Oyun

Switch 2: Konsol Lansmanlarının Artık Neden Eskisi Gibi Heyecan Verici Olmadığının En Güzel Örneği

7. doğum günümde hissettiğim dayanılmaz heyecanı asla unutamam. 1998’di ve Pokémon, dünyadaki en büyük şeydi, özellikle benim gibi ilkokul çocuğu için. Fakat benim elimde ne bir kart ne de bir oyun yoktu. Hatta bir Game Boy’um bile yoktu. Bu yüzden o doğum günde tek istediğim şey Pokémon’du ve bunu alacağımı biliyordum.

Gece yarısından önce neredeyse uyuyamadığımı hatırlıyorum; hayal gücüm, oyunun nasıl olabileceği ile ilgili gerçek dışı senaryolarla dolup taşıyordu. Sabah çok erken uyandım, ailemin ve kız kardeşimin alt katta süsleri ayarladığını duyduğumda, aşağı inmeyi bekledim. Okul günüydü ama onların benim heyecanımı hissettiğini bildiğim için bana okuldan önce bir şey açmamı izin verdiler.

Ve tabii ki, o yenilenmiş Game Boy ve Pokémon Blue çıktı karşıma.

N64, PS2 ve hatta Xbox 360 ile ilgili benzer hikayeler paylaşabilirim. Her birinde çok farklı yaşlardaydım, bu yüzden heyecan farklı tatlarda geliyordu ama hepsi de aynı derecede güçlüydü. O günden bu yana bir konsol için hissettiğim bu heyecanı daha önce yaşamamıştım; yalnızca orijinal Switch’le hissetmiştim, şimdi Switch 2’yi oynayıp aşkla bağlandıkça neden olduğunu anlıyorum.

Yeni konsolda eski konsolun tadı

Switch 2’yi elime aldığımda onun özel bir his vermemesi için ilk suçlu olarak yaşımı suçlamak istemiştim. Artık tam anlamıyla bir yetişkinim ve kariyerim oyunları kapsıyor, bu yüzden yeni bir konsolun büyüsünün solması doğal. Ama ilk ayımın ardından, hissettiğim şeyin çok daha fazlası olduğuna ikna olamadım.

Switch 2, Nintendo için en baştan sona bir devam konsolu gibi hissettiriyor. Bu cümle ilk başta sıradan görünebilir; çünkü Nintendo ona Switch 2 adını verdi. Ancak Wii ile Wii U arasında temel farklılıklar vardı. Bu kesinlikle, çoğu insanın belirteceği gibi daha güçlü bir Switch. Evet, buradaki fare kontrolleri ve kamera gibi bazı ilginç eklemeler var ama bu, Nintendo’nun yaratıcı bir sıçrama yaptığı anlamına gelmiyor. Aynı arayüz, çok sayıda güncellenmiş Switch oyunu ve konsolun kendisi, eski olanın daha rafine bir şekli.

Bunların hiçbiri kötü değil ama yeni bir konsol oynadığımı unutmayı oldukça kolaylaştırıyor. Oyun grafiklerindeki ve performansındaki sıçramalar bu kadar azaldığında, ayrıca çok sayıda çapraz nesil oyunu olduğunda, geçmiş nesillerde hissettiğim yeni ve heyecan verici duyguyu elde etmek çok zor. Game Boy, PS2 ve Xbox 360 ile geçirdiğim günlerin hatıraları, hepsinin birbirinden belirgin şekilde farklı olmasındandı. Artık yüzde yirmi gibi PC benzeri yükseltmelerin olduğu bir dönemdeyiz ki bu, yeni bir konsol hissinin kaybolmasına sebep oluyor.

Bana, Henry Ford’a yanlış atfedilen ve artık doğru olmayan bir alıntıyı hatırlatıyor: “Eğer insanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı atlar derlerdi.” Bu sözün nereden geldiği belli değil ama yeni konsollar için geçerli olduğu kesin. Herkes sadece aynı şeyin daha iyi versiyonunu istiyor — daha hızlı atlar — ki şu an onu alıyoruz. Bu harika ama daha hızlı bir at, bir arabadan çok daha heyecan verici değil.

Bu histe nostaljinin bir payı olduğunu biliyorum. Tıpkı eski oyunların daha iyi olduğunu düşündüğümüz gibi, yeni konsolları alma anılarımızı da pembe gözlüklerle hatırlama eğilimindeyiz. Bir daha asla 7 yaşında olmayacağım, boş evde, ebeveynlerimin boşanmasından önce Pokémon oynayarak geçirdiğim günlerimi bir daha yaşayamayacağım. PS2’mi aldıktan sonra okulu bırakarak tüm gün Kingdom Hearts oynamak da mümkün olmayacak. Ama bence artık tüm yeni konsollar, hatta Nintendo bile, aynı kontrol cihazını, aynı arayüzü ve sadece küçük grafik geliştirmeleri sunarak güvenli oynamayı tercih ediyor. Bu iş açısından tamamen mantıklı. Ancak yeni bir konsolla böyle güçlü anılar oluşturamayacak olmama üzüldüğümü de belirtmek isterim.