
Ebeveynlikte Kimlik Hissi Azalıyor | Anne
Bebeğinizin ilk gülümsemesi ile lise mezuniyetini izlemek arasında ebeveynlik, pek çok açıdan tatmin edici bir yolculuktur. Ancak çocuklarınız için yaptığınız fedakârlıkları göz ardı etmek de mümkün değil — bu, yalnızca maddi olmayan bir durum.
Yeni bir araştırmaya göre, ebeveynlerin yarısından fazlası çocuk yetiştirmenin getirdiği sorumluluklar yüzünden kariyer fırsatlarını geri çevirdiklerini belirtmiş. Ebeveynler, ayrıca kendi kimliklerini sona attıklarını ve öz bakımın yapılacaklar listesinin en altına düştüğünü ifade ediyor. Bu araştırmanın bulguları, ebeveynlerin çocuklarını nasıl önceliklendirdiğini ortaya koyuyor. Günlük yaşamın büyük bir bölümünün ebeveynlik sorumluluklarıyla dolarken kişisel gelişime odaklanmanın ne denli zor olduğunu kendi deneyimlerimde de net bir şekilde görüyorum.
Eğer siz de “çocuklarımla geçireceğim zamandan çalacağı” düşüncesiyle bir iş teklifini reddettiyseniz ya da sadece kişisel hedeflerinize zaman ayırmak için alarmınızı erkenden kurmak zorunda kalıyorsanız, yalnız değilsiniz. Ev ve iş yaşamı dengesinin neredeyse ulaşılamaz bir hedef olduğu konusunda birçok ebeveyn hemfikir.
Araştırmanın dikkat çekici bulgularından biri, ebeveynlerin %57’sinin ‘anne’ veya ‘baba’ unvanlarını aldıktan sonra kariyer fırsatlarını reddettiklerini belirtmesi. Bu istatistik, tanıdığım birçok annenin kişisel hedeflerini bir kenara bırakarak çocuklarının yanında olmayı tercih ettiğini doğruluyor. Birçok ebeveyn için iş seyahatlerini veli toplantılarıyla dengelemek neredeyse imkansız hale geliyor.
Klinik psikolog ve psikoloji profesörü Dr. Natasha Thapar-Olmos: “Ebeveynlik, kendi ihtiyaçlarımızı geri plana atmamız altında yatan evrimsel bir zorunluluktur. Ebeveynlik süreci, önceliklerimizi değiştirir. Yıl sonuna kadar terfi almak artık bu kadar önemli görünmeyebilir; profesyonel basamaklarda ilerleme isteği azalabilir, çünkü artık hafta sonları çalışmak istemiyorsunuz ya da bunu yapamıyorsunuz — çünkü her gün 20 makine çamaşır yıkıyorsunuz” şeklinde ifade etti.
Araştırma, ebeveynlerin %34’ünün çocuk sahibi olduktan sonra kişisel hedeflerinin azaldığını açıkladığını ortaya koyuyor. Klinik psikolog Dr. Stefanie Mazer’e göre bu, yeni günlük rutinlerin, uykusuzluğun ve değişen önceliklerin doğal bir sonucu: “Ebeveynliğin bitmek bilmeyen talepleri, kişisel hedefleri ikinci plana atmasına neden olabilir.”
Ebeveynlik yükü genellikle annelerde daha yoğun hissediliyor. Dr. Mazer: “Anneler, kariyerleri ve kişisel gelişimleri konusunda hâlâ babalardan daha fazla fedakârlık etmekte — bu fark yavaş yavaş azalsa da” dedi.
İlerleme kaydediliyor olsa da birçok işveren, çalışan annelere yeterli desteği sağlamıyor; bu durum işte yavaş ilerleme veya terfi fırsatlarının kaçmasına yol açıyor.
Dr. Mazer, toplumsal baskıların da önemli bir etken olduğunu belirtiyor: “Toplum, bir annenin kendini önceliklendirmesini genellikle yargılıyor — aynı davranışı bir erkekte sorgulamayacakları hâlde.”
Adil olmak gerekirse, esnek çalışma tercih eden veya babalık izni kullanan erkekler de sosyal yargılardan etkileniyor. Gelir düzeyi de belirleyici bir faktör; çocuk bakımının yüksek maliyeti birçok ebeveynin kariyerlerinde ilerlemesini engelliyor.
Dr. Thapar-Olmos: “Daha yüksek gelirli aileler yardım alabiliyor, bu da kariyer konusunda daha az fedakârlık yapılmasını sağlıyor. Ama her iki durumda da çocuk bakımının bir bedeli var — işten uzaklaşıp çocuklarla ilgilenmek toplum tarafından hâlâ yeterince değer görmüyor.” şeklinde ifade etti.
Egzersiz yapmak için zaman bulmak, neredeyse çamaşır sepetini tamamen boşaltmak kadar zor hale geliyor. Ankete katılan ebeveynlerin %49’u kimlik kaybı yaşadığını hissediyor. Arkadaşlarla sosyalleşmek, seyahat etmek ve kariyer özgürlüğü, kişinin kendini tanımasında önemli bir yere sahip. Bu unsurlar kaybolduğunda, insanlar içsel dünyalarının daraldığını hissedebilirler. Bu durum, yalnızca yeni bir düzene alışmayla ilgili değildir. Kariyer hedeflerini, sosyal hayatı ve sonunda kendi kimliğini geride bırakmak, ciddi zihinsel sağlık sorunlarına neden olabilir.
Örneğin, çocuk sahibi olmadan önce seyahat etmek sizin için önemliyse, bu arzu aniden kaybolmaz. Araştırmaya göre ebeveynlerin yarısından fazlası seyahat özgürlüğünü özlüyor. Dr. Thapar-Olmos’a göre bu durum, “ebeveyn olmanın tatmin edici olmanın yalnızca çocuklarla ilgili olmadığını” gösteriyor.
Ebeveynlerin %38’i eski hobilerini özlerken, %59’u sosyal hayatlarının kaybolduğunu söylüyor. %42’si aile yükümlülüklerini yerine getirmek için uykusundan feragat ediyor, %23’ü ise öz bakıma zaman ayıramıyor. Bu durumlar, ebeveynlerin çoğunun kendini ‘tatmin olmuş’ hissetmediğini ortaya koyuyor. Uzmanlar, kendi ihtiyaçlarını göz ardı eden ebeveynlerin depresyon, kaygı ve tükenmişlik riski taşıdığını belirtiyor.
Bu duygusal yorgunluk hali, bazen sadece bulaşık makinesini boşaltmak gibi küçük görevlerde bile yoğun bir bunalmayla kendini gösterebilir. Ebeveynler yalnızlık, takdir edilmemişlik ve düşük motivasyon hissedebilir. Hayatınız tamamen başkaları etrafında dönerken, kişisel gelişim için heyecan ya da istek bulmak zorlaşır.
Bu ‘kendinden kopma’ süreci, kardeş kavgalarının çözümünden, ödev yardımına, yemek yapmaktan araba taşımacılığına kadar her gün tekrarlanarak yavaş yavaş birikir. Bir noktada birçok ebeveyn, kendilerinden ne kadarını geride bıraktıklarını fark eder, ancak bu parçaları geri kazanmak için zaman veya özgüven bulmakta zorlanabilirler.
İlginizi çekebilir: Kendini yetersiz hisseden annelere tavsiyeler
Peki ebeveynler, pratik nedenlerin ötesinde neden kendilerini önceliklendirmiyor? Cevap genellikle suçluluk duygusunda gizlidir.
Dr. Mazer: “Birçok ebeveyn, kendi ihtiyaçları doğrultusunda bir şey istediği anda suçluluk hisseder. Bu suçluluk, davranışlarını yönetmeye başlar: Seyahatleri reddederler, terfileri kabul etmezler ve kişisel olan her şeyi erteleyebilirler. Zamanla, ebeveynlik dışında neyi sevdiklerini unuturlar” açıklamasında bulunuyor.
Bu kopukluk, ilişkileri de etkileyebilir. Ebeveynlerin %29’u, çocuk büyütmenin partnerleriyle aralarında gerilime neden olduğunu belirtiyor. Sonuçta, kendinizle bağlantınız koptuğunda başkalarıyla nasıl gerçek bir bağ kurabilirsiniz ki? Tüm bunların üzerine pişmanlık duygusu da ekleniyor. Verilere göre, ebeveynlerin %46’sı çocuk sahibi olmadan önce daha fazlasını başaramadığı için pişmanlık duyuyor. Ama bunu dile getirmek çoğu zaman tabu, değil mi?
Ayrıca ebeveynlerin %27’si, çocuklarının 18 yaşına gelip bağımsız olacağı günü saydıklarını itiraf ediyor.
Uzmanlar, kültürümüzün ebeveynlikle ilgili “karanlık” duyguları küçümsediğini ifade ediyor. Ancak pişmanlık veya özgürlük arzusu gibi duygular tabu olsalar da, bunlar gerçek ve yaygındır.
“Yıllarca çocuklarını önceliklendirdikten sonra yeniden bağımsızlık istemek tamamen doğaldır,” diyor Dr. Mazer. Kendinize zaman ayırmayı dört gözle beklemeniz, çocuklarınıza daha az sevgi beslediğiniz anlamına gelmez. Ebeveynlik, sürekli enerji gerektirir; bu yüzden o rolün ötesinde bir hayat hayal etmek sağlıklıdır.
Ebeveynlerin çocuk dışındaki kimlikleriyle bağlantı kurması büyük önem taşır. Uzmanların tavsiyesi: Küçük adımlarla başlayın — her gün yalnızca 15 dakikanızı, ebeveyn olmadan önce yaptığınız ama uzun süredir yapmadığınız bir şeye ayırın.
Bu bir müzik aleti çalmak, makyaj yapmak veya çocuğunuzun yanında çalmadığınız bir müziği dinlemek olabilir. Zamanla daha büyük hedefler koyabilirsiniz: Kısa bir çocuksuz tatil veya yalnızca katılacağınız bir kurs gibi.
O rahatsız edici suçluluk duygusuna gelince, Dr. Thapar-Olmos ebeveynlere bu duygunun kökenini araştırmalarını öneriyor: “Bir hafta içi öğleden sonra masaj randevusu aldığınızda kendinizi suçlu hissediyorsanız, hangi kuralı çiğnediğinizi düşünün. Örneğin; kendinize para harcamayı bencil buluyor musunuz? Bu inançları tanımlamak, bu duygunun kaynağıyla yüzleşip ailenizden ya da toplumdan öğrendiğiniz gerçek dışı standartları sorgulamanızı sağlar.”
Kendinize daha fazla enerji ayırmanın yanı sıra, ebeveynlerin kimliklerini gerçekten geri kazanabilmeleri için sistemsel ve kültürel değişimlerin de gerekli olduğu aşikâr.
Uzmanların görmek istediği bazı değişiklikler şunlar:
- Daha esnek çalışma saatleri: Uzmanlara göre iş başarısı yeniden tanımlanmalı. 12 saat ofiste kalan biri ‘verimliliği’ temsil etmemeli, bu durum ebeveynleri orantısız biçimde etkiliyor. İşverenler, çalışanların ailelerini değersizleştiriyor; çocuklarını doktora götürmek veya okulda gönüllü olmak zorlaşıyor. Uzmanlar, esnek saatler ve uzaktan çalışma seçeneklerinin artık ayrıcalık değil, standart hale gelmesi gerektiğini savunuyor.
- Zorlukları normalleştirmek: Çalışan ebeveyn olmanın zor olduğu herkes tarafından biliniyor, ancak şirketler bunu politikalarına nadiren yansıtıyor. Birçok anne, doğum izninden döndüğünde eskisi kadar üretken olmayı bekliyor. Bu beklentiler, hem çalışanların moralini hem de sağlıklarını olumsuz etkiliyor.
- Çocuk bakımı olanaklarını iyileştirmek: Uzmanlar, ülkelerin ebeveyn izni ve çocuk bakımı için evrensel destek sistemlerini dikkate alması gerektiğini belirtiyor.
- ‘Her şeye sahip olma’ fikrini bırakmak: Uzmanlara göre bu ideal, motive etmekten çok stres yaratıyor. Hedeflerinizi belirlerken değerlerinizi temel almak, belirli bir yaşam tarzına ulaşmaktan çok daha tatmin edici olabilir.
Belki de bu değişimleri hayata geçirirsek, çocuklarımız büyüdüklerinde ebeveynlik sürecinde kimliklerinden bu denli uzaklaşmak zorunda kalmazlar. Eğer çocuklarınız, kendi duygusal ihtiyaçlarınızı önemserken sizi hiç görmemişse, bağımsız olduklarında kendi duygusal ihtiyaçlarını da önemsemeyeceklerdir.
Kaynak: Melissa Willets. “Why 49% of Parents Feel They’ve Lost Their Identity After Kids”. Şuradan alındı: https://www.parents.com/losing-identity-after-kids-11826383. (10.10.2025).