Aşk ve İlişkiler

Aşk ve uyum farklı kavramlardır.

Birine derin bir şekilde bağlanmak, maalesef mutlulukla biten bir ilişki yaşayacağınız anlamına gelmez. Birisini tanımaya başlamak, her şeyin romantik bir sona ulaşacağı ve her şeyin yolunda gideceği anlamını taşımıyor.

Çoğumuz, hayat arkadaşımızı tanımlarken ve karar verme stratejilerimiz belirlerken duygularımızla hareket ediyoruz. Sonrasında ise sosyal beklentiler, güvensizlikler ve kötü niyetler gibi faktörleri duygularımız yüzünden göremediğimiz için başarısız ilişkiler yaşıyoruz. Yüzyılın en ölümsüz aşkları yazısını okumak için tıklayınız…

Biriyle derin duygular hissetmek, birlikte olmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Aşkı bulan her kadın, hayatının aşkını buldum der; ancak bu, sonunda belki de hiç uyumlu olmayan iki insanın acı dolu zamanları haline geliyor. Aksi takdirde, bu kadar boşanma neden ortaya çıkmazdı.

Üstelik bu “uyum”un nasıl çalıştığı da belirsiz. Birden fazla ortak özelliğin varlığı, mutlaka uyum sağlayacağınız anlamına gelmiyor. Tartışmaya kapalı bazı durumlar vardır; örneğin; çocuklar, etnik köken ve din… İki insanın birbirinin arkadaşlığından hoşlanıp hoşlanmayacağını belirleyen çok az etken bulunmaktadır.

Ama, bir şey var ki, bu uyumun gerçekleşmesini sağlayabilir: istek. İstek genellikle diğer kişiyi çekici bulmakla başlar; biz ilişkiyi uzun süreli hale getirmek istedikçe, uyum sağlamanın yollarını bulmaya başlıyoruz gibi görünüyor.

“Kişilik önemlidir, ancak kişilikler arasındaki eşleşme ne yazık ki pek bilinmiyor. İnsanlar bazen bir özelliği çekici bulurken, bazen de tamamen farklı şeylere ilgi gösterebilir. İlişkide beceri sahibi olmak, her zaman geliştirilebilir ve her iki tarafa da fayda sağlar. Kişilikler ne olursa olsun, bu her zaman işe yarar.” Robert Epstein

Partnerinize aşık olmanız gerekir, evet, ama daha da önemlisi o ilişkiyi istemenizdir. Hatta, herhangi bir ilişkiyi istemek çok önemlidir. Uyumu sağlamak ve ilişkide olmak için anahtar, o ilişkiyi sürdürmek adına iyi niyet beslemektir. Aşkın bize öğrettiği 17 ders yazısını okumak için tıklayınız…

Aşk, bulduğunuz bir şeydir; çekim ise farklı DNA’lar üzerinde zaten oluşmuş bir durum. Uyum ve hoşlanma ise üzerinde çalışabileceğiniz bir olgudur. Eğer o ilişkiyi istiyorsanız, buna ihtiyaç duyarsınız. Her ne kadar bazı insanlar birbirine daha çok benzese de, bu benzemeyenlerin ilişkilerinin yürümeyeceği ya da uyumsuz olacağı anlamına gelmez. Bunun üzerine çalışmak şarttır.

Aslında, uyumlu bir çift yoktur. Çoğu çift birçok konuda fikir ayrılığına düşer; para, cinsellik, çocuklar, zaman yönetimi… Önemli olan farklılıkları nasıl yönettiğiniz ve değerlendirdiğinizdir. Eğer kimya tutuyorsa, geri kalan her şey sadece kendinizi ve diğer insanları uyumlu olduğuna ikna etme meselesidir. Zaten uyumu oluşturan, kişilerin kendileridir. Belki de 25 yıl sonra ruh eşiniz olduğunuzu fark edersiniz, ama bu gerçekleşir.

Evet, sahip olduğunuz flört kültürü, ne kadar uyumlu olduğunuzu anlamanıza pek yardımcı olmayabilir. Harcadığınız sınırlı süre, ardından gelen romantik çabalar ve kaçamak buluşmalar… Uyumu, ancak biriyle vakit geçirdiğinizde, seyahat ettiğinizde, hasta bir gün geçirirken, tatile çıktığınızda ve birlikte yemek yediğinizde anlayabilirsiniz. Böyle zamanlar geçirdiğinizde, birbiriniz için mi yaratılmışsınız yoksa birbirinize uzaktan mı alakanız var, bunu anlarsınız.

Zamanla birbirinize ne kadar tahammül edebileceğinizi gözlemleyip buna karar verirsiniz. Bir insanın ilişkide ne kadar hazır ve istekli olduğu, tahammül seviyesini artırabilir ve dolayısıyla daha uyumlu davranmasını sağlar. Sizin için doğru insanı bulma çabalarınız, yanlış insanı yaratabilir. Çünkü sizin “doğru” olanınız, hazır değilse ya da isteksizse, o doğru değildir.

Gerçek aşk, kişinin dış görünüşünü, bedenini, ruhunu anlamak değildir. Onun ötesini bilmek önemlidir. Maskenin arkasındaki gerçeği bilmektir. Alain de Botton’a göre bizler, yanlış insanlarla evleniyoruz çünkü çekiciliğe o kadar odaklanıyoruz ki, kişiliklere hiç önem vermiyoruz. Buna rağmen, kendi isteklerimiz doğrultusunda ilişkileri yönlendirmeye çalışıyoruz. Karşılıklı duygulara, isteğe ve gerçekten bir bütün olmaya istekli olup olmadığımızdan emin olamıyoruz.