
Çok mu Uymuyoruz? Keanu-ing Nedir? Şimdi Hemen Radarımızda…
Sonrasında fısıltılar arasında eksik olmayan Diana Spencer ile Prens Charles; Keanu Reeves ile Alexandra Grant ve birbirine yakıştırılamayan eski ve yeni tüm aşıklar… Onların her zaman maruz kaldığı ‘yakışıksız yakıştırılmama’ durumunu tartışmadan önce; kendimizi onların yerine koymuşçasına sevindiğimiz, herkesin gözünde yüzde yüz uyum sağlayan ikonik isimleri hatırlamaya ne dersiniz?
Yazı: Simay Engür
Yıldızlar arası bir aşk hikayesi olarak Star Wars filminden Prenses Leia ve Han Solo, ardından ‘dream couple’ statüsüne ulaşacak Mr.&Mrs. Smith filminden John ve Jane, Selvi Boylum Al Yazmalım’ın Asya’sı ile İlyas’ı, Breakfast at Tiffany filmiyle kalbimizi ateşle dolduran Paul Varjak ve Holly Golightly…
Tüm bu çiftler, yüksek dozda yakıştırdığımız hayali karakterler olarak hala kalbimizi taze tutuyor. Peki, biraz da gerçeklerden bahsedelim mi? Katy Perry ile Orlando Bloom, Hailey Baldwin ile Justin Bieber, Gigi Hadid ile Zayn Malik, Barack ile Michelle Obama… Son olarak listemizin zirvesine, en nadide çiftlerden Melania Trump ve Donald Trump’ı ekleyebilir miyiz? Kafanızda büyük bir soru işareti belirdiğini tahmin ediyoruz. Hemen bir cümleyle pekiştirelim: Tam anlamıyla bir ‘keanu-ing’ yaşamışlar!
KEANU-ING NEDİR?
Evet, yaşanmış bir durum çünkü ‘keanu-ing’ yapanın Donald mı, yoksa Melania mı olduğu konusunda kesin bir karar veremiyoruz… Keanu-ing, başkaları tarafından ‘size yakışmayan biriyle birlikte olma’ anlamını taşıyan ve ismini oyuncu Keanu Reeves’ten alan bir ilişki terimidir. Keanu Reeves ve sevgilisi Alexandra Grant, tam iki yıl önce birlikte kırmızı halıda görüldüklerinden beri, Alexandra Grant’ın Reeves’den yaşça büyük görünmesi eleştiriliyor. Bu bağlamda cinsiyetçi bir ilişki teriminden bahsettiğimizi söylemek mümkün! Öyleyse, birini diğerine yakıştırmadığınız çiftleri düşündüğünüz anlarda kullanabileceğiniz bir ifade veriyoruz: Tam bir keanu-ing yapmış! Asıl soru şu: Neden çiftleri yaş, sosyal statü, ırk ve fiziksel görünüme göre denkleştirmeye çalışıyor ve göz zevkimize hitap etmedikleri anda dedikodu malzemesi yapıyoruz? Soruyorum sana ey eleştirilerin kraliçesi, hiç keanu-ing yaptın mı?
“HİÇ YAKIŞMIYORLAR”
‘Bak atının terkesine de atmış gözleri şaşı gelini, mor kaftanlara sarmış haspam odun gibi belini’ diye başlayan ‘Onu Alma Beni Al’ parçasıyla, Türk müziğine en çarpıcı keanu-ing örneğini Sezen Aksu eklemiştir.
Bihter ile Adnan ise Halit Ziya Uşaklıgil’in Türk edebiyatındaki ve sonrasında bir nesli ekran başına kilitleyen televizyonun keanu-ing örneğidir. Peki, gerçek de olsa; kurgu da olsa neden bizi hiç ilgilendirmediği halde çiftlerin birbirine yakışmadığını iddia ediyor ve bunu konuşmaktan keyif alıyoruz?
Psikolog Cansu Yurtseven, toplumsal öğretiler, aile ve çevresel gözlemler nedeniyle her birimizin partner tercih kriterlerinin farklı olduğunu belirtiyor. Bu kriterler, bazı insanlarda dış görünüş, bazılarında güç, statü veya maddi imkanlar gibi unsurları ön plana çıkarıyor. Akıllarımıza yerleşmiş bu kriterler, öncelik sıralamanıza uymayanları eleyerek ilk sıradakileri koruyor. Bu nedenle partnerlerin, birbirini seçerken önceliklerinin ve ihtiyaçlarının ne olduğunu dışarıdan anlayamıyoruz. Çiftleri, kendi süzgecimize göre eleştirip, kimsenin kriterleri birbirine uymadığı için devasa bir yargılama makinesine dönüşüyoruz. Dedikoduyu da beraberinde getiren bu mekanizma, bir süre sonra zevkli bir hale geliyor!
Psikolog Cansu Yurtseven sözlerini şöyle sürdürmektedir: “Her insan biriciktir ve onu kendi şartlarında değerlendirmek gerekir. Hepimizin istekleri, hayalleri, beklentileri ve ihtiyaçları birbiriyle farklılık gösterir. Kimimizin ihtiyacı güçlü bir partner, kimimizin statü, kimimizin görsellik, kimimizin maddiyat, kimimizin ise ilgi, sevgi, şefkat ve sadakat. Bazen bunların hepsine ihtiyaç duysak da bir tanesi daha baskın hale gelir. Dolayısıyla örneğin, ilgi, sevgi, şefkat ve sadakati derinlemesine hissettiğimizde; diğer kriterler önemsiz kalır. Biz, ihtiyaçları karşılanan, mutlu ve huzurlu bir birey gibi hayatımıza devam ederken; insanlar yaşantımıza uzaktan, ellerindeki kriter listesiyle bakar ve uyumsuzluk tartışmaları başlar. Benim biricik, bana özel ihtiyacımı tanımlayamayan diğerleri, kendi ihtiyaçları çerçevesinde beni ve ilişkimi değerlendirmiş oluyor.”
Kısacası, Melania Trump’ın süzgeci, sörf dalgalı sarı saçları severken; Donald Trump’ın süzgeci ona her daim iğrenerek bakan gözleri çekiyor olabilir… Keanu-ing yapmakla eleştirilen, terimin isim babası Keanu Reeves’in süzgecine bakacak olursak da ‘zeki, kendi ayakları üzerinde duran ve entelektüel’ gibi anahtar kriterler baştaymış gibi görünüyor. Görüldüğü gibi ‘hiç yakışmıyorlar’ demektense, çiftlerin süzgeç görevi gören kriterlerini tahmin etmek daha eğlenceli!
HAYIR, BEN KEANU-ING YAPTIM!
Şimdi eller havaya… Peki, hem çevrenizin kriterlerine hem de içten içe kendi kriterlerinize uygun olmadığını düşündüğünüz biriyle hiç birlikte oldunuz mu? Amerika’da yaşayan 33 yaşındaki Çağla, ilişkisinin başlarında siyasi düşünceleri nedeniyle sevgilisi Alex ile uyumlu olmadığını düşünmüş. Ancak önceki kötü ilişki deneyimi nedeniyle yeni kriterlerini samimi, hoş sohbet ve nazik olarak belirlemiştir. Hal böyle olunca da Alex, testi geçiyor!
İstanbul’da yaşayan 28 yaşındaki Deniz ise fiziksel olarak sevgilisinin hiç tipi olmadığını; ancak onun yanında kendini güvende hissettiğini ve kendi gibi olabildiğini belirterek süzgecindeki anahtar kelimeleri açıklamış oluyor. Ayrıca iki kadının da sevgililerinde olumsuz buldukları özelliklerden dolayı çevreleri tarafından eleştirildiklerini belirtmek mümkündür. Bir düşünün… Keanu-ing yapmakla suçlandığınız anlarda ilişkinizi, kendi süzgecinizden mi ya da başkalarının kriterlerinden mi değerlendirdiniz? Verdiğiniz yanıt, kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı da gösterecek! İlişki konusunda kaçak dövüşenler de bambaşka bir konudur… Sırf arkadaşları, ailesi ya da tanınmış birisi tarafından keanu-ing yapmakla suçlanan ve bu nedenle sevgisini gizleyenler de mevcut.
Muhtemel keanu-ing mağdurlarının ilişkilerini sakladıklarında ne gibi sonuçlar doğabileceğini uzman birine soruyoruz ve Uzman Psikolog Arzu Beyribey, şöyle yanıtlıyor: “Eleştiri aldığı için ilişkisini çevresinden saklayan birey, öncelikle kendi içinde bu ilişkiye sahip çıkmaya hazır değildir. Bu seçim, ilişkide güvensizlik ve huzursuzluğu da beraberinde getirir. ‘Baş yastığı kendisine eş değil’ gibi çiftler arasında gerçekten bir uyumsuzluk varsa, zaman bunu ortaya çıkaracaktır. Ayrıca çevresi tepki vereceği için ilişkisini saklayan kişi, karşısındaki insanın kendisini esaret altında hissetmesine de yol açabilir,” diyor; ait olma ihtiyacının çok önemli olduğunu ve bunun da ancak sevilme, çevresiyle iş birliği yapabilme, paylaşma gibi yollarla mümkün olabileceğini ekliyor.
Haliyle keanu-ing yapmakla suçlanan biri ilişkisini sakladığında, partneri çevresi tarafından dışlandığını hissediyor ve ilişkilerinde çatışmalar baş gösteriyor. Bunları dikkate aldığınızda, gerçekten kendinizden emin olduğunuz bir ilişkinin içindeyseniz gizlemektense; göğsünüzü gere gere ‘evet, keanu-ing yapıyorum; ama bu senin kriterlerine göre…’ diyebilmek önemlidir. Ve evet, bu durum gold digger (para avcısı) olmakla suçlanan kadın ya da erkekler için de geçerli! Çünkü onların süzgeci de parayı ve yüksek yaşam standardını sıkı tutuyor. Tüm dedikoducu Whatsapp gruplarını, yerinden oynattığın için teşekkür ederiz Neo! Pardon, Keanu Reeves…
ALEXANDRA GRANT-KEANU REEVES
YAKIŞIRIZ AMA?
Fiziksel görünüş, yaşam tarzı veya yaş farkı nedeniyle partnerinizin yanınıza hiç yakışmadığı söylenip ‘keanu-ing’ yapmakla suçlanıyorsanız ilişkinizi nasıl tekrar değerlendirebilirsiniz? Psikolog Cansu Yurtseven yanıtlıyor. “Partneriniz sosyal çevreniz tarafından dışlanıyor ve siz de sürekli olumsuz eleştirilere maruz kalıyorsanız, bazen partnerinize yönelik bir utanç hissediyor olabilirsiniz. Ancak bu, en temel gerçeğinizden ve benliğinizden kaçmak anlamına gelir; çünkü duygusal ilişkilerde partner tercihiniz, sizin parçalarınızı yansıtır. Şöyle düşünebilirsiniz: ‘O sadece bir birey değil; benden ve geçmişimden yansımalar olan, bireysel tercihimdir. Bu nedenle onu gizliyor ya da sorguluyor olmam, ondan daha çok benimle ilişkilidir. Çünkü onu ben tercih edip ben hayatıma aldım. Şimdi de bu ilişkiyi ben sürdürüyorum.’ Kısacası değerlendirme yaparken kendinizi, kendi gözle görülmeyen süreçlerinizi ve kriterlerinizi incelemeyi denemelisiniz.”