
Ebeveynlikte “özgün anların paylaşılması” gerekliliği | Anne
2-18 yaş aralığında çocukları bulunan 2.000 ebeveynle gerçekleştirilen yeni bir anket, katılımcıların %60’ının sosyal medya hesaplarını “mükemmel” ebeveynler gibi görünmek için dikkatlice düzenlediklerini itiraf ettiğini ortaya koyuyor. Ancak bu ebeveynlerin %62’si, sosyal medyada gördükleri kusursuz ebeveynlik imajlarına ulaşmanın imkânsız olduğunu düşünüyor ve bu nedenle daha samimi bir gerçekliği benimsemeyi tercih ediyor.
Talker Research tarafından yapılan ve Mrs. T’s Pierogies’in desteklediği bu anket, şirketin “Spill The T(ea)” (gerçekleri paylaşmak) kampanyasının bir parçasıdır. Ebeveynlerin bağlantı kurma isteğinden esinlenen bu kampanya, bakım verenleri bir araya getirerek çocuk yetiştirmenin parıltısız ama çoğu zaman komik gerçeklerini paylaşmalarını teşvik ediyor.
Anket sonuçlarına göre ebeveynlerin en yaygın stres kaynakları şunlardır:
Çocukların arabayla ilgili anahtarlar veya TV kumandası gibi kendilerine ait olmayan eşyaları saklaması (%31), “maceralara atılması” veya ebeveynlerin görüş alanından çıkması (%30) ve yiyecekleri fırlatmaları (%17). Ayrıca, akşam yemeğinde ne olacağı ve çocukların tabaklarını bitirmesi konusundaki tartışmalar, ebeveynlerin yaklaşık %20’sinde yaygın ve haftada ortalama dört kez yaşanıyor. Ancak anketin sonuçları tamamen olumsuz değil; çünkü ebeveynlerin %79’u, en stresli anlarını arkadaşlarıyla paylaşarak rahatladıklarını bildiriyor. Kampanyada yer alan ünlü sosyal medya fenomenleri de ebeveynleri günlük yaşamlarındaki karışıklıkları, hataları ve aksilikleri paylaşmaya teşvik etmeyi amaçlıyor.
Psikolog Dr. Nina Kaiser, arkadaşlarla bağlantı kurmanın önemini şöyle açıklıyor: “Ebeveynlikte karşılaştığımız zorlukları diğer ebeveynlerle paylaştığımızda, kendimizi daha az yalnız hissediyoruz. Ebeveynlikten gelen zor zamanları sadece kendimizin yaşadığını düşünmek kolaydır; bu durum aynı zamanda bu zor zamanların bizim hatamız ya da kişisel bir başarısızlık olduğunu hissetmemize neden olabilir.”
İlginizi çekebilir: Sosyal medyada çocuğun neleri paylaşılmaz?
Ebeveynlerin birbirine karşı “gerçek” olma ihtiyacı
Maalesef kendimizi eleştirmekten kaçınmak zor olabilir. Ve sıradan ebeveynlik anlarımızın yetersiz olduğunu düşündüğümüzde oluşan yetersizlik hisleri, bizi diğer ebeveynlerden uzaklaştırabilir ve izole hissetmemize neden olabilir. Örneğin, akşam yemeğinden sonra ergen çocuğunuzun sinirle odasına gidip kapıyı yüzünüze çarpması ve diğer gençlerin ebeveynleriyle tatlı sosyal medya paylaşımlarını izlemek, bu durumun bir örneği olabilir.
“Kendimizi diğer ebeveynlerden izole ettiğimizde veya ebeveynlikte zorlanan tek kişi olduğumuzu düşündüğümüzde, bu zorlukları daha kişisel algılayabilir, utanç ve suçluluk hissi yaşayabiliriz. Bu durum, çocuklarımızla olan etkileşimlerimizde duygularımızı düzenlemede zorlanmamıza yol açabilir,” diyor Kaiser. Öte yandan, Kaiser, ebeveynlerin zorluklarını başkalarıyla açıkça paylaştıklarında genelde yalnız olmadıklarını öğrendiklerini belirtiyor. “Bu, zor anları daha az kişisel algılamamıza ve buna daha sakin bir şekilde yaklaşmamıza yardımcı olabilir; böylece daha az stres yaşar ve aslında daha etkili ebeveynlik yapabiliriz,” şeklinde açıklıyor.
Kaiser, ayrıca ebeveynler arasında deneyimlerin paylaşılmasının ebeveynlikte karşılaşılan zorluklarla başa çıkmada yeni fikirler veya stratejiler için ilham verebileceğini vurguluyor. Bu tür bağlantılar, ebeveynlerin kendilerini daha desteklenmiş, daha özgüvenli, daha az stresli ve daha az tepki verici hissetmelerine yardımcı olarak güçlendirir.
Ebeveynlerin özgüven geliştirmesine yardımcı olabilecek faktörlerden biri de kendimizi çok ciddiye almamaktır. Elbette, huzuru ve düzeni sağlamamız gereken zamanlar vardır. Ancak kaotik anların tadını çıkararak birkaç kahkaha atmak için de fırsatlar mevcuttur.
Referanslar:
Sarah Scott. “Parents Are Rejecting the ‘Idyllic’ and Embracing the ‘Real’, Thanks to This Latest Survey”. Şuradan alındı: https://www.parents.com/new-survey-says-parents-are-embracing-the-unglamorous-11693229