Aile ve Çocuk

Yeni Anneye Mektup | Hayat

Giriş: 18 Şubat 2025 Salı

Sevgili Yeni Anne,

Biliyorum, çok zor bir dönemdesin. Organlarının yer değiştirmesi, dikişlerin, büyüyüp küçülen memelerin, yorgunluk, uykusuzluk; hepsi gerçekten zorlayıcı. Ancak tüm bu zorluklardan hangisinin ne kadar acı verdiği, iyileşmenin nasıl olacağı başlıca net. Ama yeni kimlik kazanma süreci ve belki de esas mücadele ettiğin kısım tam da orada gizli.

Artık bir annesin ve bu zor bir durum, evet; ancak “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Bunu, “hayatın alt üst oldu ama nereden biliyorsun altının üstünden iyi olmayacağını?” tarzında bir ifadeyle söylemiyorum. Daha iyi ya da daha kötü olmak zorunda değil. Hayatın değişti ve bu değişim kalıcı. Bunu bile görmek başlı başına çarpıcı bir deneyim.

Toplum, anneliğe çok büyük anlamlar yüklüyor. Artık “Çocuk ne zaman?” baskılarına maruz kalmayacaksın. “Anne olunca anlarsın” diyerek ulaştığın bir anlayış düzeyine vardın şimdi. Cennetin ayağının altına serileceği vaadi senin önünde. Kalbinin büyüdüğünü hissediyorsun. “Sevgi böyle bir şeyse, ben bugüne kadar hiç kimseyi bu kadar sevmemişim” diye düşünüyorsun. İçin dolup taşıyor.

Sonrasında kendini, kakalı bezlerle, saat başı uyanılan döngülerle, baş edemediğin ağlama krizleri içinde buluyorsun. Bırakıp gitmek istiyorsun. “Keşke hastaneye yatsam, birkaç hafta kimseye bakmasam, bana baksalar” diye geçiriyorsun aklından. Sonra bu düşünceler aklından geçtiği için kendine kızıyorsun. “Ne biçim bir anneyim?” diye utanıyorsun. Çünkü biliyorum, bu durumda ben de bulunmuştum.

“Biri gelse de bebeğimi kucağımdan alsa, biraz onsuz vakit geçirebilsem” diyorsun. Onsuz geçen zamanlarda, bebeğini her zaman çok özlemediğini fark ettiğin anlar oluyor. “Bu ne kepazelik?” diye sorguluyorsun içinden. Herkes uyurken bile özlüyormuş. Evet, senin de özlediğin anlar var, ama her zaman değil. “Demek ki yeterli değilim” diye düşünmeye başlıyorsun. Acaba annelik anlayışım bende oturmadı mı? Aslında ben de yardım alıyorum, hiç destek almayanlar var diye kendi kendini tatminsizlikle suçluyorsun.

Hayatta her şeyin nasıl yapılacağına dair bir tarif var. Hayatın boyunca bir şeylerin nasıl yapılacağını okuyarak öğrendin. “Okurum, öğrenirim, yeterince çalışırsam yaparım” diyorsun. Bugüne kadar hayat hep böyle işledi. Yine öyle denedin. Çok okudun. Ne kadar bilgi varsa toplamaya çalıştın. Çalışmaların da hiç az değil. Ama bir şeyler tam olarak olmadı. Hep bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorsun. Hayal ettiğin başarı anına, o tatmin sahnesine bir türlü ulaşamıyormuşsun gibi. Günler, haftalar, aylar geçiyor. Bebeğine yeni ihtiyaçlar geliyor. Anneliğe biraz daha alışıyorsun, ancak bu yorgunluk da birikiyor. Artık üzerindeki ayların yorgunluğu var. Bazı şeyler kolaylaşırken, bir yandan da başka şeyler zorlaşıyor.

Bu yeni roller ilişkinizi de baştan aşağı etkiledi. Eşinle, annenle, hatta kayınvalidenle ve arkadaşlarınla ilişkin bile bir sınavdan geçiriliyor. Belki hala geçiriliyor. Sarsıldın. Hepiniz sarsıldınız. Bu sarsıntılara rağmen ayakta kalmaya çalışıyorsun. Zor bir süreç.

8 yaştan bildiriyorum: geçiyor. Yeni zorluklar elbette başlayacak. Kim bilir ergenlikte bizi ne tür sınavlar bekliyor. Ancak suçluluk duygun gidiyor. Yetersizlik hissin azalıyor. Sabretmeye ve çabalamaya devam ettikçe, o çok beklediğin sonuçları elde edeceksin. Sınavları geçmiş ilişkilerin daha da güçlenecek ve hayatında destekleyici birimler haline gelecek. Bu yeni kimliğin senden aldıklarına ama sana kazandırdıklarına dair daha fazla düşünme ve konuşabilme imkanı bulacaksın.

En çok vurgulamak istediğim şey şu: hissettiğin tüm bu duygularda kesinlikle yalnız değilsin. Tüm bunlar beklenen, kaçınılmaz ve olağan durumlar. Ama en önemlisi, tüm bunlar geçici. Geçecek. Yüreğimle sarılıyorum sana.