
İsteksizliğin Nedeni Cinsel Tiksinti Bozukluğu Olabilir
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Cinsellik; psikoseksüel gelişim, kültürel ve fizyolojik açılardan kadın ve erkekte bazı farklılıklarla meydana geliyor. Ancak cinsel isteksizlik konusu söz konusu olduğunda, ortak bir tanım olarak cinsel etkinliğe yönelik ilgi ve istek kaybı öne çıkıyor. Bu durumla karşılaşan bireylerde cinsel içerikli düşüncelerin belirgin şekilde azaldığı gözlemleniyor. Cinsellik adeta kişinin hayatından silinmiş gibi görünüyor, hatta bu durumun olmaması daha iyi olur düşüncesi bile ortaya çıkabiliyor. Bu rahatsızlık en az altı aydır devam ediyorsa ve bireyin ilişkisini, yaşamını ya da psikolojik durumunu olumsuz etkiliyorsa cinsel ilgi-istek bozukluğundan bahsedilebilir. Kadınlar da erkekler gibi cinsel etkinliğe karşı azalmış ya da tamamen kaybolmuş bir ilgi hissedebiliyor. Ancak kadınlarda, fizyolojik farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünülen ve cinsel isteksizliği düşündüren başka belirtiler de gözlemlenebiliyor. Bunlar; cinsel etkinliği başlatmama, partnerin başlatma girişimlerine karşılık vermeme; istemeden de olsa bir şekilde cinsel etkinlik başlamışsa bu süreçten keyif almama, coşku duymama; cinsel uyarıcı simgelere (yazılı, sözel, görsel) karşı duyarsızlık; cinsel etkinlik esnasında cinsel organlarda herhangi bir his duymama şeklinde sıralanabilir.
Kadınlarda ve erkeklerde de görülebiliyor
Kadınların üçte birinin hayatlarının farklı dönemlerinde bu sorunu yaşayabileceğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Emre Tan, “Erkeklerde durumu az görsek de, her beş erkekten birinde de cinsel isteksizlikten bahsedilebiliyor. Uzmanlara başvuranların sayısı cinsel isteksizliğin, hem kadınlarda hem de erkeklerde giderek arttığını göstermekte. Burada sosyokültürel değişimlerin de büyük bir rolü bulunuyor” diyor. Cinsel isteksizlik, kadın ve erkek arasında farklılık göstermenin yanı sıra, kişiden kişiye de değişebiliyor. Başlangıçta cinsel hayatın başından beri olabileceği gibi sonradan da başlayabilir. Yaygın bir durum olabileceği gibi, sadece belirli koşullar veya bazı bireyler için de gelişebilir. Örneğin; bir kişi eşine karşı cinsel isteksizlik yaşarken, başka bireylere karşı istekli olabilir. Cinsel isteksizlik, çoğu zaman cinsel tiksinti ile karıştırılabildiğine dikkati çeken Dr. Tan, bu konudaki sorularımızı yanıtladı.
Cinsel isteksizlik ile cinsel tiksintiyi aynı şey olarak tanımlamak mümkün mü?
Cinsel tiksinti, isteksizlikten farklılık gösterir. Bu durumda, cinselliğe karşı bir direnç, öfke ya da itiraz durumu olabilir. Cinsellik süresince meydana gelen ter, meni gibi cinsel sıvılara veya bazı vücut bölgelerine karşı fobik bir kaçınma haline dönüşebilir. Kirlenme veya hastalık kapma korkusundan, katı ahlaki baskılardan veya bazı kişilik bozukluklarından kaynaklanabiliyor. Bu tür sorunları olan bireyler, yalnızca cinsellik alanında değil, diğer yaşam alanlarında da problemler yaşayabilir.
Bu sorun nasıl tanımlanıyor?
Cinsel tiksinti bozukluğu, başlı başına bir hastalık değil, cinsel isteksizliğin bir parçası olarak kabul edilmektedir. Ancak bazı yönleriyle birbirlerinden ayrılabilmektedirler. Cinsel ilişki ya da cinsellik çağrıştıran şeylere karşı güçlü bir tiksinti ve iğrenme hali tanımlıyor. Birey, arzudan bağımsız olarak cinsellikten tiksiniyor ve ilişkiden kaçınıyor. Yani “istersen yaparsın” gibi bir durum yok; birey kendi iradesi dışında kaçınma gösteriyor. Bu nedenle kişi cinselliğe zorlandığında travmatik etkiler ortaya çıkararak durumu daha da ağırlaştırabiliyor. Cinselliğin çağrıştırdığı olumsuz hislere bulantı, kusma ya da bayılma gibi fiziksel belirtiler de eşlik edebiliyor. İlişki olasılığı dahi, bireyin kaygı duymasına ve tepkiler vermesine neden olabiliyor.
Temelinde neler yatıyor?
Eşler arasındaki ilişkiye dair problemler en ön sıradadır. Çünkü çiftin birbirine olan aşkı ve sevgisi doğrudan cinsel arzularını etkiliyor. Olumsuz bir ilişki, sağlıklı cinsellik oluşturmaz. Kadınlarda cinsellik, ilişkinin duygusal yönüyle bağlantılı olduğundan, yaşanan olumsuz durumlar kadın cinselliğini kavratıyor. Karşılıklı güven de önemli bir faktör. Partnerine güvenemeyen birinin, en savunmasız anı olan çıplaklık aşamasında ve en mahrem yerde, yani cinsel ilişki sırasında kendini açması beklenmiyor. Eşinin onu sevip sevmediği, yanında durup durmayacağına dair kaygı duyan kişinin cinsellikten keyif alması mümkün değil. Aşağılanan, hakarete uğrayan ve değersiz görülen birey belki de cinselliği düşünmek için en son noktada fırsat bulmaktadır. Eşine karşı duyulan şüphe, kızgınlık, öfke, aldatılma, şiddet veya anlaşılamama gibi durumlar sonucunda cinsel isteksizliğin gelişimi kaçınılmaz hale geliyor. Çiftlerin birbirlerini çekici bulmaları, cinsel isteği ve arzuyu artırıyor. Duygusal olduğu kadar fiziksel olarak da bireyin kendine dikkat etmesi gerekiyor. Kişisel bakımına özen göstermeyen birinin, eşinin onu arzulamasını, çekici bulmasını ya da birlikte olmasını istemek haksızlık olur.
Nasıl belirti veriyor?
Tiksinti; cinselliğin genelinde olabileceği gibi, öpüşme, dokunma, cinsel organlara, ter, vajinal sıvı veya sperme karşı da oluşabiliyor. Cinsel taciz, ensest gibi kötü deneyimler ile çocukluk dönemindeki cinsel travmalar bu tür tiksintinin başlıca sebepleri arasında kabul ediliyor. Aynı zamanda yanlış cinsel eğitimler ve mitler de bu durumu tetikleyebilir. Sosyokültürel açıdan kadınlar dezavantajlı bir konumda olduklarından, cinsel tiksinti daha çok bu grupta gözlemleniyor. Bekaret, namus gibi konular nedeniyle cinselliğin bastırılması, bilgisizlik cinsel tiksintiyi artırabiliyor. Ayrıca kişide suçluluk, utanç ve günah gibi diğer pek çok durum da tiksinti oluşturabilir.
Bu rahatsızlık önceden anlaşılabiliyor mu?
Evet, bazı ön belirtiler görülebilir. Örneğin; cinsel ilişki sırasında zevk alamama, ilişkinin sıklığında, mastürbasyonda ve cinsel içerikli rüyalarda azalma dikkat çekici olabilir. Çiftin birbirine olan sevgisi ve ilişkinin duygusal yatırımları azalmaya başladığında, bu belirtiler sonraki aşamalarda ortaya çıkacak cinsel sorunların en önemli işaretleri arasında sayılır.
Tedavisi mümkün mü?
Cinsel tiksinti bozukluğunun tedavisi, cinsel isteksizlik gibi yaklaşılır. Tedavi, cinsellik hakkındaki doğru bilgilendirmelerden soruna özgü terapilere kadar farklı şekillerde sürdürülebilir. Nesneye ya da duruma özgü spesifik kaçınmalarda sistematik duyarsızlaştırmalar uygulanabilir.
Cinsel tiksinti sorunu olan bir kişinin partnerinde de benzer problemler ortaya çıkabilir mi? Çiftlerden birinde meydana gelen cinsel işlev sorunu, belli bir zaman sonra diğerini de olumsuz etkileyebilir. Partnerinin cinsel zevksizliğini gözlemleyen bireyde de cinsel isteksizlik doğabilir. Erkeklerdeki erken boşalma sorunu, kadının cinsellikten zevk alamamasına ve dolayısıyla isteksizliğe yol açabilir. Bu tür durumlar, çiftlerin karşılıklı olarak cinsel isteklerini, arzularını, fantezilerini ve beklentilerini birbirlerine açıkça ifade etmeleri gerektiğinin önemini vurgular. Karşı tarafın hoşuna gidecek bir hareketin, onu ilişkiden soğutabileceği gibi, istediği şekilde olamayan bir partner de kişiyi cinsellikten uzaklaştırabilir. Bu sorunun çözümündeki en önemli adım ise iletişim kurmaktır. Cinsel uyum önem taşır; ancak bazen tencere-kapak misali birbirini kaplama, nefes alamama veya sıradanlık durumları isteksizliğe yol açabilir. Bazı farklı yönlerin ilişkiye ve cinselliğe katılması, partnerle uyum, zevk ve arzu mekanizmalarını besleyerek cinselliği canlandırmaktadır.
Bu sorunun ortaya çıkmasında ruhsal problemler de etkili mi? Evet, psikiyatrik hastalıklar da cinsel isteksizlik yaratabilir. Depresyonda olan bireyler, her türlü isteği kaybederler. Sağlıklı cinsellik, ruh sağlığı açısından önemlidir, fakat bazı anksiyete bozuklukları cinselliği kaygı arttırıcı bir unsur olarak algılayabilir. Kişi, cinsel ilişki sırasında panik atak yaşayacağından korkarak cinsellikten kaçınabilir. Kirlenme takıntısı olan biri, cinsellikten uzak durmaktadır. Şizofreni gibi psikotik bozukluklar da, hezeyanlar nedeniyle yakınlaşmada zorluklara yol açabilir. Ayrıca anoreksiya veya beden dismorfik bozukluğa sahip olan bireylerin cinsel isteksizliğe yatkın olduğunu söylemek de mümkündür. Çocukluk dönemindeki olaylar, cinsellik üzerinde de etkili olabilmektedir. İstismara uğrama, ensest, taciz ve tecavüz gibi travmalar cinsel isteksizlik oluşturabilir. Erken yaşta, doğru bilgiden yoksun bir şekilde, cinsel mitler altında cinsel ilişkiye girmeleri, ebeveynlerinin cinsel yaşamlarına tanıklık etmeleri, ağır ahlaki ve dini baskılar uygulanması da isteksizlik nedenleri arasında yer alıyor.
Kişinin kendini tanıması önemlidir
Cinsel tiksintinin ortadan kaldırılmasında, cinsel isteksizliğin nedenine yönelik çözümler geliştirilmesi hedeflenir. Ancak geçmişte yaşanan travmatik olaylara dayalı sorunlar yaşayan bireylere basit öneriler fayda sağlamaz. Bu durumda cinselliği de kapsamına alan daha derin psikoterapiler önerilmektedir. Psikiyatri Uzmanı Dr. Emre Tan; cinsel bilgi eksikliği veya tecrübesizlikten kaynaklanan sorunlarda birkaç aylık cinsel terapilerin yeterli olabileceğinin altını çizerek, “Çiftlerin yaşadıkları ilişki kalitesi, cinsel yaşamın bir göstergesi oluyor. Bu nedenle afrodizyak gıdalar ya da ilaçlar tüketmek yerine ilişkiye yatırım yapmak daha önemlidir. Çiftlerin öncelikle kendilerini tanımaya, anlamaya ve kabul etmeye başlamaları gerekiyor. Birey, iç dünyasındaki ve kişiliğindeki iyilik-kötülük dengesini kurarak, kendini ve partnerini değerli görmeye başlayabiliyor. Çünkü yalnızca değerli hissedilen biri arzu edilebilir” diyor.
* Formsante dergisinden alınmıştır.