Aşk ve İlişkiler

Deneyimlenmemiş Bir Aşkın Hikayesi

YAZAR: BARAN ALIŞKAN

Gün batımında kıyıya vuran dalgalar, arka planda çalan yazın hit parçası ve dikkatlice izlenen ufuk çizgisi önünde yeni bir aşka adım atmayı bekleyen bir kalp… Kalbin vurduğu ve bazı yetkilerini paylaştığı beyin, potansiyel aşkları sağ üstteki ‘filtrele’ butonuyla acımasızca elemekle meşgul. O olmaz, bu olmaz, şu olmaz… Akrep burçları intikamcı, Yengeç burçları tutkulu, Balık burçları da son derece duygusal. Hayır, boyu aynı olmayacak daha uzun olmalı. Vücudu mu? Eh, bir yüzücünün vücuduna hayır demeyiz. Kıvanç gibi sarışın mı, yoksa Kenan gibi esmer mi? Filtreler birbiri peşinde koşarken, olası aşklar ‘istek listenize’ eklenir ve güneş battıktan hemen sonra şu sözler dudaklarınızdan dökülecektir: Elbet bir gün buluşacağız. Zeki Müren’e güveniyoruz ama gerçekten ‘sevgilim, ne zaman buluşacağız?’ diye sormaktan da geri kalmıyoruz. Kalp kırıklıkları onarıldı, bazı şeyler yoluna kondu, olmaz denilenler oldu ve yeni bir aşka açılmak için son hazırlıklar tamamlandı. İlk görüşte aşık olanlar direk son maddeye geçebilir. -Hepimiz o kadar şanslı değiliz.- Son hazırlıklar diyorduk… Şimdi flört rüzgarı yelkenimize dolmuşken varacağımız limana karar vermek kaldı. Ancak bu noktada nedense bazı kriterlere fazla takılıyoruz. Geçmiş deneyimler, popüler kültür ve sosyal çevremizin etkileri sınırsız kırmızı çizgilerle olası bir aşka ulaşmamızı engelliyor olabilir mi? Beğenilerimiz ve zevklerimiz doğrultusunda aldığımız kararlar çoğu olasılığı ‘yok say’ butonuna basarak uzay boşluğuna gönderebiliyor. Flörtün eğlenceli sularında yüzmeyi beklerken, yine aynı kişilerle benzer sonlarla karşılaşıyoruz. Sorun aslında onlarda değil, bizde gibi görünüyor.

UZAY BOŞLUĞUNDA BİR SEVGİLİ

Yeni bir aşk yaşama isteğiyle yola çıkan herkes, partnerini kendi zevkleri ve beğenileri üzerinden seçme özgürlüğüne sahip. Bu noktada kesinlikle bazı kriterler devreye girecektir. Tuttuğu takımdan giyim tarzına, görünümünden diksiyonuna ve hatta cinsel gerilimin seviyesine kadar pek çok şey kriterler arasında sayılabilir. Bu maddelere politik görüş, burç uyumu, edebi zevkler ve favori kahveler de eklenebilir. Bu istekler başlangıçta masum bir uyum sağlama çabası gibi görünse de, sonunda ‘ideal’ partneri bulmak adına oldukça kısıtlayıcı bir yaklaşım haline gelebiliyor. Evet, ne istediğini bilenler her zaman daha avantajlıdır ama; ya bu filtrelerle uzay boşluğuna sürüklenen aday, gerçekten aradığımız kişi ise? Tüm filtreler için ‘temizle’ demenin zamanı gelmiş olabilir.

İLK BULUŞMA SİMÜLASYONU

Mutluluğu kıl payı kaçırmış ve henüz mutluluğu yakalayamamış olanlarla devam ettiğimiz bu yolda, gönül yoluna çoktan adım atanlara ‘yolunuz açık olsun’ diyoruz ve ilerlemeye devam ediyoruz. Şimdi bir an durup düşünmenizi istiyoruz. Yeni biriyle tanıştığınızda ilk olarak hangi özelliklere dikkat ediyorsunuz?

Sıradaki soru, karşınızdakinin geçer not alabilmesi için hangi kriterleri karşılaması gerektiği üzerine. Bir sonraki soru, bu kriterlerin ‘doğru’ kriterler olduğundan nasıl emin oldunuz? Gelin, bir ilk buluşma hayal edelim. Kahramanlarımız bir çöpçatanlık uygulaması, arkadaş tavsiyesi ya da sosyal medya üzerinden tanışmış bir çift olsun… Masanın iki yanında birbirini dikkatlice tartan iki çift göz, karşısındakini hızlıca değerlendiren birer akıl ve aceleyle çarpan iki kalp var. Kahveler içildi, önceden hazırlanmış espriler yapıldı, araya birkaç küçük iltifat sıkıştırıldı, bir kaç klasik lafa da yer verildi, hatta masaya gelen hesabın kimin ödeyeceğine dair küçük bir tartışma bile yaşandı. Buluşma sonrasında taraflardan biri, diğerinin bazı özelliklerini kötü deneyimler yaşadığı eski sevgilisine benzetti; diğer taraf ise o kadar etkilenmedi, fakat keyifli bir buluşma yaşadı ve ‘neden olmasın?’ noktasına kadar geldi. Ardından WhatsApp grubuna şu mesaj yazıldı: ‘Fena geçmedi ama sanki saçları biraz seyrek… Fotoğraflarda böyle görünmüyordu.’ Bu hikayenin sonunda ikili, kendileri için büyük ama insanlık için önemsiz bu kriterler yüzünden bir türlü ikinci buluşmayı gerçekleştiremeyip, bir arada olamadılar. Şimdi onlar, taraflardan birinin yeni sevgilisiyle paylaşacağı ilk Instagram gönderisine kadar bir ‘ihtimal’ olarak yaşamaya devam edecekler.

AŞK SEPETİNİ DOLDUR

Tanıdık bir hikaye, farklı başrollerle her gün tekrarlanıyor. Olası ilişkiler, potansiyel partnerleri farkında olmadan eklediğimiz filtrelerle imkansıza dönüştürüyor. Dünyaya bakış açımızı şekillendiren etkenler, ilişkilerimize olan bakış açımızı da etkiliyor. Klinik Psikolog Beliz Göncü’ye göre, idealize ettiğimiz profil ile örtüşen kişiler algı süzgecimize takılıyor ve bu nedenle dikkatimiz o kişiye yoğunlaşıyor. “Sosyal ortamda bizim için değerli olan anlamları karşılayabilecek kişiler radarımıza takılıyor. Siyasi görüş, desteklenen spor kulübü, dünya görüşü gibi hangi kavrama değer veriyorsak benzer konuda fikri olan ortak paydada buluşabileceğimiz kişilerle iletişimlerimiz seçimlerimizi olumlu yönde etkiliyor. Ortak bir şeyler paylaştığımız insanlarla birlikte olmaktan daha fazla keyif alıyoruz. Burada, kişinin kendi ihtiyaçlarını bilmesi de önemli bir rol oynuyor. Hepimiz ilişkilerimizi ihtiyaçlarımız doğrultusunda şekillendiriyoruz. Bireysel ihtiyaçların farklılığı, ilişki beklentilerimizi oluşturuyor.” İşte bu nedenle neden kendimize benzer ve kriterlerimize uygun kişileri seçtiğimizi anlıyoruz. Ama neden olası partnerlerde bazı özelliklere gereğinden fazla dikkat ediyoruz? Psikolog Beliz Göncü, ilişkileri bir market sepetine benzetiyor. “Markete gittiğinizde akşam pişireceğiniz yemeğin ürünlerine göre ihtiyacınız kadarını sepetinize eklersiniz. Diğer ürünler ilginiz dışında kalır. İlişkiler de böyle… Hangi ihtiyacınız ön plandaysa sepetimize onu ekliyoruz ve o ihtiyacımızı tatmin edecek ilişkilerde olmayı tercih ediyoruz. Herkesin sepetindeki ürünler benzer ihtiyaçlarda olsa da miktarları birbirinden farklı olabiliyor. Örneğin, birisi için güven ön plandaysa bu yönde davranışlar sergiliyor ve benzer davranışlar görerek doyuma ulaşmayı bekliyor.” Bu bilgiyi sepetimizde tutuyoruz ve kaybettiğimiz o olasılıklara kırılıyoruz.

‘YÜREĞİNDEN YARALI BİZİM HİKAYEMİZ…’

Bildiğimiz yolda usulca süzüldüğümüz sırada, tanıdık düşünceler, benzer deneyimler ve içinden çıkamadığımız döngülerde ‘yeni başlangıçlar’ hayaline sıkıca tutunuyoruz. Sosyal çevremiz bir yankı odasına dönüşürken, algoritmalar sayesinde benzer ana sayfalarımız ve zihinlerimize ustaca işlenen güzellik/çirkinlik standartları görünmez bir engel haline geliyor. Buna rağmen, tatlı tesadüflerin olduğu mutlu sonlu filmleri tekrar tekrar izliyoruz veya dinlediğimiz aşk hikayelerindeki sürprizlere kalbimizi kaptırıyoruz. Sürprizler ve beklenmedik olaylar, yaşadığımızı hissettiren öngörülemez mucizeler olarak karşımıza çıkıyor. O masaya tekrar dönsek belki de eski sevgiliye benzemediğini ya da bahsi geçen saçların o kadar da seyrek olmadığını şimdi daha iyi analiz edebilirdik. Güvenli alanımızdan çıkmamızı engelleyen bu yapay filtreler, olası aşkın önündeki tek engel olabilir. Şu anda, birileri olası flörtü yüzünden popüler dizi Friends’i beğenmediği ya da Türkçe pop müziği dinlediği için veda ediyor olabilir. Oysa ki Friends’in ardından ikisi de Seinfeld’i sevebilir, The Office ile kahkahalara boğulabilirlerdi. Belki de pop müziğin taçsız prensi Serdar Ortaç’a bir yaz gecesi ‘yüreğinden yaralı…’ sözleriyle eşlik bile edebilirlerdi. Olumsuz olarak etiketlediğimiz tüm özelliklerin ardında gerçek bir aşk gizleniyor olabilir mi? Neden olmasın!

Güneşin verdiği enerjiye ve aşka olan inancımıza dayanarak tüm kriterlerinizin ardındaki dünyayı keşfetmeye çıkmayı öneriyoruz. Flörtün en heyecanlı anında, potansiyel partneri tanımak için sizi durdurmaya iten o kriterleri bir kenara bırakıyoruz. Bu dünyada herkesin kendine özgü hikayesine ve gerçekten kendisini tanımaya değer olduğunu düşünüyoruz. Jönlerden jön, güzeller içinden bir sizi seçtiğimiz ‘keşfet’ sekmesi, photoshop yetenekleriyle baş başa kalıyor ve seyrek saçların üzerindeki görünmezlik pelerinini kaldırıyoruz. Aynı zamanda geçmişte sizi üzen Koç burçlarına karşı da haksızlık ettiğinizi belirtmek istiyoruz. Gerçekten gökyüzünün o kavgayla ne ilgisi olabilir? Koç burçları, sonu ‘can’ veya ‘su’ ile biten isimler, bankacılar, reklamcılar, ailesiyle yaşayanlar, dövmesi olanlar, arabesk dinleyenler, son sınıf üniversiteliler, yeni boşanmışlar, ikinci baharını yaşamak isteyenler, ilk defa sevgilisi olacaklar ve daha birçok farklı özellikteki herkes için ‘aşkta fırsat eşitliği’ zamanı diyoruz. Mutluluğun boyunun 180 cm ve üzeri olması gerektiğine dair resmi bir açıklama yoksa olası aşkınızın boyunu ölçtürmekte ısrarcı olmamakta fayda var. Kırmızı çizgilerinize kırmızı güller serilmesini, kriterlerinize ‘iyi ki’ler eklenmesini ve gelecekte mutluluğu yakalamanızı dileriz. Gerçekten tanışmanın zamanı gelmedi mi?

İLGİLİ İÇERİKLER