Aşk ve İlişkiler

İlişkiyi Sonlandıran Hatalar

Yazı: Elif Gürsoy

Hiç kimse ilişkiye nasıl sonlanacak diye başlamaz. Umutlar, duygular, hayaller genelde başlangıçta tazeliğini korur. Ancak bazı koşullar, ne yazık ki ilişkileri geri dönüşü olmayan uçurumlara sürükleyebilir. Tarafların, istemeden de olsa yaptıkları hatalar hikayenin kötü bir şekilde sonlanmasına neden olabilecektir. Peki, bu durumlar neden ortaya çıkıyor? Belki de farkında olmadan ilişkinizi sona götüren adımları atıyor olabilirsiniz! İlişkinin bitmesine neden olan etkenler hakkında merak ettiğimiz soruların yanıtını Uz. Psk. Gönül Öztürk’ten aldık.

İlişkiler genelde nasıl başlayıp bu kadar farklı bir hale dönüşüyor?
Bu durumun birçok nedeni olsa da, temel olarak bireylerin kendilerini yeterince tanımamalarından ve dolayısıyla kendilerine uygun partner hakkında bir görüş sahibi olmamalarından kaynaklanmaktadır. Birini hayatınıza alma kararı verirken, o kişinin fiziksel çekiciliğinin yeterli olduğunu düşündüğünüzde, aranızdaki uyuma dair bir bilgiden yoksun kalarak ilişkiye başlarsınız; bu durumda ilişkiyi sürdürme şansı şansa bağlı hale gelir. Kendinizi tanımak, yaşamınızdaki en güzel hediyedir. Bu sayede hayat doğrultusundaki kararlarınızda mutluluğu bulabilirsiniz. Bu, her zaman doğru kararlar alacağınız anlamına gelmiyor. Yanlış karar almak, kendini tanıma yolculuğunda bir aşama. İnsanlar, toplumun kurduğu düzen ve güven temelli sistem içinde mutlu olacaklarını düşünür. Ancak asıl mutluluğu, kendinizi tanıdığınızda deneyimleyebilirsiniz. Unutmayın, yaşınız kaç olursa olsun kendinizi tanıma arayışında iseniz, mutluluğu deneyimlemek için bir fırsat yakalamışsınız demektir. Bu fırsatı iyi değerlendirin. Kendinizi tanıma süreci, bir ömür sürer. Herkesin öncelikleri, değer verdikleri ve hoşlandıkları farklılık gösterebilir. Bu süreçte önce kendinize, sonra da yakınlarınıza karşı anlayışlı olmanızı öneririm.

Evlilikte hangi hatalar kalıcı hasar bırakıyor?
Kalıcı hasar bırakan durumlar kişiden kişiye değişiklik göstermekte. İlişkinizdeki bireyin değerlerine ters düşen davranışlar sergilediğinizde, bunu affetmek ve ilişkinizi onarmak çoğu zaman zor olabiliyor. Bu noktada bir kişi için ihanet, diğer bir kişi için fiziksel veya duygusal şiddet, başka birisi için ise ailesine söylenen tek bir kötü söz kalıcı bir hasar oluşturabilir. Bu nedenle eşinizi tanımak için çaba sarf etmelisiniz. Onun değerli bulduğu şeyleri anlamak ve bu değerlere saygı göstermek ilişkiyi daha mutlu ve huzurlu hale getirir. Aynı zamanda eşinize kendi değerlerinizi tanıtma fırsatı vermek de önemlidir. Herkesin dünyaya bakış tarzı farklıdır ve bu perspektifler birbirinden uzaktır. Size görünen gerçeklik, sadece sizin bakış açınızdır. Ancak eşinizin bakış açısı üzerinden başka şeyler görünür. Bu nedenle, her gün baktığınız pencerenin manzarasını eşinize anlatın ki sizi daha iyi anlayabilsin. Eşiniz de sizin pencereden gördüklerini paylaşsın, böylece birbirinizi anlama çabaları artar. İki bakış açısı çok benzer olabileceği gibi, çok farklı da olabilir. Hangi pencereye bakarsanız bakın, eşinizi anlama yolunda çaba gösterdiğiniz sürece ilişkinizin derinleştiğini göreceksiniz.

Her daim uyumlu olmak, herşeye evet demek ilişkiyi zedeler mi?
Yıpratmanın ötesinde, ilişkiyi sona götüren hatalardan biri de budur. Bir kişi partnerine sürekli uyum sağlamaya çalıştığında ve her şeye evet dediğinde, başlangıçta karşı tarafın gözünde “Ne kadar uyumluyuz!” algısı oluşabilir. Ancak gerçekte durum böyle değildir. Sürekli uyumlu olan bir kişi, kendi ihtiyaçlarını ve beklentilerini partnerine dürüst bir şekilde aktaramaz. Bu durum çoğu zaman bilinçli bir şekilde yapılmaz. “Evet” derken, çok sevdiği biri için yapmış olduğu küçük fedakarlıkları düşünür. Oysa ilişki içindeki tanınma fırsatını kaçırır. Gerçek benliğini ortaya koymaya başladığında, partnerinin “Sen ne kadar değiştin!” demesiyle şoke olabilir. İşte o zaman iyi niyetinin aslında kendi duygu ve düşüncelerini saklamak olduğunu anlar. Bu nedenle, partneriniz için hoşlanmadığınız bir şeyi yapmayı seçtiğinizde, bunu ifade etmelisiniz ki o da bunu sevginizden dolayı yaptığınızı ve aslında neyi tercih ettiğinizi anlayabilsin. Aksi takdirde, kendinizi ortaya koyana kadar o ikinizin de çok uyumlu olduğu düşüncesine kapılmaya devam edecektir.

Ten uyumu ya da yatak odasındaki paylaşımlar, ilişkiyi kurtarabilir mi?
Bu soru, Gottman Çift Terapisi eğitimi aldığım sırada aklımda belirginleşti. Julie Gottman’ın belirttiği gibi: “Eğer çiftler arasında kimyasal bir uyum varsa, ilişkiyi kurtarma şansı yüksektir.” Ancak ilişki, çok yönlü bir olgudur. Cinsel uyum, ilişkiyi etkileyen unsurlardan yalnızca biridir. Eğer cinsel uyum, ilişkideki bireyler için öncelikli bir değer ise, bu durum ilişkiyi kurtarma ihtimalini arttırır. Ancak eşlerden biri diğerinin öncelikli değerlerine aykırı bir şekilde hareket ediyorsa, yalnızca cinsel ilişkiler, ilişkiyi kurtarma konusunda yeterli olmayabilir. Cinsellikte uyum yaşayan kişiler, zorluk yaşadıklarında dahi birbirlerine çekilme eğilimleri nedeniyle yüksek duygusal yoğunluğu hissedebilirler. Bu da avantaj sağlar. Zira birçok kişi, geçmiş deneyimlerinden kaynaklı iyi şeyleri ve onların hissettirdiklerini hatırlamakta zorluk çekebilir. Bu durum bazen ilişkilerinin emek harcamaya değmeyeceği fikrini doğurur. Ancak cinsel uyum yaşayanlar, ilişkilerinin olumlu taraflarını görme şansıyla emek harcamaya motive olabilmektedir. Fakat tek başına cinsel uyum ilişkiyi kurtarmaya yetmez.

Sorun ne olursa olsun, ilişkiyi kurtarmayı sağlayacak etkenler var mı?
Bireyler arasında birincil değerlerde çatışma yaşanmıyorsa, ilişkiyi kurtarma potansiyelini artıracak en önemli faktör, iki insan arasındaki sevginin sürekliliğidir. Ayrıca ilişkinin değerini kavramış olmaları da çok önemlidir. Birbirleri için değerli olduklarını anlayan kişiler, karşılıklı olarak uzlaşmak ve sorunları çözmek için çaba sarf etmekten çekinmezler. Emeğin sonucunda ilişkiyi kurtarma şansları oldukça yüksek olur.

İlişkiyi sona götüren hatalar - Resim : 2

Peki, birincil değerler neler?
Bunlar, bireyin öncelik kabul ettiği ve yaşamında anlamı yüksek olan, asla ödün vermeyeceği değerlerdir. Örneğin; aile ilişkileri bir birey için birincil değer olabilir. Eğer eşi bu kişinin ailesiyle görüşmesini istemiyorsa, o kişi ilişkinin sürdürülebileceğine dair inancını kaybedebilir. Eşini seviyor olsa bile, ilişkiyi terk etmeye hazır hissedebilir. Ya da ömrü boyunca spor yapıp bunu sürdürmek isteyen bir kişiye, “Artık evlendik, spor için ayrılan zamanını bana ayırmalısın” derseniz, sonuç farklı olmayacaktır. Bu noktada ilişkilerdeki birincil değerleri anlamak; nikah öncesinde evleneceğiniz kişiyle karşılıklı bir şekilde bu değerlere saygı duyabileceğinizi bilmek, ilişkinizin sağlam temellerinin olması açısından kritik bir öneme sahiptir.

Genelde hayal edilen mutlu ve gelecek vadeden bir ilişkinin temel özellikleri nelerdir?
Birçok özellik bulunabilir; ancak mutluluk potansiyeli olan ilişkilerin en önemli temel özelliklerinden biri, karşılıklı aşk duygusudur. Yüksek lisans tezimde evli çiftlerle aşk üzerine çalıştım ve yapılan analizler sonucunda hissettiğimiz aşk düzeyinin evlilik doyumu üzerinde yüzde 69,5 etkisi olduğunu belirledik; bu oldukça belirleyici bir orandır. Ayrıca aşk düzeyinin, yaşam doyumu ile de yüksek düzeyde bağlantılı olduğunu saptadık. Mantık evliliği yapanların yaşam doyumu düzeyinin, aşk evliliği yapanların aşk seviyesinden daha düşük olduğunu da gözlemledik. Sternberg’in üçgen aşk teorisine göre, aşka ait üç bileşenden kısaca bahsedecek olursam; tutku, yakınlık, karar-bağlılık bu bileşenlerdir. Ancak bu üç bileşenin bir araya gelmesi her zaman mümkün olmayabiliyor. Örneğin, tutku ve yakınlığın birleşmesi romantik aşkı oluşturur; ancak bu aşk, ilişkiyi sürdürme ve bağlı kalma arzusundan yoksun kaldığı için uzun ömürlü olmayabilir. Sternberg, “Zor olan, mükemmel aşkı bulmak değil, mükemmel aşkı bulduğunuzda o ilişkinin içinde fark edip korumaktır” demektedir.

Çift terapisi, sona ermekte olan bir ilişkiyi kurtarmada ne kadar etkili olabilir?
Her iki taraf da ilişkiyi sürdürme konusunda istekli olduğu sürece, çift terapisi oldukça etkili olabilir. İlişkiyi yürütmekte zorlanan bireyler bu süreçte birbirlerini daha iyi anlayabilme yeteneğini geliştirir. Kendi bakış açılarını ve ihtiyaçlarını içten bir şekilde dile getirirken, birbirlerine duygu ve düşüncelerine saygı göstererek nasıl yaklaşacaklarını öğrenirler. Bu sayede kendilerini ve eşlerini yeniden tanıyarak daha derin bir ilişki kurma fırsatı elde ederler. Ancak, ilişkilerinin hangi sebeplerle sona sürüklendiği de çok önemlidir. Eğer bireyin birincil değerleri ihlal ediliyor ve buna rağmen dikkate alınmıyorsa ya da iki tarafın değerleri zıt görüşlere sahipse, çoğu çift terapi yerine avukata gitmeyi tercih etmektedir. Çünkü kimse, değerlerine saygı gösterilmeyen bir ilişki için emek harcamak istemez. Burada en önemli soru; “Bu ilişki birbirinizin değerlerini anlamaya, emek vermeye değer mi?” Cevap evet ise, bir uzmandan yardım almakta gecikmeyin.

* Formsante dergisinden alınmıştır.