Aşk ve İlişkiler

Dedikodu, sandığımız kadar olumsuz bir şey değil!

Dedikodu, günlük yaşamın önemli bir unsuru olarak sıklıkla olumsuz bir davranış olarak algılansa da, uzmanlar bu sosyal alışkanlığın uygun şekilde gerçekleştirilmesi durumunda bireyler ve toplum üzerindeki olumlu etkilerinin çarpıcı olabileceğini ifade ediyor.

Bilimsel terminolojide “bulunmayan üçüncü şahıslar hakkında özel bilgi paylaşımı” şeklinde tanımlanan dedikodu, toplumsal yaşamın her alanında yer almakta ve genellikle olumsuz bir tutum olarak değerlendirilmektedir. Peki, başkaları hakkında konuşmanın faydalı olabileceği durumlar oluyor mu? Uzmanlara göre, evet—ancak sadece belirli koşullarda. Dedikodu ne zaman yararlıdır? Ne zaman zararlı hale gelir ve “iyi” dedikodu nasıl yapılabilir?

Dedikodu, en azından Mezopotamya döneminden bu yana insana ait toplumsal bir özellik. O dönemlerde insanlar şehirlerde ve pazar yerlerinde dedikodu yapmaktaydılar. Antik Yunan edebiyatı eserleri arasında yer alan Odysseia ve Ezop Masalları’nda da karakterlerin birbirleri hakkında konuştukları gözlemlenmektedir.

Psikoloji profesörü Frank McAndrew: “Dil kadar eski olan dedikodu, bazı araştırmacılara göre başkalarının aktivitelerini öğrenme ihtiyacımızın dilin evrimindeki temel motorlardan biri olduğunu düşündürüyor” şeklinde belirtiyor.

2024’te yayımlanan bir bilimsel makale, dedikodu yapan bireylerin yararlı bilgiler paylaşarak başkalarının daha az bencil davranmalarını sağladığını ve bu şekilde iş birliği yapma potansiyeli taşıyan kişiler olarak algılandıklarını öne sürüyor. Modern teknolojiler dedikodu yapmayı kolaylaştırsa da, McAndrew’a göre bu davranışın nedenleri pek de değişmemiş durumda: “21. yüzyılda dedikodu için sosyal medyada daha fazla aracımız bulunuyor, fakat hâlâ atalarımızı etkilemiş olan aynı türden bilgilere ilgi duyan mağara adamı zihinleriyle yaşıyoruz” açıklamasında bulundu.

Birine sorduğunuzda genellikle “Ben dedikodu yapmam” cevabını alırsınız; ama gerçekte dedikodu, yaş veya cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm insan topluluklarında yaygın bir olgudur—yani hepimiz bunu yapıyoruz. Araştırmalar, insanların günde ortalama bir saatini başkaları hakkında konuşmakla geçirdiğini öne sürse de, uzmanlar bu sürenin aslında daha fazla olduğunu belirtmektedir.

McAndrew, “İnsanlar genellikle dedikoduyu başkalarının yaptığı bir eylem olarak tanımlarlar; kendileri biri hakkında konuştuğunda bunu ‘endişe paylaşımı’ ya da ‘önemli bilgileri aktarma’ şeklinde yorumlarlar. Yani dedikodu yaptıklarını düşünmezler” diyor.

Ancak bu terimi kullanmaktan kaçınmanın her zaman gerekli olmadığını belirtmek gerekir. 2021’e ait bir çalışmalar, dedikodunun sosyal bağ kurma ve ortak noktalar bulma gibi çeşitli işlevleri olduğunu göstermiştir. Psikolog ve yazar Frank J. Sileo, pozitif dedikodunun (örneğin biri hakkında güzel haberler yaymak ya da iltifat etmek) insanların birbirlerini desteklemesine, bağlantı kurmasına ve öğrenmesine yardımcı olabileceğini dile getiriyor.

Pozitif dedikodunun önemli bir yönü, yalnızca dedikoducu için değil, grubun genel faydasına hizmet etmesidir. Örneğin; bir iş arkadaşının dürüst olmaması veya birinin çocuklar için güvenilirliğini sorgulamak—o kişi için olumsuz olsa da—toplum için faydalı olabilir.

Diğer yandan, söylentileri yaymak, yanlış suçlamalarda bulunmak ya da birini kötülemek gibi olumsuz yönleriyle dedikodu, başkalarının ve en önemlisi kendi psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Sileo: “Olumsuz dedikodu, en yaygın ve can yakıcı dedikodu türüdür. Genellikle kötü niyetlidir. Bu tür dedikodular, insanların duygularını zedeleyebilir ve itibarlarını sarsabilir” ifadelerini kullanıyor.

McAndrew ise, olumsuz veya sürekli yapılan dedikodunun zehirli bir ortam yaratabileceğini ve hatta depresyona neden olabileceğini vurguluyor. 2022’de yapılan bir araştırma, iş yerindeki olumsuz dedikoduların çalışanlar üzerinde psikolojik baskı ve stres yarattığını ortaya koymuştur.

Dedikodu, geçmişte yalnızca yüz yüze gerçekleşirken, dijital çağda artık çok daha yaygın hale geldi. Sileo: “İnternetin, telefonların, mesajlaşmanın ve sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte dedikodu daha hızlı ve anonim biçimde yayılma imkanına kavuştu. Birinin itibarı bir anda zedelenebilir” açıklamasında bulundu.

Peki, ‘kötü’ bir dedikoducu olup olmadığınızı nasıl anlayabilirsiniz? McAndrew’a göre gizli bilgileri tutamamak ya da başkalarına zarar vererek kendi çıkarını gözetmek gibi davranışlar, bu durumu işaret eder.

Öte yandan, Sileo’ya göre ‘iyi’ dedikoducular söylenti yaymamayı tercih eder, kötü niyetli konuşmalardan uzak dururlar. “Eğer amacınız birini yıpratmak değil, onu övmek ve desteklemekse dedikodu sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilir. İltifatları, güzel haberleri ve doğru bilgileri yaymaya odaklanmalısınız” diye ekliyor.

McAndrew, aile, arkadaşlar ve iş arkadaşları arasında başkaları hakkında konuşmayı tamamen engellemeye çalışmanın gereksiz olduğunu, bunun yerine dedikodu ile fayda sağlamaya odaklanmamız gerektiğini savunuyor: “Kendimizi tutamayız; dedikodu, kimliğimizin doğal bir parçası. Çoğu dedikodu zararsızdır ve bizi diğer insanlarla bağlayan bir yol.”

Kaynak: Nick Blackmer. “Gossip Isn’t All Bad—Here’s How to Do It in a Healthy Way, According to Experts”. Şuradan alındı: https://www.health.com/healthy-gossip-negative-11700606. (28.03.2025).