
Aşkın Yaşı Var Mıdır?
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Çok değer verdiğiniz ama bir süredir yüz yüze gelemediğiniz yakın arkadaşınız, heyecanla sizi arayarak hayatının aşkını bulduğunu, adeta bulutların üzerinde hissettiğini paylaşıyor. Geçmişteki ilişkilerinde mutluluğa ulaşamadığını bildiğiniz için onun adına seviniyorsunuz. Siz ve eşinizle birlikte bir akşam yemeği düzenleyip, sevgilisiyle tanıştırmak istediğini söylediğinde ise bu durum oldukça normal geliyor. Buluşma yerine gittiğinizde masada saçları kırlaşmış bir adamla karşılaştığınızda kısa bir şaşkınlık yaşıyorsunuz. Ama durumu çabuk toparlayarak, yemek süresince karşı tarafı anlamaya çalışıyorsunuz. Ertesi gün, arkadaşınız ilk iş olarak sizi arayıp, sevgilisi hakkında düşüncelerinizi merak ediyor. O anda bir ikilem içerisindesiniz: Ona dürüst olup sevgilisinin uygun olmadığını belirtirseniz arkadaşınızın kalbini kırmış olacaksınız, yoksa mutluluğunu bozmamak için “birbirleri için yaratıldıklarını” mı söyleyeceksiniz? Bu tür bir durum birçok kişinin başına gelebilir. Ancak genellikle toplumsal normlar, çiftler arasındaki büyük yaş farklarını pek doğal karşılamıyor. Bu konuda görüşlerini aldığımız Değişim Psikolojik Terapi Danışmanlık’tan Uzman Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, yaş farkının, erkeklerin daha geç olgunlaştığı düşünülerek, birkaç yaşla sınırlı olabileceğini belirtiyor. Yaş farkının partnerlerin mutluluğu üzerindeki etkilerine dair Psk. Knudsen, şöyle devam ediyor: “Elbette mutluluk pek çok faktöre bağlı olarak gelişiyor. Çok fazla yaş farkı, ilişkilerde çeşitli uyumsuzlukları beraberinde getirebileceğinden, sağlıklı bir birlikteliğin yürütülmesinde olumsuz bir etken olarak değerlendiriliyor.
Erkekler geç (mi) olgunlaşıyor
Toplumda genelde erkeğin olgun, dolayısıyla yaşça daha büyük, kadının ise aynı oranda genç olmasının ideal olduğu düşünülebiliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, erkeğin kadından 52 ay büyük olması ilişki açısından idealken, Türk uzmanlar bu yaş aralığının 5-10 yıl arasında olması gerektiğini vurguluyor. Ancak günümüzde evlenme yaşının yükseldiği göz önüne alınırsa, kadının 30 yaşında, erkeğin ise 35-40 yaşında olması gerekiyor. Peki, bu tür ilişkiler nasıl sürdürülüyor? “Evlilik için ideal yaş meselesinin sadece takvim yaşı olarak ele alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her iki cinsin, yani kadın ya da erkek olarak sahip olduğu kültürel beklentiler ve sorumluluklar farklılık gösteriyor” diyen Psk. Knudsen, sözlerine şöyle devam ediyor: “Türk kültüründe kadınlardan beklenenler, büyük ölçüde ev, eş olma ve çocuklarla ilgili tüm sorumluluklar olmakla birlikte, çalışıyorsa bunun getirdiği maddi yükümlülükleri de kapsar. Erkeklerden ise genellikle yalnızca maddi kazanç ve ailesini geçindirme görevi bekleniyor. Ancak temel problem, bu sorumlulukların doğru ve sağlıklı bir şekilde paylaşımıyla yakından ilgilidir. Erkeklerin çocukluktan itibaren daha az sorumluluk alarak büyütülmesi, onların daha geç olgunlaşmasına neden oluyor ve bu durumu değerlendirmek pek de yanlış olmayabilir. Kısacası, Türkiye’de, Batı kültürü ile karşılaştırıldığında yaş farkı üzerine yapılan değerlendirmelerde özellikle bu faktörün dikkate alındığı görülüyor. Diğer yandan, günümüz koşulları değerlendirildiğinde, insan ömrünün uzaması ve hayattan beklentilerin sadece evlilik üzerine olmaması bu yeni dünyayı, özellikle büyük şehirlerde, erken evlenme konusunu da değiştirmekte. Eğitim sürelerinin uzaması, kariyere odaklanma ve bireyselleşme gibi faktörler, evlenme yaşını ileriye çekiyor.”
Maddi güç kararı etkiler mi?
Aileler, yakın dostlar, çevre ve toplum… Bu gruplar, bireylerin birçok kararını etkileyebiliyor. Fakat her iki taraf da ilişkilerinin kendileri için uygun olduğunu hissediyorsa, bu durumu yaş faktörüne bağlamak ne kadar doğru? Bu bağlamda yaş kriterinin ilişkileri değerlendirmede pek de geçerli olmadığını belirten Psk. Knudsen, “İlişkiler hiç bir surette sadece yaşla sınırlandırılmamalıdır. İdeal yaş faktörü; kültür, ekonomik durum, eğitim düzeyi ve hayattan beklentiler gibi kişisel koşullara bağlı olarak değişiklik göstermektedir” diyor. Yaş farkının büyük olması bazen aşk ve sevgiden daha çok, maddi güç ve statü gibi unsurlara dayanabiliyor. Psk. Knudsen, evliliğin sadece sevgi üzerine kurulan bir yapı olmadığını belirterek, “Sevgi temel bir başlangıç olsa da, ekonomik, fiziksel ve sosyal faktörler de evlenecek kişiyi seçmede önemli kriterlerdir. Kadınlar maddi güç ve mevki gibi etkenlerden etkilenebiliyor, bu durum bir hayranlık da yaratabiliyor. Ancak, sadece bu nedenlere dayanan bir ilişkinin sürdürülebilirliği ne kadar sağlanabilir, bireyler bu beraberlik içinde ne kadar mutlu olabilir? Bu tartışmaya açık bir konudur. Güç sahibi erkekler, elde etme ve sahip olma noktasında güçlü olsalar da, onları ilişkilerde tutmak zorlayıcı olabilir. Kısacası, kadın için maddi güç ve mevki yeterli kriterlerse, yani sevmek, güven, paylaşım, kültürel benzerlik, bireysel özgürlük, saygı gibi ilişkiler için kritik olan değerler önem arz etmiyorsa, ilişki için söylenecek pek bir şey kalmıyor.”
Evlilikte dengeler değişebiliyor
Flört aşamasında yaş farkı çok da dikkate alınmayabiliyor. Ancak evlilik gündeme geldiğinde, büyük aşkla başlayan birçok çift kısa süre içinde ayrılabiliyor. Bunun sebeplerine değinen Psk. Yanık Knudsen, “Flört dönemi; sosyal ve ekonomik beraberliği, ailevi durumları ve hukuki yargıları bağlamadığından daha kolay bir şekilde yürütülmektedir. Hatta eğer sorunlar varsa bunlar daha gizli yaşanabilir” diyerek, “Ancak ailenin yapısı, gelenekler, ahlaki değerler ve sosyal çevre gibi toplumsal yaptırımların çok güçlü olması, evlilikle birlikte hukuki yapılar da devreye girdiği için kişiler bir bağlam içinde kendilerini daha güçlü bir şekilde bağlı hissederler. Oysa flört aşamasında, durum iki kişi arasında kalabilmektedir. Evlilik gündeme geldiğinde ise konu, yalnızca iki kişinin arasında olmaktan çıkıp, ailelerin de devreye girdiği geniş bir yapıya dönüşmekte ve çocuklar gibi birçok yeni etmen de dahil olmaktadır. Toplumun gelenek görenekleri, evliliğe ilişkin değerler ve ailelerin yaş farkına bakışı evliliklerde sorun yaratabiliyor” demekte.
Sosyalleşme, kişinin dinamiklerine göre şekilleniyor
Partnerler arasındaki yaş farkı, sosyal yaşamı da etkileyebiliyor. 25 yaşındaki bir kadınla birlikte olan 40 yaşındaki erkek, kadının arkadaşlarıyla sosyalleşme sürecinde ya da kadının erkeğin arkadaş çevresine uyum sağlamasında zorluk yaşayabiliyor. Toplumsal değer yargıları, kadının daha genç olduğu durumlara daha hoşgörüyle yaklaşabildiğinden, erkekler bu durumdan gurur duyabiliyor. Ancak sosyalleşme aşamasında kadının erkeğin sosyal çevresine uyum sağlaması, onun ne kadar olgunlaşmış olduğu ile de doğrudan ilişkili. Psk. Knudsen, yaşı itibariyle olgun bir kadının, partnerinin çevresine uyum sağlayabileceği gibi tam ters durumlarla da karşılaşabileceğini vurgulamaktadır. Burada, partnerden ve çevresinden kabul görme kapasitesini, kişinin kendi dinamikleri ile değerlendirmek daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.
Bir karar mekanizması olarak toplum!
Daha çok erkeğin büyük olduğu durumlardan bahsedilse de, son dönemde özellikle ünlü isimlerin kendisinden genç erkeklerle birlikte olduklarına sıklıkla rastlanmakta. Bu çiftler, mutluluklarını sürdürüyor ve hatta evlenen, çocuk sahibi olanlar da var. Psk. Yanık Knudsen, erkeğin kadından büyük olma algısının, büyük ölçüde toplumun değer yargılarından kaynaklandığını belirtirken, şunları ekliyor: “Bu konuyu, erkeğin yaşından ziyade, çiftler arasındaki yaş farkının ne kadar yüksek olduğu açısından değerlendirmek daha isabetli olur. Ayrıca, uluslararası bazı çalışmalara göre, cinsel enerji açısından orta yaştaki kadınların kendilerinden daha genç erkeklerle daha mutlu oldukları gözlemlenmiştir.”
Kapalı kapılar arkasında neler oluyor?
Her açıdan uyumlu, toplum tarafından onaylanan bir çifti ele alalım! Onlar için her şeyin iyi gittiği düşünülse de, cinsellik gündeme geldiğinde en uyumlu çiftlerin bile ilişkilerinde problemler meydana gelebilir. Çünkü cinsellik, bir ilişki açısından vazgeçilmez unsurlar arasında bulunmaktadır. Uzman Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, yaş farkının doğurduğu olumsuz etkileri ilişkilere dair şu şekilde açıklıyor: “Ciddi yaş farkları, taraflardan birinin libidinal enerjisinin yüksek, diğerinin ise düşük olması gibi sorunlara yol açabilir. Ayrıca, örtüşmeyen cinsel istek veya tecrübe farkı da yaşla birlikte bir sorun haline gelebilir ve çiftler arasında önemli sıkıntılar yaratabilir.”
* Formsante dergisinden alınmıştır.