Yapay Zeka

Samsung, Google ve Qualcomm ile Yapay Zeka ile Geleceği Şekillendiriyor!

Mobil teknolojinin sınırlarını zorlayarak yapay zekanın gücünü avuçlarımızın içine getiren yeni bir devrimin eşiğindeyiz. Bugün Samsung’un düzenlediği ve teknoloji dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getiren özel bir panel, bu dönüşümün merkezinde yer alan Galaxy S25’i ve yapay zekanın geleceğini derinlemesine inceledi.

Samsung’dan Jay Kim, Google’dan Sameer Samat ve Qualcomm’dan Christopher Patrick, yapay zeka konusundaki vizyonlarını, karşılaştıkları zorlukları ve geleceğe dair heyecan verici öngörülerini aktardılar.

Panel, TECHnalysis Başkanı ve Kurucusu Bob O’Donnell tarafından yönetilirken, Londra Üniversitesi’nden Dr. Chris Brauer da tüketici davranışları üzerine çığır açan araştırmasıyla katkı sağladı. Özetle, bu toplantı, bir ürün lansmanının ötesinde, insanlığın teknolojiyle etkileşim biçimini yeniden tanımlayacak yeni bir çağın başlangıcını müjdeledi.

Dr. Brauer’ın sunduğu çarpıcı araştırma, mobil yapay zeka kullanımının henüz başlangıç aşamasında olduğunu gösterdi. Beş farklı pazarda 5000 tüketici ile yapılan araştırmaya göre, düzenli olarak mobil yapay zeka kullananların oranı yalnızca yüzde 27’dir.

Bu rakam, teknolojinin potansiyelinin farkında olanlar için biraz hayal kırıklığı yaratabilir, ancak aynı zamanda önümüzde devasa bir fırsat alanı sunduğunu da gösteriyor. Dr. Brauer, bu düşük benimseme oranının arkasındaki nedenleri üç ana başlık altında topladı: Yapay zekanın somut faydalarının net olarak anlaşılamaması, kullanımda güven eksikliği ve kişisel veri gizliliği konusundaki endişeler.

Yapay zeka teknolojisini geliştirenlerin, kullanıcıların günlük yaşamlarındaki gerçek sorunlara çözüm sunan ve kolayca erişilebilir uygulamalar geliştirmeleri gerektiği vurgulandı.

Araştırmanın bir diğer önemli bulgusu, kullanıcıların yapay zekayı öncelikle düzenlerini sağlamak, üretkenliklerini artırmak ve yaratıcılıklarını ortaya çıkarmak için kullanmak istedikleriydi. Bu da yapay zeka asistanları ve uygulamalarının, insanların yaşamlarını kolaylaştıran ve onlara zaman kazandıran akıllı yardımcılar olarak konumlandırılması gerektiğini gösteriyor.

İşte tam bu noktada Galaxy S25, mobil yapay zeka deneyiminde bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkıyor. Samsung’un Google ve Qualcomm ile olan stratejik ortaklığının bir ürünü olan bu cihaz, yerleşik yapay zeka modelleri, Google’ın devrim niteliğindeki Gemini asistanı ve Qualcomm’un güçlü Snapdragon işlemcisinin eşsiz bir sinerjisini sunuyor.

Bu üçlü güç birliği, karmaşık ve zaman alan görevlerin tek bir sesli komutla veya basit bir dokunuşla gerçekleştirilebilmesini sağlayarak kullanıcıların yaşamlarını daha verimli ve keyifli hale getiriyor. Artık dil bilmeyen bir kullanıcı bile telefonunu bir restorandaki menüye doğrultarak yemeğin içeriğini anlayabilir, bütçesine uygun öneriler alabilir ve hatta siparişi verebilir.

Ya da çamaşır yıkamayı yeni öğrenen bir genç, kirli çamaşırlarının ve çamaşır makinesi panelinin fotoğrafını çekerek en uygun yıkama ayarlarını öğrenebilir. Basketbolseverler, favori takımlarının tüm iç saha maçlarını tek bir komutla takvimlerine ekleyebilir. Bu ve benzeri birçok örnek, Galaxy S25’in yapay zeka destekli özelliklerinin günlük yaşamı nasıl kolaylaştırdığını ve kullanıcılara zaman kazandırdığını göstermektedir.

Galaxy S25’in sunduğu bu akıllı deneyimin arkasında, Samsung, Google ve Qualcomm arasındaki benzersiz bir iş birliği ve derin entegrasyon yatıyor. Üç şirket, donanım ve yazılım bileşenlerini birlikte tasarlayarak, düşük güç tüketimiyle yüksek yapay zeka performansı sunan bir cihaz yaratmayı başardı.

Bu iş birliğinin en önemli özelliği, yapay zeka özelliklerinin kullanıcı arayüzüne doğal bir şekilde entegre edilmesidir. Böylece kullanıcılar, karmaşık teknolojilerle uğraşmak yerine, isteklerini basit ve sezgisel bir şekilde dile getirebiliyorlar. Geliştirici ekipler arasındaki açık iletişim, karşılıklı güven ve ortak bir vizyon, karşılaşılan zorlukların aşılmasında ve çığır açan yeniliklerin hayata geçirilmesinde kritik bir rol oynamıştır.

Panele ayrıca XR (Genişletilmiş Gerçeklik) teknolojisinin geleceği ve bu alanda yapay zekanın dönüştürücü potansiyeli ele alındı. XR cihazlarının akıllı telefonlara göre henüz yerleşik bir etkileşim modeline sahip olmaması, geliştiricilere eşsiz bir fırsat sunuyor.

Kullanıcı deneyimlerini baştan sona yeniden tasarlayarak, yapay zekanın gücünden yararlanarak daha önce hayal bile edilemeyen etkileşim biçimleri geliştirebilirler. Yapay zeka aracıları, XR cihazlarında kullanıcıların ihtiyaçlarını, tercihlerini ve bağlamlarını anlayarak, gerçekten kişiselleştirilmiş ve sürükleyici deneyimler sunmanın anahtarı olacak.

Bu, XR cihazlarının kullanıcıların yalnızca içerik tükettikleri pasif bir ekran değil, aynı zamanda çevreleriyle ve dijital dünyayla etkileşim kurdukları, onlara yepyeni kapılar açan dinamik bir platforma dönüşeceği anlamına geliyor.

Elbette bu denli güçlü bir teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte gizlilik ve güvenlik endişeleri de artmaktadır. Panel katılımcıları, bu endişelerin farkında olduklarını ve kullanıcı verilerinin güvenliğini sağlamak için çok katmanlı güvenlik önlemleri aldıklarını açıkça belirttiler.

Qualcomm, donanım tarafında her işlem ve işlemci arasında sıkı güvenlik duvarları oluşturarak fiziksel ve mantıksal izolasyon sağlıyor ve verilerin güvenliğini üst seviyeye çıkarıyor. Samsung, Knox güvenlik platformuyla cihaz güvenliğini sağlarken, Google da işletim sistemi seviyesinde uygulama izinlerini sıkı bir şekilde kontrol ederek kullanıcı gizliliğini koruyor. Tüm bu önlemler, kullanıcıların yapay zekanın sunduğu olanaklardan güvenli ve kontrollü bir şekilde yararlanmalarını sağlamak üzere tasarlanmıştır.

Genel olarak, bu panel, mobil teknolojinin ve yapay zekanın geleceğine dair heyecan verici bir vizyon ortaya koydu. Dr. Brauer, değişimin baş döndürücü hızı karşısında duyduğu heyecanı dile getirirken, bu hızlı dönüşüme ayak uydurmanın ve yönlendirmenin getirileri olan zorluklara da değindi.

Sameer Samat, yapay zekanın insanlık için bir dönüm noktası olduğunu ve bu teknolojinin sorumlu bir şekilde kullanılmasının kritik önem taşıdığını vurguladı. Jay Kim ise, yapay zeka ve XR teknolojilerinin birleşmesinin yepyeni bir kullanıcı deneyimi çağını başlatacağını ve mobil dünyayı yeniden şekillendireceğini belirtti.

Panel, yalnızca teknolojik gelişmelere değil, aynı zamanda bu teknolojilerin etik ve sorumlu bir şekilde kullanılmasına odaklanarak ilham verici bir gelecek vizyonu sundu. Bu vizyon, insanlığın teknolojiyle olan ilişkisini yeniden tanımlayarak, daha önce hayalini kurduğumuz olanakları gerçeğe dönüştürecek bir geleceğin kapılarını aralamaktadır.