Aşk ve İlişkiler

Açık, net ve sağlıklı iletişim, krize karşı evlilikleri koruyor.

Yaşamın zorlu dönemleri, ikili ilişkileri de etkiliyor. Uzmanlar, sağlıklı bir evlilik ve aile ilişkilerinin, insanlara zor zamanlarda gerekli olan sosyal desteği sağladığını belirtiyor. Eşler arasında açık ve sağlıklı bir iletişim varsa, kriz durumlarındaki sorunlarla başa çıkmanın daha kolay olacağını vurguluyorlar. “Çeşitli kriz durumlarında sevgi ve şefkati karşılık beklemeden vermek, insanlara ihtiyaç duydukları desteği sağladığı için birbirine yakınlaşmayı teşvik eder. Böylece, kriz durumu evlilik ilişkisi için bir fırsata dönüşebilir.” diyorlar. Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, bu tür kriz dönemlerinin ikili ilişkilerde de etkilerini gösterdiğini, sorunlarla baş etmenin mümkün olduğunu ifade ediyor.

Çiğdem Demirsoy, bu tür kriz dönemlerinde toplumun sosyal ve kültürel yapısında değişim ve bozulmalar olduğunu araştırma istatistiklerinin ortaya koyduğunu belirterek, “Örneğin ekonomik kriz dönemlerinde suç oranında artış, aile içindeki geçimsizlik, şiddet ve boşanmaların arttığı görülüyor. Krizle başa çıkamayan bir bireyin işlevsiz davranışları, yalnızca kendisiyle sınırlı kalmaz; başta eşi, çocukları ve ailesi olmak üzere sosyal çevresine de yansımaları olur.” dedi.

Çiğdem Demirsoy, “Sağlıklı bir evlilik ve aile ilişkisi, zor zamanlarda sosyal desteği sağlar. Sağlıksız ilişkiler ise zaten stresi ve zorlukları barındırdığı için iyi gitmeyen bir evlilik, yeni bir zorlayıcı yaşam olayına karşı dayanaksız kalabilir. Bu nedenle kriz dönemlerinde boşanma oranları artar.” açıklamasında bulundu.

Kriz terimini, “Önceden beklenmeyen, sezilemeyen, ani olarak ortaya çıkan ve insanın kontrolü dışında gelişerek yaşamın doğal akışını engelleyen olaylar karşısında yaşanan psikolojik durum” şeklinde tanımlayan Çiğdem Demirsoy, “Doğal afetler, ekonomik çalkantılar ve terör olayları gibi salgın hastalıklar da kriz yaratabilir. Kişinin kontrolü dışında gerçekleşen olaylar, yaşamın doğal akışını bozar ve insanın başa çıkma kapasitesini zorlayarak kaygı, gerginlik ve bunalıma neden olabilir. Bireyin sıkıntıları evliliğe, evlilikteki sıkıntılar da bireye etkide bulunabilir, böylece bu tür sosyal kriz durumlarının evlilik ve aile ilişkilerine olumsuz etkileri olabilir.” şeklinde konuştu.

Kriz yaratan durumlarda genellikle bir reddetme ve inanma güçlüğü yaşandığını belirten Çiğdem Demirsoy, “Bu ilk şok tepkisinden sonra süreç, kişiden kişiye değişen duygular ve davranışlarla ilerler. Olağanüstü durumlara uyum sağlayıp gereken davranışları sergileyenlerle, yoğun korku, kaygı, panik ve öfke gibi baş edilemeyen duygular nedeniyle kendine ve çevresine zarar veren kişiler arasında farklılıklar olabilir. Hayat, insanın karşısına güçlükler ve zorlayıcı olaylar çıkarabilir; bazıları yaşamı tehdit edici ölçüde zorluklar yaratabilir. Bu noktada sükuneti korumak ve paniğe kapılmadan problem çözücü davranış sergilemek önemlidir. Eğer bu yaşam güçlüklerini görmezden gelir veya hatalı çözüm yollarıyla yaklaşmaya çalışırsak, kalıcı sorunlar yaratabiliriz.” uyarısında bulundu.

İlginizi çekebilir: Ailede iletişim nasıl olmalıdır?

“Korku, sağlıklı bir duygu olup insanı tehlikelerden korur; ancak kontrol edilemeyen kaygı ise işlevsiz hale getirir.” diyen Çiğdem Demirsoy, “Kontrol duygusunu kaybetmemek ve var olan tehlike ile orantılı doğru davranışları sergilemek, korkunun paniğe dönüşmesini engellemelidir. Kendine zorlayan duyguların farkında olmak ve bunları ifade edebilmek de önemlidir. Paylaşılan duyguların yükü azalır. Bu nedenle, sağlıklı iletişimin olduğu evlilik ilişkisi, korku ve kaygıyla daha güçlü bir şekilde başa çıkabilmeyi sağlar.” dedi.

Çiğdem Demirsoy, eşlerin bu dönemde alabileceği bazı önlemleri şöyle sıraladı:

  • Kriz durumlarına hazırlıklı olmak ve ilişkiyi güçlü kılmak için evlilik sorunlarına zamanında çözümler getirmek.
  • İlişkide mevcut sorunları, kriz durumunu atlatana kadar gündemden çıkarmak.
  • Yaşanan somut durumla ilgili iş birliği yapmak.

Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Kriz kavramı, hem tehlike, kayıp gibi olumsuzlukları, hem de değişim, yenilik, gelişim ve fırsat gibi olumlu özellikleri içerir. Kriz durumlarında başlangıçta yaşamın dengesi bozulur. Krizin nasıl sonuçlanacağı ise nasıl yönetildiğine ve başa çıkma yöntemlerine bağlıdır. Evlilik, hem mutluluğu hem de zorlukları birlikte deneyimleme sürecidir. Bu açıdan, kriz durumları insanlara gerekli sosyal desteği sağlayarak yaşanan zorluklarla daha güçlü baş etmeyi mümkün kılar. Ayrıca, eşler arasındaki paylaşım ve dayanışmayı artırarak ilişkileri güçlendirebilir.” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, krizi fırsata çevirmek için önerilerini şöyle sıraladı:

  • Birbirinin duygusal ihtiyaçlarına duyarlı olmak
  • Empatik yaklaşmak
  • Reddedici davranmamak
  • Yanında olduğunu hissettirmek
  • Eşinin korku ve kaygı gibi olumsuz duygularını desteklemek
  • Eşinin sakinleşmesi için gereken desteği sunmak
  • Birbirleriyle iletişim içinde olmak
  • Birlikte hareket etmek
  • Uzlaşmacı olmak
  • Yol gösterici olmak
  • Karşılık beklemeden vermek

Çiğdem Demirsoy, eşler arasında sevgi, saygı ve hoşgörüye dayalı bir ilişki olmasının önemli olduğunu, duygu ifade etme özgürlüğünün eleştirilme korkusu olmadan sağlanması gerektiğini vurguladı. “Açık ve sağlıklı bir iletişim varsa, krizin getirdiği sorunlarla başa çıkma kolaylaşır. Ancak çatışmalı, gergin bir ilişki ve suçlayıcı iletişim kalıpları, gerekli sosyal desteğin sağlanmasını zorlaştırır. Korku, kaygı ve ihtiyaçlar eleştirilme kaygısı olmadan ifade edilebilmeli ve kişi anlayış hissetmelidir. Beklentilerini karşılıklı olarak hissettirmelidirler. Kriz dönemlerinde sevgi ve şefkati karşılık beklemeden vermek, insanlara gerekli desteği sağlayarak yakınlaşmalarını sağlar ve kriz durumu evlilik ilişkisi için bir fırsata dönüşebilir.” sonuçlandırdı.