
Zamansız Ebeveynlik: Minimalist Yaklaşımlar | Anne
Minimalizm akımı hayatımıza girdiğinden beri bakış açımızda büyük değişiklikler yaşandı. Fakat yoğun tempomuz içinde minimalist bir yaşam tarzına geçmek kolay olmuyor. Özellikle çocuklu bir yaşam sürerken minimalist olmak ve bu şekilde devam etmek ekstra bir çaba gerektirebilir. Yoksa işler tam tersi mi gelişiyor?
Ailede zaman yönetimi konusu ele alındığında farklı önerilerin ortak bir noktası dikkat çekiyor; zaman algısı. Minimalist ebeveynlik konusunda aile yaşamını düzenlemeye yönelik birçok öneri sunan “Minimalist Ebeveynlik” kitabının yazarları Christine Koh ve Asha Dornfest, zaman yönetimi için de kullanışlı ipuçları veriyor. Bunlardan biri, anne ve babaların kişisel zaman algıları üzerine düşünmelerinin gerekliliği…
Gün içinde birçok şeyle meşgulken, evde belirsiz bir süre kalınca günlük hayatı sürdürmek zorlaşabiliyor. Evde daha fazla zaman geçirme ihtiyacı, bazıları için hem fiziksel hem de duygusal bir bahar temizliği fırsatı sundu. Ancak çocuklu aileler için bu iş, pek de kolay değil. Aileler, özellikle zaman yönetimi ve 24 saate sığmayan pek çok işi yetiştirmek konusunda epey zorluk yaşıyor. Minimalist Ebeveynlik adlı eserde yer alan yazarlar, “Hiçbir şeye yetişemiyorum” diyen anne babalara yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. İşte bazı önemli tespitleri;
- Ailelerin zaman yönetimi, kişisel zaman yönetiminden daha karmaşıktır. Daha fazla konu vardır ve her talebi karşılama baskısı hissedilir.
- Günümüzde hepsini bir arada yetiştirme baskısı altındayız. Elimizden geleni yapsak da çoğu zaman bir şekilde başarısızlık hissediyoruz. Bu kadar çok iş, aslında herkes için fazla…
- Her şeyi aynı anda yapamayacağımızı kabullenmeliyiz. Bunun aksi yönde sosyal medya paylaşımları, ünlüler veya anneleriniz bile size baskı yaratabilir. Ancak sizin koşullarınız tamamen size özeldir.
- Herkes daha az şey yaparak sağlıklı, mutlu, zeki ve sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirebilir. Kendinize güvenin.
“Hiçbir şeye yetişemiyorum”
Minimalist Ebeveynlik yazarları Koh ve Dornfest, ailenin zamanını etkili bir şekilde değerlendirmesi ve günlük işlere yetişebilmesi için öncelikle işleri öncelik sırasına koymayı öneriyor. Bu noktada ailenin farklı yaş, cinsiyet ve eğitim seviyesindeki bireylerden oluştuğu akla geliyor.
Zamanı ve dikkatimizi bölüp parçalamak için birçok yol olduğu ifade ediliyor. Yetersiz ve suçlu hissetmek ebeveynliğin bir parçası gibi görünse de iyi bir zaman yönetimi her şeyi değiştirebilir. Pratik çözüm önerilerine dalmadan önce, zamanın nasıl algılandığını gözden geçirmek faydalı olabilir.
Zaman algısı üzerine çalışan bilim insanı Marc Wittman, “Hissedilen Zaman” adlı kitabında çok ilginç tespitlerde bulunuyor. Bilişsel ve duygusal durumların bir göstergesi olarak zaman algısı üzerinde çalışan Wittman, “Zamanım yok”, “Yetişemiyorum”, “Bir vakit bulabilsem” diyenleri zamanı nasıl algıladıklarını fark etmeye davet ediyor;
“Takvimlerdeki her olaya dikkat eden ve genel olarak geleceğe odaklanan kişiler, deneyim kazanma fırsatını kaçırırlar. Hissedilen ve yaşanan zaman, yani pozitif deneyimlerle dolu bir yaşam, genellikle iyi arkadaşların ya da bir partnerin yanında geçirilen doyurucu anlardan oluşur. Dolayısıyla anı mı yaşayacağımıza, yoksa uzun vadedeki kazancı mı takip edeceğimize karar vermek için duygusal zekamızı kullanmamız ve seçenekleri dengelememiz gerekmektedir. Özgür ve hayat dolu bir kişi tatmini sürekli ertelemez; ne zaman eğleneceğini ve ne zaman bekleyeceğini akıllıca belirler.”
Minimalist ebeveynlikte zaman yönetimi nasıl yapılır?
Minimalizm akımını aile yaşamına uygulamanın yollarını sunan Minimalist Ebeveynlik kitabının yazarları, her anne ve babanın kendi zamanı yaşama tarzını fark etmesini öneriyor. Bireyin en rahat hissettiği zaman yönetimi tarzını belirlemek için “Tek başına bir birey olarak yaşasaydım zamanımı nasıl yönetirdim?” sorusunu sormak önemlidir. Kendi tarzını anlamakta yardımcı olacak bazı sorular şu şekildedir;
- Planlı çalışmayı mı tercih edersiniz yoksa içgüdüsel bir şekilde mi hareket etmeyi seversiniz?
- Öngörülebilir rutinler mi sizi rahatlatır, yoksa kendinizi sıkışmış mı hissedersiniz?
- Yakınlarınız sizi “çok dakik” bir kişi olarak mı tanımlar? Bu sizin için önemli mi, yoksa umursamıyor musunuz?
- Aktiviteden aktiviteye geçiş yapabiliyor musunuz ya da aralarda mola vermeniz gerekiyor mu?
- Tamamen boş bir gününüz olsa, gününüzün akışı nasıl olurdu?
- İnsanlarla birlikte zaman geçirmeyi mi yoksa yalnız kalmayı mı seversiniz? Tüm gününüzü düşündüğünüzde, bu oran nasıldır?
Cevapları mevcut yaşam koşullarınızdan bağımsız olarak vermeye çalışın. “Zamanım yok” demeden önce kendi yapınızı anlamaya çalışın. Bu cevaplar, plansız, boş ve insan olmayan zamanları temel alarak oluşturacağınız ideal programınıza ışık tutar. Yani, bir aile için idealleştirilen yaşam tarzı kimileri için aşırı yorucu olabilir. Birçok örnek mevcut. Kimileri sabah kahvaltısı için dışarı çıkıp, ardından sinemaya, alışverişe veya doğa yürüyüşüne gitmekten memnunken, bazıları öğleye doğru pijamalarını çıkararak tempolarını belirleyebilir. Kendi zaman yönetim tarzınızı tanımak, ailenizin günlük planını oluşturmak için kritik bir adımdır. İkinci adım ise beden, zihin ve ruh dengenizin doğal akışını bilmek olacaktır.
“Bu rutini sürekli tekrar etmeye gerçekten ihtiyaç var mı?”
Bireysel zaman yönetiminin önemi ve aile hayatına etkisi konusunda Uzman İlişkiler, Kurum, Yönetici ve Yaşam Koçu Ebru Erşin şu şekilde ifade ediyor: “Kendi yaşantımızda Zaman Yönetimi uygularken en önce keşfedeceğimiz şey, sürekli ertelediğimiz birçok şeyi ve hayatımızın dışına attığımızı fark etmektir. Aynı zamanda belli rutinleri sürekli tekrarlama gereksinimimizi sorgulamayı bıraktığımızı fark edebiliriz. Örneğin, evi sürekli temizlemekle uzun saatler uğraşırken, sevdiğimiz spordan uzak kaldığımız gibi durumlar keşfedilebilir. Doğru bir planlama ile, elimizde günde 24 saatten fazla olmayan zamanımızı her işe dağıtmakla sadece ruhsal sağlığımız düzelmeyecek, aynı zamanda aile ve çevremizle olan ilişkilerimiz de daha kaliteli bir hale gelecektir.”
Minimalist Ebeveynlik yazarları, bireysel farkındalık için ayrıca önemli bir tavsiyede bulunuyor. Gün boyunca enerjimizin dalgalı bir şekilde değiştiği hatırlatılıyor. Günlük programı gözden geçirerek, ne zaman yoğunluk yaşanabileceğini tahmin etmek öneriliyor. Yoğun saatler için zihni önceden hazırlayacak ruhsal ve zihinsel esneme çalışmaları, örneğin kısa bir meditasyon yapmak için bir hedef belirlenmesi, önemli bir öneri olarak sunuluyor. Buna zaman ayırmanın gün içindeki yoğun süreler boyunca zihinsel gerginlik yaşamayı önleyeceği açık.
Minimalist ebeveynlik yaklaşımı temelde “Her şeye nasıl yetişeceğim?” sorusunun yerine “Yetişmesi gereken en önemli şey nedir?” sorusunu sormayı öneriyor. Bu soruya odaklanarak geçirilen bir gün, önemli şeyleri başarıyla tamamlamış olma hissini getiriyor. “Evde minimalizm nasıl uygulanır?” sorusunun yanıtı ise süremiz ve değerlerimize, önceliklerimize bakarak dengeyi bulmak olarak ifade ediliyor.