
Mahfi Eğilmez’in Açıklaması: Faiz Neden, Enflasyon Sonuç mu?
Türkiye’nin önde gelen iktisatçılarından Mahfi Eğilmez, bugün yayınladığı yazısında son zamanların en çok tartışılan konularından biri olan enflasyon-faiz ilişkisinin detaylarını ele aldı. “Faiz Sebep…” başlıklı bu yazı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Aralık ayındaki toplantısında 250 baz puanlık faiz indirimini gerçekleştirmesinin ardından kaleme alındı.
Yazısına, “Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu’nun Aralık ayı toplantısından sonra enflasyonda bir düşüş eğilimi gözlemlediğini belirterek politika faizini yüzde 50’den 47,5’e düşürdü.” şeklinde başlayan Eğilmez, Merkez Bankası’nın almış olduğu bu kararda gecelik borçlanma uygulaması ile borç alma ve verme faizleri arasında üç puanlık bir fark yarattığını vurguladı ve şöyle devam etti:
“Bu şekilde, uzun süre sadeleşme politikası çerçevesinde yürüttüğü çabalar da bir kenara itilmiş oldu.”
Eğilmez, faizin enflasyon düşerken enflasyonu birkaç puan geriden takip etmesi; enflasyon yükseldiğinde ise önüne geçmesi gerektiğini ifade ederek, Türkiye’nin 2021 yılı Ocak ayından günümüze kadar Merkez Bankası faizi ve enflasyon arasındaki ilişkiyi değerlendirdi.
2021 yılı Eylül ayında enflasyonun yüzde 19, Merkez Bankası politika faizinin de yüzde 19 olduğunu anımsatan Eğilmez, bu durumda TCMB’nin faizi artırarak enflasyondaki artışın önüne geçmesi gerektiğini vurguladı.
Fakat bunun yerine, Merkez Bankası’nın siyasetçilerin “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” söylemine dayanarak politika faizini yüzde 18’e indirdiğini ve sonraki aylarda faizi daha da düşürerek yüzde 8,5 seviyesine indirdiğini açıkladı.
Faiz indirimleri sırasında enflasyonun yükseldiğini belirten Eğilmez, TCMB’nin döviz kuru artmaya başladığında faizi hızla artırmak yerine, kur korumalı mevduat hesapları oluşturarak ikinci bir yanlış yaptığını ifade etti.
Daha sonra da faizler düşerken enflasyonda görülen düşüşü, 2023 yılının başlangıcındaki dönemde ele aldı.
Bu yanıltıcı görünümün baz etkisi, ücret sınırlamaları ve ithal girdi maliyetlerinin düşük olması gibi etkenlerden kaynaklandığını belirtti.
Ardından, 2023’ün ikinci yarısında faizin artırıldığı ve enflasyonun tekrar yükselişe geçtiği dönemi analiz etti. Bu dönemin ters baz etkisi ve kira ile okul ücretlerindeki tavanların kaldırılmasının yanıltıcı olduğunu vurguladı.
Son olarak, Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 50’ye yükselttikten sonra arka arkaya 9 ay boyunca bu seviyede sabit bekletmesi hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu süreçte enflasyon düşüşünde yine baz etkisi olsa da asıl belirleyici etken faizin yüksekliği ve kurun stabil hale gelme eğilimi oldu. 3 yılı aşkın bir süreyi kapsayan bu gereksiz deneyim, Merkez Bankası’nın enflasyon düşerken politika faizini enflasyonun birkaç puan üzerinde tutarak düşürebileceğini ama enflasyon yükselirken de politika faizini enflasyonun birkaç puan üzerinde olacak şekilde öngörerek artırabilmesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Bugünlerde ‘enflasyonu düşürmek için faizi düşürmek gerekir’ şeklindeki söylemler siyasetin gündeminde tekrar yer alınca, bu konuları yeniden yazma gereği hissettim.”