Köy okullarının yeniden açılması için kişisel çabalar gerekli!
“Eğer şanslıysanız, çocuğunuzun okuma, yazma, aritmetik, tarih ve fen konularındaki yeteneklerini geliştirmeye adamış muhteşem öğretmenlerle dolu bir ilkokulun yakınında yaşıyorsunuzdur. Bu öğretmenlerin sınıfları oldukça küçüktür—on kişiyi geçmez—ve her öğrenciye yeterince ilgi gösterebilirler. İlkokul, güvenli bir ortaokulun yanındadır (uyuşturucu, silah ya da bıçak yoktur). Bu okulda da sınıflar küçük olup; öğretmenler, öğrencilerini mantık, eleştirel düşünme ve gelişmiş yazım teknikleri konusunda eğitir. Bolca birebir eğitim fırsatı sunulur… Ayrıca çevrede (çok uzakta olmamak kaydıyla) daha büyük öğrencilere dünya tarihi, edebiyat eserleri, ileri yazma becerileri, üst düzey matematik ve bilim, tartışma, sanat tarihi ve müzik değerlendirmesi konularında eğitim verecek bir lise bulunmaktadır (boş zaman etkinlikleri ve mesleki eğitimlerden, öz yaşam öyküsü yazımından ve iş bulma becerilerinden bahsetmiyorum).”
Susan Wise Bauer ve Jessie Wise’ın “Evde Klasik Eğitim” adlı kitabı yukarıdaki satırlarla başlıyor. Bu satırları okuyan birçok kişi, bunun yalnızca bir hayal olduğunu düşünecektir. Eğitim konusundaki beklentilerimiz elbette kişisel farklılıklar gösterebilir. Ancak mevcut eğitim sistemi, asgari bir yeterliliğe bile sahip değildir. Ortalamaya bu kadar alıştık ki, hak ettiğimiz şeyler bizim için sadece hayalden ibaret. Neredeyse her konuda, bize sunulanı kabul edip yetinmekteyiz; sorgulamıyor ve yeni yollar aramakta çaba göstermiyoruz. Etrafımız, bıkkınlık ve yılgınlıkla sarılmış durumda. Ama unutmayalım ki, uğruna mücadele etmediğimiz ve en kötüsünü kabullendiğimiz her şeyin sorumluluğu bizdedir.
Yıllar önce ‘‘Köy Okullarının Kapatılması ve Yerel Tohumun Dramı’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Yerleşmeyi düşündüğümüz köyde dikkatimi çeken ilk şey, terkedilmiş bir köy okulunun varlığıydı. Ağaçların altında kalmış, tek katlı ve mütevazı bu bina, terk edilmiş olmasına rağmen oldukça güçlü bir varlığa sahipti.
Cem Seğmen, “Özgürlüğün Rengi Mavidir” kitabında köy okullarının kapatılmasının sebebini: “Köylü olmaktan utandık da ondan” şeklinde ifade ediyor. Büyükşehir yasası ile köyler bir gecede mahalleye dönüşmüş ve öğrenci sayısı 10’dan az olan köy okulları kapatılarak, çocuklar günlük taşıma yöntemiyle belirlenen okulara aktarılmıştır. Önceki yazımda bu konunun detaylarını bulabilirsiniz.
O köy okulunu fark ettiğim günden beri, tekrar açılabileceğine dair bir umut taşıyorum. Şimdiye kadar yaptığım girişimler sonuçsuz kalmış olsa da denemekten vazgeçmeyeceğim. Bu ülke çocuklarına ve gençlerine bir borcumuz var. Mesela, mesele yalnızca eğitimle sınırlı değildir.
Köydeki ve çevredeki evleri gezip öğrenci sayısını güncelleyip, ilgili makamlara yeniden dilekçe göndereceğim. Bunu, mevcut eğitim sistemine inanmayan ve okulsuzluk yaşam tarzını benimsemiş biri olarak gerçekleştireceğim.
Nasıl bir eğitim?
Nasıl bir toplum?
Nasıl bir insan?