Aşk ve İlişkiler

Eşitlik olmadan aşk mümkün değil.

Giriş: 14 Şubat 2025 Cuma

Bugün 14 Şubat olduğu için sevgi ve aşktan bahsetmek istiyorum; zira bizlere bu konuda yanlış bilgiler verildi.

Öncelikle, romantik ilişki eşit bireyler arasında gerçekleşir. Eşit olarak görmediğiniz birine aşık olamazsınız. O kişiye hayranlık duyabilir, tutku hissedebilir veya arzu edebilirsiniz ancak gerçek aşk, eşitlik temelinde gelişir. Bu hayatta en çok yanlış anlaşılan konulardan biri budur.

Erken yaşta zorla evliliklere (benim bakış açıma göre bunun adı çocuk istismarıdır) gelince; tam da burada, aşkın iki yetişkin arasında olması gerektiği vurgulanmaktadır. Yetişkinler eşittir. 16 yaşında bir kızla 28 yaşındaki bir adamın eşitliğinden bahsetmek mümkün değilken, 28 yaşındaki bir kadın ile 40 yaşındaki bir erkek arasında eşitlikten konuşabiliriz. Yaş farkı yine 12’dir ama bu durum, tarafların yetişkinlikleri açısından sorgulanamaz bir durumdur.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemeyen bir ilişkide aşkın varlığından bahsetmek olanaksızdır. Çünkü aşk, yalnızca duygularla sınırlı değildir; aynı zamanda karşılıklı saygı, özgürlüklerin ve bireysel sınırların kabul edilmesi ile de ilgilidir. Bir tarafın diğerini kontrol etmeye çalıştığı, onun hayatını şekillendirmek istediği veya kararlarını kendi lehine yönlendirdiği bir ilişki, aşk değil, tahakkümdür.

Ne yazık ki uzun yıllar boyunca “aşk” diye ifade edilen birçok hikâyede bunu gözlemledik. Gerçekten de aşkın değil, güç dinamiklerinin, bağımlılığın ve kimi zaman açıkça sömürünün izlerini taşıyan ilişkilerle karşılaştık. Kadının fedakarlığı, sessizliği ve tahammülü yüceltilirken, erkeğin sahip olma arzusu, kıskanması ve kontrolcü davranışları aşk olarak algılandı. Ancak aşk, birinin diğerinin üzerinde güç kurması değil, birlikte büyümeyi teşvik etmektir.

Son zamanlarda Youtube hesabımı ele geçirdiğim için Asmalı Konak dizisinin bölümlerini sıkça izliyorum. O dizi yayınlandığında ben ergenlik dönemindeydim ve ben de Bahar ile Seymen’in ilişkisini aşk olarak düşünmüştüm. Bu yüzden, sonrasında ilişkilerimdeki toksik unsurları hiç fark edemedim ve o dönemde derin bir aşk yaşadığımızı düşündüm.

Bize aşk diye sunulan hikâyeler; iktidar ilişkilerini, güç dengesizliklerini, bağımlılığı ve tahakkümü içerisine alarak romantize edilmiş senaryolardı. Asmalı Konak gibi diziler, toplumun geniş kesimlerinde derin izler bırakmış yapımlardı. O zaman birçok genç kızın benim gibi etkilendiğinden, Seymen’in korumacı, otoriter ve zaman zaman sert tutumlarının karakterinin bir parçası olduğu inancına sahip olduğu kesin. Bahar’ın özgürlüğüne düşkün, sanatçı ve yaratıcı kimliği, Seymen’in baskıcı tutumunun gizlenmesine yardımcı olan bir faktör olduğunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum.

Aşkı iki insanın birbirine bağımlı bir şekilde var olmaları, birbirlerine hava kadar ihtiyaç duymaları biçiminde kurguladığınızda ve bunu “çekici” hale getirdiğinizde, o iki insanın bağımsız bir yaşam inşa etmeleri imkânsızdır. Yalnızca birlikte bir yaşam kurabilirler çünkü birbirleri olmadan hareket edemeyeceklerine, adım atmaktan bile aciz olduklarına ve birbirlerini tamamladıklarına inanmışlardır. Bu ortamda birinin sürekli sınırlarını ihlal etmesi, hayatına müdahale etmesi ve aşırı kıskançlık göstermesi, sahiplenici duygularının ve sevgisinin gerçek bir göstergesi olarak değerlendirilir. Oysa burada, yaşanan gerçek, tek taraflı bir tahakküm ve karşılıklı gelişimi engelleyen bir ilişki dinamiğidir.

Bugün hâlâ benzer senaryoları izliyoruz; dizilerde, filmlerde ve hatta kitaplarda aşkın en büyük sembolü olarak “vazgeçememek”, “kendine zarar vermek” ve “tutkulu kavgalardan sonra barışmak” gibi kalıplarla karşılaşıyoruz. Ancak gerçek aşk, kavgalar içinde sıkışıp kalmaz. Aşk, kendini kaybetmek değil; birlikte güçlenmek ve birbirine alan açmaktır. Aşk yaralamaz. Aşk huzursuzluk yaratmaz.

Bugün 14 Şubat, herkese eşit bir ilişki içerisinde huzur dilerim.