2025 için Ekonomistlerin Dolar/TL Tahminleri ve Enflasyon Üzerine Yorumları
İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen 2024 Türkiye Ekonomisine Bakış ve 2025 Beklentileri panelinde, uzman isimler ekonominin seyrine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomist Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, dünya çapındaki en büyük iki sorunun Trump’ın korumacı politikaları ile Çin’in artan teknolojik gücü olduğunu vurguladı. Bu dinamiklerin küresel ticarette önemli dönüşümlere neden olacağını belirtti.
“Türk Lirası Değer Kaybedecek”
Türkiye’deki büyümenin düşük kalabileceğini, ancak büyük çaplı ekonomik çalkantıların gündeme gelmeyeceğini öngören ekonomist, enflasyonun %35 seviyelerine düşebileceğini ama %30’un altına inmenin oldukça güç olduğunu ifade etti.
Akat, Türk lirasındaki değer kaybının önümüzdeki yıl da devam edeceğini dile getirerek, dolar/TL kurunun 45-50 TL aralığında seyredeceğini bildirdi.
“Kapsamlı Bir Politika Değişikliğine İhtiyaç Var”
Türkiye’nin ekonomik sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşabilmesi için kapsamlı bir politika değişikliğine ihtiyaç duyduğunu belirten ekonomist, dışsal şoklara karşı daha dayanıklı bir ekonomi modeli geliştirilmesinin elzem olduğunu savundu.
“Dünya Ekonomisindeki Büyüme Hızı Düşecek”
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, ABD ve Çin arasındaki rekabete dikkat çekerek, Asya’da Çin’in dijital yuanı yaygınlaştırma çabası ile ABD’nin doların küresel etkinliğini koruma stratejisinin çatıştığını belirtti.
ABD’nin korumacı politikalarının ve Çin’in ihracata dayalı büyüme modelindeki zorlukların dünya ekonomisinde büyüme hızını azaltacağına dikkat çekti.
“Enflasyonu Kontrol Altına Alamıyoruz”
Prof. Dr. M. Ege Yazgan, pandemi sonrası birçok ülkenin enflasyonu kontrol altına almayı başardığını, ancak Türkiye’nin bu konuda geride kaldığını ifade etti.
Türkiye’nin faiz oranlarını düşürerek büyüme hedeflediğini, ancak bu politikanın yatırımları artırmaktan ziyade olumsuz bir etki yarattığını bildirdi.
Enflasyonun %30’un altına inmesinin zorluklarına dikkat çeken Yazgan, enflasyonu düşürmek için alternatif bir makroekonomik yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini belirtti.
