Aşk ve İlişkiler

Boşanmanın Nedenleri Nelerdir? | İlişkiler

Psikoterapi ve Psikoterapistler Derneği (PSİKODER) tarafından gerçekleştirilen bir anket, boşanmaların temel nedenlerinin ekonomik faktörler değil, ilişkisel sorunlar olduğunu ortaya koydu. Ankete göre, çiftler ilişkisel sorunların çözümünün maddi problemlere göre daha zor olduğunu düşünüyorlar.

Klinik düzeyde, evlilik terapisi için başvuran 300 çiftin katıldığı ankette, katılımcılara maddi ve manevi iki farklı kriz senaryosu sunuldu. Bu senaryolar üzerinden sorulan sorulara verilen yanıtlara göre, çiftlerin yüzde 35’i maddi sorunlar nedeniyle boşanmanın kıyısına gelebileceklerini belirtirken, yüzde 65’i partnerleriyle yaşanabilecek iletişim sorunlarının daha kritik olduğunu ifade etti. Çiftler, “sürekli eleştirme”, “defansif ve suçlayıcı tavırlar”, “görünmez duvarlar örme”, “sürekli küçümseme” gibi davranışların, ilgisizlik, tutum değişiklikleri, eleştirel dil ve agresif tutumların evlilikleri daha fazla tehdit edeceğine dikkat çektiler.

PSİKODER Başkan Yardımcısı Psikoterapist Cem Keçe de çiftlerin bu görüşünü paylaşıyor. Maddi problemlerinin toplumun her kesiminde dalgalı bir seyir izlediğini belirten Keçe, palyatif çözümlerle bireylerin veya çiftlerin bu durumu aşabildiğini ifade etti. Zamanla gelişen iletişim sorunlarının çözümünün, maddi problemleri aşmaktan daha zor ve belki de imkansız olabileceğine dikkat çeken Keçe, “Artık günümüzde bir çiftten birinin işsiz kalması maddi krizlere neden olabiliyor. Ancak evlilikteki sorumluluklarla, çiftler birbirlerine anlayış gösterip destek olabiliyor, genellikle maddi sorunları aşabiliyorlar. Ancak sürekli tartışan, küçümseyen, ilgi göstermeyen ya da sorumluluklarını yerine getirmeyen bir partnerle karşılaştırılınca farklı bir gerçek ortaya çıkıyor. Genelde çiftler bu tür bir krizle başa çıkmada zorlanıyorlar. Çünkü maddi sorunlar karşısında çiftler kenetlenip sorunu çözmeye çalışabilirken, iletişim sorunları doğduğunda karşılıklı çatışma ve sorunları birbirlerine yükleme durumu baş gösteriyor. Bu durumda, çiftler çözüm üretmek yerine birbirlerini daha fazla yıpratacak bir mücadele veriyorlar,” şeklinde konuştu.

Kendisine evlilik terapisi için başvuran danışanlarının büyük bir kısmında, partnerler arasında cinsel, davranışsal ve iletişimsel sorunlardan kaynaklanan problemler gördüklerine dikkat çeken Psikoterapist Cem Keçe, “Birbirlerine eskisi gibi sevgi duymayan ve evliliklerinin ilk yıllarındaki heyecanını yitiren, sözleriyle ve davranışlarıyla birbirini suçlayan bir çift için yaşam kalitesinin yüksek olmasının bir anlamı kalmaz. Çünkü bu çift için hayatın tadı kaçmıştır,” ifadesinde bulundu.

Çiftleri boşanma kararı almaya iten nedenler neler? Hangi davranış kalıpları çiftleri karşı karşıya getirir? Psikoterapist Cem Keçe, uzun yıllar boyunca edindiği tecrübeler doğrultusunda evliliği istenmeyen sona götürebilecek 5 tutum olduğunu belirtti. Bunları “küçümseme, acımasızca eleştirme, agresif ve savunmacı tavırlar, sürekli sorunları görmezden gelme ve sorumlulukları paylaşmama” şeklinde tanımlayan Keçe, bu davranışların çözülmediğinde evlilik için adeta boşanma alametleri olduğunu vurguladı. Keçe şu detayları paylaştı:

Küçümseme: Partnerlerden biri, özel ya da sosyal ortamlarda eşini alaya alır, onurunu zedeler, başarılarını önemsemez, başkalarıyla kıyaslar ve hakarete varan ifadeler kullanır. Kısacası, eşini takdir etmediğini ve onun kendisi için önemsiz olduğunu gösterir. Ayrıca partnerin konuşmasını dinlememek, onun için önemli olan konuları küçümsemek de bu olumsuz tutumlar arasında yer alabilir.

Acımasızca eleştirmek: Partnerlerden biri, diğerinin en ufak hatasına bile katlanamaz ve bu durumu geçmişteki hatalarla gündeme getirerek daha da zorlaştırır. Genellikle bu, “Her şeyi yanlış yapıyorsun” veya “Bugüne kadar neyi doğru yaptın ki?” gibi genelleyici ve yaralayıcı ifadelerle sonuçlanır.

Agresif savunmacı tavır: Sözgelimi, yanlış alınan bir karar sonucunda olumsuz bir durum oluşmuştur. Bunun sorumlusundan biri, kendini agresif bir şekilde savunmaya çalışır ve genellikle ilk sözü “Senin yüzünden oldu!” şeklindedir. Suçlama ile birlikte çiftler arasında bir haklılık haksızlık mücadelesi başlar ve karşılıklı acı veren ifadelerle sonuçlanır. Her iki taraf da kendini anlaşılamamış ve haksızlığa uğramış hissederek birbirlerinden uzaklaşır.

Sorunları görmezden gelmek: Bazı insanlar ufukta yaklaşan bir fırtınayı fark etseler bile, bunu hızlıca duygusuz bir şekilde yanıtlamayı tercih ederler. Sorunlar göz ardı edilir ve ilerleyen süreçte belki de hemen çözülecek bir sorunun büyümesine yol açarlar. Sorunları çözme yeteneği gösterememek ve kaçınma tavırları, karşı tarafta büyük bir güvensizlik hissi doğuracaktır.

Sorumlulukları paylaşmamak: Evlilik, sorumlulukların paylaşılması ve yerine getirilmesine dair iki bireyin birbirine verdiği sözlerdir. Bu, evlilik kararının temel motivasyonlarından biridir. Zamanla bir tarafın, önemi ne olursa olsun, kendisinden beklenen bir sorumluluğu yerine getirmemesi, çiftler için büyük bir güven bunalımına ve huzursuzluğa yol açacaktır. Bazı sorumlulukların yerine getirilmemesi, kuşkusuz boşanma nedenlerinden biridir.

Psikoterapist Cem Keçe, çiftleri boşanmaya götüren tutumlar hakkında önemli önerilerde bulundu. “Çift ilişkisi bir kez bozulmaya başladığında, hemen gerekli önlemler alınmazsa, ilişkinin bozulma hızı artar. Yokuş aşağı freni patlamış bir kamyon gibi git gide daha hızlı ve zor durdurulacak bir hale gelir,” diyen Keçe, yolun sonunda olumsuz sonuçların kaçınılmaz olacağını belirtti. Çiftlerin ilişkilerindeki sorunları fark etmeleri ve çözümsüz kalmaları durumunda mutlaka bir evlilik terapistinden destek almaları gerektiğini ifade eden Keçe, “Burada, her sorun yaşayan çiftin hemen bir evlilik terapistine gitmesi gerektiği anlamına gelmez. Problemleri çözemeyen ve yukarıda belirtilen sağlıklı olmayan savunma mekanizmalarını geliştiren çiftler profesyonel destek almalıdır. İlişkiniz yapıcı ve sevgi dolu bir iletişim yerine, bireyselliğin hâkim olduğu bir çatışmaya dönüşmüşse, işte o zaman profesyonel destek almak zorunlu hale gelir. Unutmayın ki, mutlu olmak herkesin hakkıdır ve mutluluğa ulaşmak, çabayla öğrenilebilecek bir beceridir,” şeklinde konuştu.