Aşk ve İlişkiler

Demiseksüel Manifesto: Aşkın Olmazsa Olmazı!

Yazı: Baran Alışkan

“Her zaman kolay değil; sevmeksizin sevişmek, bir vücudu yavaşça tanımak…” Türk rock müziğinin efsanevi isimlerinden Teoman, bu sözleri kaleme alırken duygulara tamamen kendimizi bıraktığımız anları hatırlıyoruz ve haklı olduğu gerçeğiyle onayladığımızı düşünüyoruz. Bu sözler yazılırken demiseksüellik kavramından etkilenmiş olabilir mi? O yıllarda henüz terimleştirilmemiş olsa da, kulağa oldukça tanıdık bir hikaye gibi geliyor. Hadi başlayalım!

İstanbul’un ışıltılı bir gecesinde, belki de son zamanların en popüler semtlerinden birinde bir kafede en sevdiğiniz aşk romanını okurken… Bir barda müziğin ritmine kapılmışken veya deniz kenarında gün batımını izlerken… Bu konu aniden gündeminize gelebilir. Zaten, yakında dikkatinizi çekecek birisi vardır! Evet, büyük ihtimalle sizi uzun zamandır gözetliyor ve tanışmak için fırsat kolluyor. Şehvetli bir gece planlıyor olsa da, henüz beklemesi gerektiğini bilmiyor, değil mi? Şimdi aklımızdaki soruyu yüksek sesle sorup cevabı aramaya başlayabiliriz: Demiseksüel olabilir miyiz?

Günümüzü göz önünde bulundurursak, tanışmanın çok daha kolaylaştığını kabul ediyoruz. Cinsel yakınlıklar da bu hızdan payını alıyor. ‘Hızlı seks’ kavramının modern şehir hayatında yükselen bir trend haline dönüştüğünü sık sık gözlemliyoruz; fakat demiseksüellik konusunda işler sizin için beklediğiniz gibi gitmiyor olabilir. Evet, belki sizin için her zaman kolay olmuyor, sevmeden sevişmek. Toplum baskısı ve gece yatağınıza yattığınızda sorduğunuz ‘Neden böyle hissediyorum?’ sorusunun yanıtını arıyoruz.

İlk olarak, 2008 yılında Aseksüel Görünürlük ve Eğitim Ağı’nda (Asexual Visibility and Education Network) ortaya çıkan demiseksüellik kavramı, birine duygusal bağ kurmadan cinsel istedik duyamayan kişiler için kullanılıyor. Tek gecelik ilişkiler size hitap etmiyorsa ve ruhsal, yakınlık ve sosyal faktörler gibi unsurlara önem veriyorsanız, devam edelim.

Değer vermek ve değer görmek daha önemli
Demiseksüeller, hormonlar ve duygularını orantılı bir biçimde yaşıyor ve tahrik olabilmek için duygusal bir bağa ihtiyaç duyuyor. Sadece fiziksel görünüşle ilgilenmediklerini, duygusal zihin dalgalarına daha fazla değer verdiklerini vurgulamak önemli. Onlar için önem arz eden, birbirlerine değer vermek ve değer görmektir. O ana kadar şehveti ön plana çıkaramamaları da mümkündür. Hatta demiseksüeller, kendilerini keşfedene kadar seksten hoşlanmadıklarını bile düşünebilirler. Seks terapisti Holly Richmond, demiseksüel olmayan birinin karşısındakine cinsel çekim hissetmesinin saniyeler sürdüğünü belirtiyor. Bu, demiseksüel olmayanların daha düşük ahlaki değerlere sahip olduğu anlamına gelmiyor. Onlar, ilk sırayı biçimli bir vücut değil, hislerin aldığını düşünüyor. Gün batımında el ele yürümek veya bir sanat galerisinde sessizce dolaşmak, demiseksüeller için çok daha tatmin edici olabilir. Çünkü onlar için seks bir amaç değil, ruhların buluştuğu bir sonuçtur!

Seks konusunda pek hevesli görünmeyen demiseksüeller genellikle aseksüeller ile karıştırılıyor. Bu noktada bazı farklılıkları belirtmekte fayda var. Öncelikle, demiseksüeller cinsel çekim hissedebiliyorlar. Seks ihtiyacını her an kıvılcımlayan birine göre daha temkinli olmaları, cinsel arzuları olmadığı anlamına gelmez. Sevişmenin sevmek fiilinden geldiğini göz önüne alırsak, demiseksüellerin zamana ihtiyaç duymasına da hak vermek gerek. Aseksüalite ise, kişinin her iki cinsle ilgili hiçbir cinsel arzu ya da çekim hissetmemesi olarak tanımlanıyor. Bu terim son on yılda oldukça popüler hale geldi. Kim bilir, belki gelecekte demiseksüellikten daha sık bahsedeceğiz!

Peki siz buraya kadar kendinize ‘Demiseksüel miyim?’ sorusunu sorabildiniz mi? Seksolog Rayka Kumru, demiseksüel olup olmadığını anlamanın yolunun, bireyin önce kendine dürüst olmasından geçtiğini vurguluyor. Özellikle Türkiye gibi seks-negatif toplumlarda, bu durumun zorluklarını da değerlendiriyor. Ayrıca hepimizin bir cinsel kimliği olduğunu ve tüm cinsel yönelimlerin eşit derecede normal ve sağlıklı olduğunu da ekliyor. Kumru, “Anlaşılsın ya da anlaşılmasın, beğenilsin ya da beğenilmesin, bireylerin hissettiği yönelim, ifade etme ve varoluş biçimleri özgün, baskıdan uzak ve sağlıklı bir şekilde yaşam hakkına sahiptir” diyor.

İhtiyaç listesi: Tutku, romantizm ve güven
Duygusal bir bağ kurarken tutku ve romantizm kadar güven de vazgeçilmez unsurlarımızdan biridir. Demiseksüellik kriterlerini değerlendirirken bu unsurları göz önünde bulundurmak, her şeyin tamam olduğu anlamına gelmez. Bu kriterler, sadece cinsel yakınlaşma için bir tetikleyici olarak algılanabilir. Tetikleyicilerle birlikte oluşan duygusal yakınlık, ön koşulu tamamlar. O andan sonra, içgüdülerinize güvenebilirsiniz. Romantizmi ikinci plana bırakarak güven duyduğunuz ve güçlü bir duygusal bağa sahip birine -belki iyi bir arkadaşınıza- karşı çekim hissetmeniz de oldukça doğal. Justin Timberlake ve Mila Kunis’in başrollerde olduğu ‘Arkadaştan Öte’ filmi bu duruma iyi bir örnek teşkil eder. İş hayatında tanışan ikili, zamanla güçlenen bağlarını aralarındaki çekime teslim ederek mutlu bir ilişkiye adım atıyor. Bizler de, ekranda böyle bir hikayenin kahramanlarından biri olmayı diliyoruz.

Demiseksüel olduğunu düşünen ve hissetiklerini sorgulayanlar için sözü Uzman Klinik Psikolog Pelin Hazer’e bırakıyoruz. Cinsel terapi alanında çalışmalar yapan Hazer, cinsel ilgi ve istek azlığının iki temel tipi olduğunu belirtiyor. Kadınlar ve erkekler arasında bazı farklılıklar olduğunu da vurguluyor. Primer cinsel ilgi/istek azlığı, ergenlikten itibaren hayat boyu devam eden bir durumdur. Küçük yaşlarda maruz kalınan baskı ve yasakların doğal bir sonucu olarak cinsel güdüler basılmakta ve bu da yabancılaşmaya yol açmaktadır. Sekonder cinsel ilgi/istek azlığı, daha çok partnerle yaşanan ilişki doyuruculuğu ile ilişkilidir. Bu durum, depresyon, kronik stres ve anksiyete sonucu da ortaya çıkabilmektedir.

Cinsel doyum ve duygusal bağ doğru orantılı
Klinik Psikolog Hazer, demiseksüellik hakkında yeterli araştırmalar yapılmadığı için bu terimin henüz bir tanı olarak kabul edilmediğini ifade ediyor. Ancak, partnerle kurulan duygusal bağın kişinin cinsel doyumunu artırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Demiseksüelliğin, travmatik bir deneyim sonrasında cinsel isteğin azalması ve ardından yoğun bir duygusal aidiyet hissetme gereksinimi doğurabileceği üzerinde duruluyor. Ayrıca, kendini keşfetmenin mastürbasyon ve fantezilerle büyük ölçüde kolaylaştırılabileceğini belirtiyor. Neleri arzuladığımızı anlamak, iyi bir ilk adım olabilir. Kendimizi dinlemekte bir sakınca yok, değil mi? İnsanların neden demiseksüellik gibi bir etikete ihtiyaç duyduğunu siz de merak etmiyor musunuz? Hazer, bu durumu şöyle değerlendiriyor: “İnsanlar belirsizlikten hoşlanmaz. Kendisinde iyi-kötü her ne olursa olsun, bir şeyler fark eden herkes bir kategoriye girmek ister. Aynı kategoriye ait kişilerle bir araya gelerek kendilerini daha iyi hissedebilirler.”

Şimdi başa dönelim. deniz kenarında gün batımında, kahve dükkanında, müziğin ritmine kapıldığınız bir barda veya arkadaşlarınızla katıldığınız bir partide radarınıza giren kişiden bahsedelim. Herkes onun sizi çok beğendiğinden ve ne kadar çekici olduğundan bahsediyor (Genelde çekici olurlar.) Siz tarih boyunca çeşitli bahanelerle onları göz ardı ettiyseniz de artık böyle bir şeye ihtiyacınız yok. Demiseksüel veya aseksüel olabilirsiniz. Hatta o an için içsel bir çekiminiz bile olmayabilir. Neden dürüst olmayasınız ki? Kendinizi zor durumda bırakmaktansa hislerinizi ifade edin. Elbette kendinizi keşfetmek için uzman görüşlerine başvuracağınızı düşündüğümüzde endişelenmemize gerek yok. En iyisi, özgürce hissettiğiniz gibi davranın. Sevmenin ve sevişmenin tadını çıkarın. Muhtemel senaryolarda karşılaşmak üzere!

Film gibi…
Justin Timberlake ve Mila Kunis’in başrollerinde yer aldığı ‘Arkadaştan Öte’ filmi, bu konuda iyi bir örnek teşkil etmektedir.