Sosyal Medya

Bodrum Köyleri: Ege’nin Ritmini Hala Hissedebileceğiniz Yerler

Bodrum hakkında hep duyduğunuz şeyler genelde plajlar, beach’ler ve gece hayatıdır. Ancak ben size bambaşka bir Bodrum’dan söz etmek istiyorum. Kalabalıkların uzağında, taş evlerin gölgesinde çayınızı yudumlayabileceğiniz ve zamanın ağır ağır aktığı bir yer var. Yarımadanın dört bir yanındaki küçük köylerde Bodrum’un gürültüsüz, filtrelenmemiş ve en gerçek hali sizi bekliyor. Eğer rotanızı biraz içeri, biraz da sakinliğe çevirirseniz yeni bir Bodrum deneyimi yaşama fırsatı bulabilirsiniz.

Gümüşlük

Bodrum Yarımadası’nın batı ucundaki Gümüşlük, bohem ruhunu koruyan eski bir balıkçı köyüdür. Köyün bulunduğu yer, antik Myndos kenti kalıntıları üzerine inşa edilmiştir ve sığ denizinde hâlâ görülebilir. İki koyu ayıran diz boyu sudaki yürüyüş yolunda, tarihin izlerini gözeterek Tavşan Adası’na doğru ilerlemek mümkündür. 1970’lerden beri arkeolojik sit alanı ilan edilen Gümüşlük’te yeni yapılaşmaya izin verilmediği için, begonvillerle dolu beyaz evleri ve dar sokakları özgün dokusunu koruyor.

Sahil boyunca dizili salaş balık restoranlarında akşamüstü taze deniz ürünlerinin tadını çıkarırken, denizin üzerindeki gümüş parıltıyla batan güneş manzarası büyüleyici. Sabahları ise sahildeki küçük kafelerde demli çay ve sıcacık poğaça eşliğinde kahvaltı yapmak ayrı bir zevk. Yaz aylarında düzenlenen Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali ve çeşitli sanat etkinlikleri, bu sakin köye kültürel bir canlılık katıyor. Tarih, doğa ve sanatın harmanlandığı Gümüşlük, sıcak ve samimi atmosferiyle yıllar içinde sanatçıların buluşma noktası haline gelmiş; el sanatları çarşısı, minik sanat galerileri ve klasik müzik konserleriyle Türkiye’nin en özel sanat köşelerinden biri olarak anılıyor.

Yalıkavak

Bodrum merkeze ~18 km mesafedeki Yalıkavak, bir zamanlar sünger ve balık avcılığıyla geçinen küçük bir sahil köyüyken günümüzde canlı bir kasabaya dönüşmüştür. Yalıkavak, marina ile lüks yatları çekip popülerleşse de kendine özgü sakin güzelliklerini koruyor; gösterişli kalabalıktan kaçmak isteyenler için sessiz koylar ve doğal köşeler hâlâ mevcut. Kasabanın ismi, geçmişte burada yetişen kavak ağaçlarından gelse de Yalıkavak en çok hiç dinmeyen rüzgârıyla tanınır. Bodrum’daki yel değirmenlerinin en yoğun olduğu yer burasıdır; tepelerdeki tarihi yel değirmenleri sıralanırken, sahildeki 1859 yapımı değirmen restore edilerek Yalıkavak’ın sembolü haline gelmiştir.

Akşamları marinada gün batımına karşı sıralanan balık restoranlarında huzurlu bir akşam yemeği yiyebilir, sabahları limandaki kafelerde deniz esintisi eşliğinde kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Yalıkavak’ın çevresi keşfedilmeyi bekleyen koylarla dolu: Tilkicik’ten Paşa Koyuna, yarımadanın ucundaki Kudür bölgesine kadar uzanan kıyılarda tertemiz denizin tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca, Yalıkavak’ın tepelerinde bulunan Geriş köyü de görülmeye değerdir. “Bodrum’un Tibet’i” olarak anılan Geriş, panoramik Yalıkavak manzarasına hakim konumuyla ünlüdür; buraya mutlaka uğramanızı öneririm. Yalıkavak’ın ilk yerleşimi olan Sandima Köyü ise kasabaya yalnızca 2 km mesafedeki terkedilmiş taş evleri ile sabah yürüyüşü için farklı bir rota sunuyor.

Bitez

Bodrum merkezin hemen yanı başındaki Bitez, masmavi denizi, yemyeşil mandalina bahçeleri ve huzurlu atmosferiyle yarımadanın gizli cennetlerinden biridir. Turistik beldelere kıyasla daha sakin bir ortama sahip olan Bitez’de zamanın yavaş aktığını hissedeceksiniz. Yarım ay şeklindeki kumsalı, incecik kumları ve berrak denizi ile özellikle ailelerin ve huzur arayan tatilcilerin gözdesidir. Rüzgârının elverişliliği sayesinde burada rüzgâr sörfü ve yelken sporları da oldukça popülerdir; deniz üzerinde renkli yelkenler süzülürken sahilde yürüyüş yapmak keyif vericidir.

Bitez’in simgesi olan mandalina bahçeleri arasındaki patikalarda yürüyüş yaparken mis gibi turunçgil kokuları size eşlik eder. Hatta kış aylarında gelirseniz dalından taze mandalina koparma şansınız olabilir. Köy içinde dolaşırken karşınıza çıkan eski taş evler ve dar sokaklar nostaljik bir atmosfer yaratıyor. Beyaz badanalı duvarların üzerinde pembe begonviller süzülürken, kapı önlerinde oturan güler yüzlü teyzeler size selam veriyor. Bitez’in bu sıcak ortamı, büyük şehrin stresini unutturacak türden. Akşamüstü deniz kıyısındaki yürüyüş yolunda, gün batımının pastel renkleri altında yapacağınız romantik yürüyüş hafızanızda iz bırakacak. Ayrıca, Bitez’in iç kısmında kurulan haftalık pazarda köylülerin taze meyve-sebzelerini, ev yapımı reçellerini ve el işi hediyeliklerini bulabilirsiniz.

Akyarlar

Bodrum Yarımadası’nın en güney ucunda, karşı kıyıdaki Kos (İstanköy) Adası’na komşu olan Akyarlar, şirin bir Ege köyünün tüm cazibesini taşıyor. Buranın eski adı “Kefaluka” olup “rüzgârların kesiştiği yer” anlamına geliyor; gerçekten de yaz-kış eksik olmayan tatlı esintisiyle Akyarlar, bunaltıcı yaz sıcaklarından kaçmak için birebirdir. Sürekli rüzgârlı olmasına rağmen koyu korunaklı olduğu için denizi çoğunlukla çarşaf gibi sakin ve dalgasızdır. Üstelik su, Bodrum’un en berrak ve serin sularından biridir; uzun süre sığ kalan kumluk denizinde yüzerken serinleyip ferahlarsınız.

Küçücük bir koyu çevreleyen Akyarlar’ın sahili yalnızca birkaç adım uzunluğunda olsa da burada zamanın değeri metreyle değil keyifle ölçülüyor. Sahil boyunca dizilmiş birkaç mütevazı balık lokantası, beyaz-mavi sandalyeleri ve üzerlerine el emeği dantel örtüler serilmiş masalarıyla ziyaretçileri karşılıyor. Gündüzleri köyün balıkçıları ağlarına takılan taze balıkları bu restoranlara ulaştırırken, akşam olunca siz de ayaklarınızı kuma gömüp denizden gelen iyot kokusu eşliğinde nefis bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Ayrıca Akyarlar’ın bir diğer sürprizi, caretta caretta deniz kaplumbağalarıdır. Yaz ortasında, şanslıysanız bu sessiz kumsalda minik caretta yavrularının yumurtadan çıkıp denize doğru koşuşuna tanık olabilirsiniz; çünkü Akyarlar sahili, carettaların doğal üreme alanlarından biridir. Tarık Akan’ın yıllarca bu köyde yaşamak için yer seçmiş olması da boşuna değildir: Akyarlar kesinlikle kalabalıktan uzak, huzur dolu atmosferi ile zamanda geriye yolculuk yaptırıyor. İster gündüzleri tepelerdeki yel değirmenlerinin izini sürüp Ege’nin serin meltemini hissedin, ister akşamları limanda gün batımının kızıllığına dalın – Akyarlar, Bodrum’un keşfedilmeyi bekleyen sakin limanlarından biri olarak yüreğinizi ısıtacak.

Mazı

Bodrum’un doğu yakasında, turistik rotalardan uzak kalan Mazı Köyü, adeta zamanı unutturacak kadar dingin ve doğal bir atmosfere sahiptir. Gökova Körfezi’nin kıyısında yer alan bu şirin köy, Bodrum merkeze yaklaşık 45-50 km mesafededir; ancak ulaşmanızla birlikte tüm yorgunluğunuzun değerini hissetmeye başlayacaksınız. Uzaklığı sayesinde Bodrum’un el değmemiş köşelerinden biri olarak kalan Mazı, yeşille mavinin kucaklaştığı manzaralarıyla etkileyici bir görüntü sunuyor. Köy, Aşağı Mazı ve Yukarı Mazı olarak iki kısımdan oluşuyor; tepede yer alan yerleşimde köy hayatı sürerken, aşağıdaki sahil kesimi birbirinden güzel bakir koylara ev sahipliği yapıyor. Mazı, doğal güzellikleri, sakin atmosferi ve tertemiz deniziyle tanınır; kalabalıktan uzaklaşıp huzurlu bir tatil geçirmek isteyenler için adeta bir vaha niteliğindedir.

İnce Yalı, Hurma, Ilgın gibi koylarında denizin rengi turkuazın her tonuna çalıyor; bu koyların bazılarında küçücük bir pansiyon veya salaş bir balıkçı lokantası bulabilir, bazılarında ise tamamen bakir doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Mazı’da gece ışık kirliliği olmadığından yıldızlar burada daha parlak, gündüzleri ise orman kokusu daha belirgindir. Çevredeki çam ve zeytin ağaçları, bahçelerdeki asmalar ve meyve ağaçları köyün tarımsal kimliğini yaşatıyor. Köy halkı zeytincilik, bal üretimi ve balıkçılıkla meşguldür; yol kenarındaki tezgahlarda ev yapımı zeytinyağı veya yayla balları bulmak mümkündür. Özellikle tekne turlarıyla da ulaşılabilen Kissebükü Koyu, Mazı yakınlarındaki en etkileyici koylardan biridir. Etrafında hiçbir tesis bulunmadığı için tertemiz kalan bu koy, antik döneme ait manastır kalıntıları ve muhteşem gün batımı ile bölgeyi bilenlerin favorisidir. Mazı’da yapabileceğiniz en güzel şeylerden biri, akşamüstü sahildeki salaş bir restoranda taze Ege mezeleri ile donatılmış masanızda gün batımını seyretmektir.

Dereköy

Bodrum Yarımadası’nın iç kesimlerindeki Dereköy, popüler sahil beldelerinin aksine kalabalıktan uzak, kırsal yaşamın sürdüğü özgün bir köy olarak dikkat çekiyor. Bodrum merkezine yalnızca 8-10 km mesafede olmasına rağmen, Dereköy’e vardığınızda kendinizi adeta bambaşka bir dünyada buluyorsunuz. 800 yıllık bir geçmişe sahip olan köyde, son yıllarda birçok sanatçı ve zanaatkâr da yerleşmiştir. Denizden içeride, yemyeşil tepelerin arasında kurulu Dereköy, doğayla iç içe sakin yaşam tarzı ile Bodrum’un diğer mahallelerinden ayrışmaktadır; bu da onu huzur arayanlar için cazip kılmaktadır.

Köye yaklaşırken yol kenarında karşınıza çıkan sıra dışı manzaralar, Dereköy’ün sanatsal ruhunu hemen hissettiriyor: Bir evin taş duvarına asılmış rengârenk sandalyeler, bir atölyenin önünde her biri oyma motiflerle süslenmiş ışıldayan kabak lambalar, eski ahşap kapılar ve rengârenk seramik küpler köyün girişinde size “hoş geldin” diyor. Dereköy, yıllardır çömlekçilikten el işlemeciliğine kadar çeşitli zanaatların var olduğu bir yer; köyde dolaşırken minik atölyelere uğrayıp ustaların nasıl çalıştığını izleyebilir, beğendiğiniz el emeği ürünlerden satın alabilirsiniz. Özellikle süs kabağından yapılan otantik Bodrum lambaları ve minyatür yel değirmeni heykelcikleriyle tanınan Dereköy’de, her dükkân adeta küçük bir sanat galerisi gibidir. Köy meydanında yaşlı amcalar günlük sohbetlerini ederken, arka planda tavukların özgürce gezinmesi ve horozların ötüşü duyuluyor. Tarihi su sarnıçları ve taş evleriyle görülmesi gereken detaylara sahip Dereköy’de zamanın nasıl geçtiğini anlamak zor. Eğer aracınızla Gümüşlük yolunda Dereköy’den geçerseniz bir mola vermeyi unutmayın.

Mynet'in Sesi
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR