin uyum olduğunu belirtiyor. Peki kim, kiminle uyumlu ve daha rahat anlaşabilir? Doğru seçimi nasıl gerçekleştireceğiz? Yazıyı kaleme alırken, ‘Yakın çevremdeki en mutlu çiftler kimler?’ sorusu üzerine çokça düşündüğümü ifade etmeliyim. Bu sorunun cevabını ararken, bu çiftlerin ortak özelliklerini listelemeye çalıştım. Hepsinin ortak noktası, birbirlerini oldukları gibi kabul etmeleriydi… Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Kahvecioğlu, eş seçiminde en çok yaptığımız hatanın, kişiyi dışarıdan gördüğümüz gibi anlamaya çalışmamız olduğunu belirtiyor. “Eş adayı, evine bağlı mı? İş sahibi mi? İyi bir eş ve ebeveyn olabilir mi? Genel olarak bu faktörler değerlendiriliyor. Ancak gerçekte bunlarla bir kişinin gelecekte nasıl biri olacağını anlamak mümkün değil ve bu yanılgıya düşürebilir. Beyin kimyamızın farkında olmak, doğru sonuca ulaşmamıza yardımcı olur. Araştırmalarıma göre, geleneklerine bağlı ve sakin bir eş arıyorsanız, nörolojik olarak ‘serotonin baskın tip’ olarak adlandırdığımız kişiler sizin için uygun olabilir. Eğer ‘dopamin baskın tip’ biriyle evlenirseniz, o evliliği sürdürmek zorlaşır çünkü o kişiden beklentileriniz karşılanmayacak ve o sizden asla beklediğiniz kişi olmayacaktır.”
Baskın Nöral Sistem ve Eş Seçimi
Hepimizin farklı özellikleri var. Kimimiz daha uyumlu, kimimiz daha baskın; bazıları dağınık, bazıları düzenlidir. Kimi bireylerin otoriteyle sorunları yokken, diğerleri bunun yaratıcılığı kısıtladığını düşünüp geride kalabiliyor. Diploma ve para bazıları için önemliyken, bazılarını pek de ilgilendirmiyor. Peki bu farklılıkların kaynağı nedir? Kahvecioğlu, “Bu sistemler, genetik yapımıza bağlı olarak ortaya çıkar ve anne karnında nöron yapımızın şekillenmesini etkiler. Bu etki, insanların hayata bakış açılarını ve olayları değerlendiriş biçimlerini değiştirir. Dört farklı hormon üzerinden tanımlanan sistemlerimiz mevcut. Aslına bakarsanız bu hormonların hepsine sahibiz; fakat kişilerde bir tanesi daha baskın hale gelir ve bu kişilik tipini belirler. Bu sistemlere ve yapılarına uygun isimler verilmektedir,” diyor ve bu dört başlığı belirtmektedir:
Meraklı-Enerjik/Kaşif (Dopamin)
Baskın yapı dopamin ve norepinefrindir. Bu kişilik özünde yaşamın zenginliğini taşır. Duygulara karşı son derece hassastır. Sürekli ve aşırı enerjik bir yapıya sahiptir. Dürtüsel davranışlar sergileyebilir. Yaratıcılığı yüksektir; ancak erteleyici bir tavrı vardır. Uyum sağlama yeteneği vardır. Optimist bir yapıya sahip olup, güvenilirliği sınırlıdır; dürtüsellikten dolayı verdikleri sözleri yerine getirmekte zorluk yaşayabilirler. Kontrol edilemez, dağınık ve zaman zaman agresif davranabilirler. Dopamin, testosteronu tetikleyip serotonin düzeyini düşürür.