Aşk ve İlişkiler

Hayatında Özel Biri Var Mı?

Yazı: Baran Alışkan

Bir akşamüstü, rüzgar yeni yaptırdığınız saçlarınızı nazikçe okşarken, güneş huzurla batmakta ve fonda son günlerin popüler parçası olan o neşeli melodi çalmaktadır. Kendinizi nerede hayal ediyorsunuz? Belki de size yardımcı olmamız iyi olur… Bir süredir bir araya gelemediğiniz sevdiğiniz arkadaşlarınızla katıldığınız ‘girls night out’ etkinliğinin henüz başlarındasınız. Sağınızdaki dostunuzun düğününde yaşanan komik anıdan bahsediliyor. Karşınızdaki arkadaşınız, çocuğunun anaokuluna alışmakta zorlandığını anlatıyor. Diğer yanınızdaki arkadaşınız ise önümüzdeki hafta tatilde beklediği evlilik teklifinin heyecanını yaşıyor. Tam o anda, tüm bakışlar size döndüğünde, beklenen soru geliyor: ‘Hayatında biri var mı?’

Gerideye baktığınızda romantik bir ilişkiniz yoksa ya da henüz bir aile kurma rolüne gelmediyseniz, bu soruyu defalarca duymuş olmanız muhtemel. Belki bir etkinlikte, belki bir düğünde ya da tanıştığınız biri tarafından soruldu… Çeşitli şekillerde cevapladınız veya alıştığınız için ustaca konuyu değiştirebildiniz.

Nereden biliyoruz? Çevremizde, biz de dahil, birçok kişi bu soruya maruz kalıyor. Bazılarımız bunu önemsemiyor ama ciddi bir kitle bu sorudan rahatsız. Sanki evlenmek veya düzenli bir ilişki içinde olmak zorunluluğumuz varmış gibi… Görünen o ki, kimse yalnız kalmamıza izin vermiyor ya da yalnız olma hakkımızı tanımıyor.

Modern dönemlerin popüler dizisi Sex and the City de bu konuya benzer sorulara değinmişti. Akıl hocamız Carrie Bradshaw karakteri, birçok kadına ilham vermiştir. Carrie yalnız kaldığı dönemlerde, sosyal baskıyı hissetmiştir. Dizi boyunca, New Yorklu dört bekar kadının klasik kahvaltı sohbeti esnasında Carrie’nin yalnız sinemaya gitmesi konuşuluyor. Arkadaşlarından biri, insanların Carrie’yi ‘zavallı kız’ olarak gördüğünü savunuyor. Tanıdık bir senaryo değil mi? Bu bilgiyi aklımızda tutarak devam edelim… Başka bir bölümde ise Carrie, köşe yazısı için şu soruyu soruyor: “İlerleyen bir toplum olduğumuzu söylesek de hepimizin ulaşması gereken belirli hedefler var. Evlilik, çocuklar ve aile kurmak… Peki ya bu hedeflere ulaşmadan, yalnız kalmak istiyorsanız? Problemin sistemde mi yoksa bireyde mi olduğunu sorgulamak zorundayız. Bunları gerçekten istiyor muyuz, yoksa toplum tarafından mı dayatılıyor?” Yıllar sonra yine aynı konuyu tartışma ihtiyacı duyuyoruz. Zamanın acı bir döngü olduğunu hatırlatmıştık. Yıllar geçse bile, soru her dönemde kendine yeni cevapsızlarımızı buluyor: Hayatımızda biri olup olmadığı.

Hayatında biri var mı? - Resim : 1

Basit bir metamorfoz dönemi
Kendi seçtiğimiz yalnızlığın bazıları için ne kadar vazgeçilmez ve tatmin edici olduğunu göz ardı ediyoruz. Evet, bazıları yalnız kaldığı dönemlerde beklenenden daha mutludur. Burada kısa süreli kaçamakları değil, ciddi ilişkileri kastediyoruz. Birey, o dönem romantik bir ilişkiye hazır olmayabilir. O süreçte, katılmadığı aktivitelere yönelebilir, enerjisini yeniden kazanabilir ya da hayallerini güncelleyebilir. Bekarımız bu dönemi, basit bir metamorfoz ya da yeniden doğmak olarak değerlendirebilir. Bu süreç içerisinde sıkça karşılaşacağınız soru tabii ki yeniden gündeme gelecek: (Şimdi daha alçak bir sesle) Hayatında biri var mı?

Romantik ilişkilerin sancılarından uzak…
Bu konuyu, hayatında kimse olmayan birçok kadınla görüştük. Gözlemlerimiz, beklediğimiz gibi oldu. Neredeyse hepsi bu sorunun muhatabı olmaktan ciddi şekilde rahatsız. Romantik bir ilişkinin başrolü olmamış bir kadın, bunu şöyle dile getiriyor: “Yakın arkadaşlarım, hayatımda biri olmadığını bilmelerine rağmen bu soruyu düzenli olarak soruyor. Her defasında olmadığını söylemekten yılmıyorum ama vazgeçmiyorlar. Hatta flörtümün olmaması bile onları şaşırtıyor.” Bu durum onu düşüncelere itmiş. Yalnızlık gerçekten kötü bir şey mi? O henüz hayatı paylaşabilecek birini bulamamış, yoğun hisler yaşayacağı biriyle tanışmamış ve romantik ilişkilerin zorluklarından uzak kalma kararlılığında. Sosyal Psikolog Dr. Öğr. Üyesi Zuhal Yeniçeri, bu konuyu şöyle yorumluyor: “Birinin yaşamında romantik partner olmaması, yalnızlık anlamına gelmez. Ancak toplumsal normlar, hayatın belirli düzen ve aşamalar içinde yaşanması gerektiğini öngörür. Toplum, ne zaman çalışılacağı, ne zaman evlenileceği, çocuk sahibi olunacağı gibi durumlardan bahseder. Bu sıra ve zamanlamaya uyulmadığında, norm dışı bir davranış sergilendiği varsayılır. Toplum buna karşı çıkarak, kişiyi baskı altına alır. Dolayısıyla bu norm devam ettikçe, yalnızlık normal kabul edilemez. Ancak bu normlar değiştiğinde, normal de farklılaşacaktır.”

Evlilik ya da romantik ilişki bir başarı mı?
Bu sorunun muhatabı olan diğer bir bekar kadın, evli veya uzun bir ilişki içinde olanlardan gelen sorulardan bunalmış durumda. O, bu soruyu yöneltenlerin hayatındaki başarı algısının bir partnerle ilgili olduğunu düşünüyor. İlk başlarındaki düşünceleri üzerinde fazla durmasa da zamanla kendini başarısız hissetmeye başlamış. Gerçekten bu bir başarı mıdır? Zamanla bu tür sorulardan uzak durmanın yollarını arayarak, sosyal baskıyı en aza indirmeye çalışmış. Sosyal Psikolog Yeniçeri, bu noktada birinin olup olmamasının başkaları tarafından sorgulanmasının birey üzerinde bir etki yaratabileceğini ifade ediyor ve ekliyor: “Birey, yoğun bir sosyal baskı hissedebilir. Bu baskının öyle bir noktaya ulaşması mümkün ki, sadece bu baskıdan kurtulmak için evlilik kararı bile alabilir. Yani, toplumun bize olan değerlendirmeleri, düşündüğümüzden çok daha önemlidir.” Bu durum, kararlarımızın kendi tercihlerimiz olduğunu değil, toplumun belirlediğini gözler önüne seriyor. Aynı zamanda sosyal baskının, bireyleri sıradanlaştırma yönünde etkide bulunabileceğini gösteriyor.

Tam bu noktada yapay zeka yardımı alabiliriz. Günlük yaşamda sıkça kullandığımız yapay zekalı dostumuz Siri’ye şu soruyu sorarak ilerleyebilirsiniz: “Hey Siri, sevgilin var mı?” Siri bu soruya bazen şu şekilde yanıt veriyor: “Neden soruyorsun? Dondurma yerken ve müzik dinlerken, galaksiler arasında yol alıp, sonra kırgınlıklar yaşayarak baş başa kalmak için mi? Teşekkür ederim, ben böyle iyiyim.” Anlaşılan Siri de bu konuda bizim tarafımızda.

Hayatında biri var mı? - Resim : 2

Diğer cephe: Soruyu soranlar
Şimdi soruyu sıkça yönelten birine odaklanalım. Geçen yıl uzun yıllar birlikte olduğu erkek arkadaşıyla evlenen bir kadın, bu soruyu yöneltenlerin başında geliyor. O, karşısındaki insanın hayatında biri olup olmadığını merak ettiğini ve sevgilisinin nasıl biri olduğunu öğrenmek istediğini belirtiyor. Eğer yalnızsa, onun için uygun bekar arkadaşları tanıştırmak istediğini ifade ediyor. Sosyal Psikolog Doç. Dr. Pelin Kesebir, soruyu yöneltenlerin gerçek niyetlerini anlamanın önemine değiniyor. Kesebir, “Eğer bu soru, ‘Bu kişi içtenlikle benim dünyamla ve mutluluğumla ilgileniyor’ algısı oluşturuyorsa, rahatsız edici olmaktan çıkar. Aksi takdirde, bu sorunun arkasında daha kötü niyetli niyetler hissediliyorsa, bu ince bir rahatsızlık getirebilir.” Yani bu soruya karşılık vermek yerine, niyet okumak daha makul olabilir. Üstelik, bekarların evli veya uzun ilişkisi olan bireyler için potansiyel bir tehdit oluşturup oluşturmadığı da merak edilen konulardan biri. Evli ve ciddi ilişkilerdeki kadınlardan aldığımız yaygın yanıt, bekarların kesinlikte bir tehdit oluşturmadığı yönünde. Bunun nedeni, partnerlerine duydukları güvendir. Bu netlikle birlikte bu sorunun etkisinden hızla uzaklaşıyoruz.

Sonuç olarak, bu soruya maruz kalan herkesle birlikte tek bir sonuca varıyoruz. Herkes kendi yaşamını sürdürüyor. Herkesin mutluluk ve başarı tanımı farklı. Bugün, yarın ve ilerleyen günlerde bu ve benzeri sosyal baskılarla karşılaşacağınızdan neredeyse eminiz. Önemli olan, kendi ideallerimizi ve duygusal durumumuzu referans almaya devam etmektir. İster ilk görüşte aşka kapılıp hayatı iki kişilik yaşayın, isterseniz kendi başınıza dilediğiniz gibi bir yaşam planı oluşturun. Soruları isterseniz yanıtlayın, isterseniz geçiştirin. Hayatınızdaki biri olmasındansa, keyif alacağınız anılara sahip bir hayat tercih ederiz. Unutmayın, gerçekten hayatınızda biri var mı? Sizinle tanışmak büyük bir mutluluk olabilir.