Aşk ve İlişkiler

Kendinizi Etkili Bir Şekilde Tanıtmanın Yöntemleri | İlişki

Hepimiz benzer anlar yaşamışızdır: Birkaç neşeli “merhaba”nın ardından yanınızdaki kişiyle arasında bir sessizlik meydana gelir. Belki bir iş görüşmesindesiniz, belki daha önce hiç tanımadığınız bir arkadaşın tanıdıklarıyla bir aradasınız ya da belki de ilk buluşmanızda bulunuyorsunuz. Peki bu noktadan sonra ne olacak?

İş görüşmesinde muhtemelen işe alım uzmanının, “Kendinizden biraz bahseder misiniz?” diye sorduğunu duyarsınız. Sosyal ortamlarda ise bu sorunun daha samimi ama yine de tuhaf bir versiyonu ile karşılaşabilirsiniz; belki de sizin tercihiniz “Hikâyen nedir? Bize kendinle ilgili bilgi ver!” olmaktadır. Her iki durumda da bu soru, başka bir dünyaya açılan bir kapı olabilir. Görünüşte basit bir soru, ama bazen varoluşsal bir kriz haline dönüşebilir. Bu soru korku ya da şüphe yaratmak zorunda değil. Üstelik, bu soru, hatta iş görüşmesinde bile, sizden eğitim geçmişinizi, başarılarınızı ve unvanlarınızı sıralamanızı istemiyor. Aksine, bu ve benzeri sorular, birisiyle daha derin bir bağ kurma, kim olduğunuzu paylaşma ve belki de en önemlisi: hikâyenizi nasıl anlattığınızı gösterme fırsatıdır. Sonuç olarak, bu soruya doğru bir yanıt vermenin gizli bir formülü yok. Ancak çeşitli uzmanların, bir iletişim uzmanı, bir terapist, bir cast direktörü ve bir işe alım uzmanının deneyimlerinden yola çıkarak bu soruyu nasıl yanıtlayabileceğinizi derledik.

Önce kendinizi tanıyın

Bu basit görünebilir ama belki de en zor olanıdır. Kendinizi bir keşfe çıkarın ve kim olduğunuzu, özünüzde ne barındırdığınızı anlamaya çalışın. İşte üzerine düşünebileceğiniz bazı sorular:

  • Hangi temel inançlara sahipsiniz; kendiniz, başkaları ve dünya ile ilgili güçlü kanaatleriniz neler?

  • Değerleriniz neler? Bu, temel inançlardan farklıdır ve yaşamımızda anlam ile değeri ölçmek için araç işlevi görür.

  • Hayatınızdaki en belirleyici anlar hangileri? Neden? Bu anlar sizi bugünkü halinize nasıl dönüştürdü?

  • Sizi en çok tatmin eden iş hangisi? Bu, kişisel ya da profesyonel anlamda olabilir.

  • Hayatınızdaki hangi bağlantılar size en fazla mutluluk getiriyor? Bu ilişkilerin ortak noktaları neler?

  • Güçlü yönlerinizi ne olarak görüyorsunuz? Zayıf yönleriniz neler? Bu alanlarda hangi konularda gerçekten gelişmek istiyorsunuz?

  • En çok “akış” halinde olduğunuzu ne zaman hissediyorsunuz? Ne yapıyorsunuz, neredesiniz ve kiminlesiniz?

  • Çocukluğunuzdan bugünkü halinize, eski haliniz size ne söylerdi? Peki, yetişkin versiyonunuz ona ne gibi bir yanıt verirdi?

  • Yarın sabah uyandığınızda tüm sorumluluklarınız ve sorunlarınız çözülmüş olsa, vaktinizi nasıl değerlendirmeyi tercih edersiniz?

Bu sorulara yanıt vermek için günlük yazabilir ya da sadece birkaç tanesi üzerinde düşünerek geçirebilirsiniz. Yanıtlamakta zorlandığınız sorular varsa, belki de o alanda yeterince derinlemesine düşünmemişsinizdir. Ya da belki o soru size hitap etmiyordur; bu da tamamen kabul edilebilir!

Kendimizi tanımak, yaşam boyunca süren bir yolculuktur — bu yüzden bu sorular karşısında bunalymış hissediyorsanız endişelenmeyin. Her bir soruyu ayrı ayrı ele alın ve kendi hızınızda ilerleyin. “Bana kendinden bahset” sorusuna vereceğiniz yanıt, yaşamınızla birlikte değişebilir ve bu değişim doğaldır.

İlginizi çekebilir: İş görüşmesine hazır mısınız?

Daha fazlasına hazır mısınız? İşte kendinizi keşfetme sürecine ekleyebileceğiniz bazı pratik egzersizler…

Sorunun bağlamını değerlendirin

Birisi sizden kendinizi anlatmanızı istediğinde, bağlamı değerlendirin: Kim, ne, ne zaman, nerede, neden ve (bir de fazladan gelen) nasıl? Bu yaklaşım, hangi yönden başlayacağınızı daraltmanıza yardımcı olabilir. Örneğin bir iş görüşmesinde, önce o işle ilgili deneyimlerinize ve eğitim geçmişinize odaklanmanız daha uygun olacaktır. Ancak yine de kendinizi samimi bir biçimde paylaşmak önemli, zira bir rolü ya da ilişkiyi sahte bir kimliğe dayanarak kabul ederseniz, bir noktada kendi değerlerinizle çelişeceğiniz bir durum ortaya çıkabilir.

Psikoterapist Monika Aman’ın bu konudaki görüşleri şöyledir: “Siz, iş unvanınız ya da özgeçmişiniz değilsiniz; siz hâlâ yazılmakta olan canlı bir hikayesiniz. Bize kendimizi tanıtmamız istendiğinde, amaç mükemmel bir performans sergilemek değil; olduğumuz kişiyle ilgili dürüst bir pencere açmaktır. Yani: Bağlamı bulun ama yanıtlarınızda kendinize sadık kalın. Kendinizi anlatma bağlamını eklemek isterseniz, her zaman soruyu tekrar ederek başlayabilirsiniz. Bu, karşınızdaki kişinin, soruyu nasıl anladığınızı ve yanıtınızı hangi yönde şekillendireceğinizi bilmesini sağlar.

Örneğin bir iş görüşmesinde şu tür ifadeler kullanışlı olabilir: ‘Son deneyimimden bahsetmekten memnuniyet duyarım,’ ya da ‘Bu role neden uygun olduğumu düşünmekteyim.’ Sosyal bir ortamda iseniz, bulunduğunuz mekâna bağlanarak da konuşabilirsiniz: ‘[X kişisiyle] gönüllülük çalışmalarında tanışmıştık, tanıştığımızı anlatayım; komik bir hikâye…’ Gerçekten ne diyeceğinizi bilmiyorsanız, hem sosyal hem de profesyonel ortamlarda kullanılabilecek bir başlangıç noktası: Şu anda hayatınızda ön planda olan iki temel değeri seçin — örneğin ‘merak’ ve ‘denge’; ardından bu değerleri yansıtan kısa bir hikaye paylaşın. Bu, yanıtınızı daha sağlam ve gerçekçi kılar; ister iş görüşmesinde olun, ister bir akşam yemeğinde. Ancak hikayenizi anlattıktan sonra durmayın; şimdi onların hikayesini sormak üzere geri dönme zamanı.

Soruyu geri yöneltin

Bu soruyu karşı tarafa yönlendirirken, 5N1K’yı (kim, ne, ne zaman, nerede, neden ve nasıl) göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır. Örneğin iş görüşmesinde, telefonla ön eleme yapan kişiye hemen “Peki, siz kendinizden bahseder misiniz?” demek uygun olmayabilir. Bunun yerine, görüşme sırasında şöyle bir yaklaşım benimseyebilirsiniz: “Anlattığım deneyimlerden herhangi biri hakkında daha fazla bilgi almak ister misiniz?” ya da “Özgeçmişimdeki belirli bir deneyim hakkında davet bekliyorum.”

Peki, sosyal ortamlarda? Bu adım oldukça önemlidir. Eğer başlangıçta büyük ya da yaratıcı sorular sormakta zorlanıyorsanız, sohbet partnerinizin sorduğu soruyu geri gönderebilirsiniz. Bu bile güçlü bir etkileşim yaratabilir. Karşılık vermek, sessizlikten çok daha ileriye götürür. İletişim uzmanı Kate Terentieva, “Sohbetler, bağ kurmanın temelini oluşturan tuğlalardır” diyor ve ekliyor: “Konuştuğumuzda paylaşırız. Paylaştığımızda bağ kurarız. Diğer insanlarla, ister profesyonel, ister arkadaşça, ister romantik bir bağ oluşturalım, zaman ayırdığınızda ileriye gitme kapasitenizi hayal edemezsiniz.”

Eğer gerçekten tıkanırsanız ve sohbet bir anda durursa, bazı hazır sohbet konularına göz atabilir, birkaçını aklınızda tutabilirsiniz. Sohbet bazen çamura saplanmış tekerlekler gibi olabilir; başlamak için tek ihtiyacınız olan şey, biraz ivme. Pratik mükemmelleştirir. Günün sonunda, hepimiz o “Bunu neden söyledim ki?” anlarını yaşayabiliriz: Kendimizi herhangi bir ortamda tanıtmak asla kusursuz bir süreç olmayacaktır ve bunda hiçbir sorun yoktur. Küçük bir şaka, tatlı bir gülümseme, kısa bir duraklama veya araya giren bir dolgu kelimesi… Bunların hepsi sizi daha gerçek, daha insani gösterir ve insanların sizinle daha fazla zaman geçirmek istemesine sebep olur. Önce insan olun, gerisi, becerileriniz, değerleriniz, bilginiz ve nitelikleriniz mutlaka sizi takip eder.

Ama ya bir şeyleri gerçekten atladığınızı düşünüyorsanız?

Uygun olduğuna hissettiğinizde, sonradan dönüş yapmak mümkündür. Örneğin görüşme sonrası bir e-posta veya not göndererek, teşekkürlerinizi iletebilir ve görüşme sırasında konuştuğunuz detaylara ya da eksik bıraktığınız noktalara değinebilirsiniz. Eğer bu sosyal bir buluşmaydı ve kişiyi telefon veya sosyal medya üzerinden eklediyseniz, tanıştığınıza memnun olduğunuzu bildiren bir mesaj atabilirsiniz. Hatta ilk karşılaşmanızın ötesinde başka hangi yönlerden iyi anlaşabileceğinizi gösteren kısa bir anekdot bile ekleyebilirsiniz. Tutarlı, dürüst ve samimi olun; uzun vadeli bir dostluğun ya da iş ilişkisinin güçlü olmasını sağlayan şey budur.

Sonuç olarak, “bana kendinden bahset” ifadesi yalnızca yanıtınızın içeriğine bağlı değildir. Bu ister kişisel, ister profesyonel bir bağlantı olsun, aslında kişiliğinizi ve tutumunuzu “sunmuş oluyorsunuz.”

Cast Direktörleri Derneği Başkanı Lana Veenker, “Dünün sonunda mesele şu: Kiminle çalışmak istersiniz? Haftadan haftaya kiminle olmak istersiniz?” diyor. Veenker’in deneyimine göre, oyunculardan kendilerini tanıttıklarında özgeçmişlerini ezberden okumalarını istemek anlamına gelmiyor: “Biz onları insan olarak tanımak istiyoruz. Neye tutkuyla bağlısınız? Neleri önemsiyorsunuz?” Bu soru, kalabalığın içinden sıyrılma fırsatı sunar; ancak bunu yaparken hâlâ ilişki kurulabilir ve samimi biri olabilirsiniz. Veenker bu soruyu da gündeme getiriyor: “Sizi onlarca adaydan ya da bir networking etkinliğindeki kalabalıktan unutulmaz kılacak şey nedir?”

Ve işte size verebileceğimiz son not: Bazen tüm kırılganlığımızla kendimiz olmak güvenli olmayabilir. Bazen içgüdülerimiz, karşımızdaki kişiyle hikâyemizi paylaşmamamız gerektiğini söyler. Özellikle güvenlikle ilgili durumlarda, sohbeti başka bir yöne kaydırmak, gerçeği saptırmak veya hiçbir açıklama yapmadan ayrılmak kesinlikle kabul edilebilir. Eğer sizi tehlikeye atıyorsa, kendinizi açmak zorunda değilsiniz. Önce güvende kalın, sonra kendinize sadık kalın; en başta da kendinize.

Referanslar

Emily McGowan. ‘How To Respond To “Tell Me About Yourself”’. Şuradan alındı: https://www.thegoodtrade.com/features/tell-me-about-yourself/