Aile ve Çocuk

Ebeveynler için öz-sevgi stratejileri | Anne

“Kendime zaman ayıramıyorum. Biliyorum, buna ihtiyacım var; ama kendime zaman verirsem kötü bir anne oluyormuşum gibi hissediyorum. Zaten zamanım da yok!”

Dünya genelinde birçok ebeveynden duyabileceğiniz, maalesef oldukça yaygın bir dilek. Çocuk yetiştirme sürecinin talepleri, ebeveynlerin sürekli koşuşturmalarına ve kendi ihtiyaçlarına birkaç dakika ayırmanın hayalini bile kuramamalarına neden olabiliyor. Fakat öz-şefkat – kişinin kendisine de başkalarına gösterdiği nezaket ve anlayışla yaklaşması – ebeveynler için son derece önemlidir. Çocuk yetiştirme sürecinde doğru gitmeyen birçok şey var; bu talepleri karşılayabilmek için kendimizi beslemenin yollarını bulmalıyız.

Kişisel bakım yapmak bazen bir yük gibi gelebilir – sonuçta kim bir iş daha yapmak ister ki? Ancak bilim açıkça belirtmekte: Kendimize şefkatle yaklaşmak hem bizim hem de çocuklarımız için gereklidir. Stres seviyemizi düşürmekte, ebeveynliğe keyif katmakta ve kısa sürede yoğun programlar içinde bile uygulanabilmektedir. Öz-şefkat, kendine acımanın panzehiridir. Zorluklarla, boşanma gibi süreçlerle başa çıkmamıza yardımcı olur, motivasyonumuzu yüksek tutar ve ilişkilerimizde daha destekleyici ve ilgili olmamızın önünü açar.

Farkındalık ve öz-şefkat için neler yapmalıyız?

Uykusuzluk ve ev işlerinin yarattığı yorgunluk, kendimizle ilgilenmemizin önündeki en büyük engellerden biridir. Neyse ki kısa süreli meditasyonlar bile hayatımızda önemli değişimler sağlayabilir.

Ayak tabanlarındaki hisler ya da sırtınızdaki gücün farkına varmaya çalışmak gibi basit uygulamalar, zaman alan daha kapsamlı farkındalık teknikleri kadar etkili olabilir. Ayrıca kolayca uygulanabilir ve sürdürülebilirler. Araştırmalar, kısa süreli ve basit meditasyon tekniklerinin insanlara aşırı iştah ya da depresyon gibi sorunlarla baş etmede yardımcı olduğunu göstermektedir.

İşte evin karmaşası içinde, günün her anında uygulayabileceğiniz, zaman almayan ve gözler açıkken yapılan birkaç farkındalık ve öz-şefkat tekniği:

  • Başladığınız yerde kalın – ayakta, yemek yaparken ya da bulaşıkları yıkarken. Gözleriniz açık olsun.

  • Ayaklarınızın zemine sağlam basışını hissedin. Nefesinizi derin bir şekilde almaya çalışın.

  • Nefesin bedeninize girdiğini, sizi doldurduğunu ve yenilediğini hissedin.

  • Şimdi de nefesinizi verirken hissetmeye çalışın. Zorlamadan, bırakın bedeninizden çıksın.

  • Bazen o kadar meşgul oluyoruz ki nefes aldığımızın farkına varamıyoruz. Bir duraklayın. Nefes alış-verişinize odaklanın.

  • Dikkatinizi bir sonraki nefes alışınıza yönlendirin. Zorlamaya gerek yok, doğal nefesinizi hissedin. Taze oksijeni bedeninize alın.

  • Bedeninizden çıkan havayı hissedin. İçinizde tuttuğunuz tüm stresi ve gerginliği bırakın.

  • Dilerseniz bir ya da iki elinizi kalbinizin üzerine koyun. Kendinize karşı şefkat hissetmeye çalışın.

  • Bu şefkati çevrenizdeki insanlara da yaymaya çalışın.

Ebeveynlerin en sık şikayet ettikleri konulardan biri, çamaşır, bulaşık ve temizlik gibi sürekli angaryalardır. Bu işlere karşı kin beslemeye başladığımızda, öfkeli ve tahammülsüz hale gelebiliriz, evin idaresi ya da aile ile ilgilenmek bize zor gelebilir. İhtiyaç anında söylenmenin bir sakıncası yok; ancak bu angaryalarda da keyifli bir şeyler bulmak mümkündür. Günlük yaşamın sıkıntıları arasında yenilik anlarını bulmayı öğrenin. Örneğin bulaşıkları yıkamadan önce kısa bir farkındalık pasajı okuyun; bulaşık yıkarken kendinizi çok daha heyecanlı ve daha az gergin hissedeceksiniz. Özellikle erken yaşlarda doğal olarak meraklı olan çocuklarınızı örnek alabilir ve çevrenizi onların gözünden görmeyi deneyebilirsiniz. Deneyimlerinizi hikâye haline getirmeyi deneyin ve çocuğunuzdan katılmasını isteyin, yaşı uygunsa eğer. Örneğin banyo saatinde fark ettikleriniz hakkında konuşabilirsiniz: “Su sıcak, sabun kaygan, baloncuklarda gökkuşakları var” gibi. Sıradan hayatın sihrini görmeye çalışın. Çocuklar bunu başarabiliyorlarsa, siz de yapabilirsiniz.

Günlük hayatın kıymetini bilmediğimiz parçalarına dikkat etmek de önemlidir. Örneğin eller; ellerinizin ne kadar harika olduğuna bir göz atın. Bulaşıkla dolu lavaboya veya çamaşır yığına yaklaşmadan önce kendinize bir dakika verin ve ellerinizi içtenlikle takdir edin.

  • Ellerinize bakın. Bileklerinizi çevirin. Hislerinize dikkat edin.

  • Yumruğunuzu sıkın ve bırakın. Her bir noktasını hissetmeye çalışın.

  • Kalp atışlarının ve titreşimlerin farkına varın.

  • Gün içinde her işimizde kullandığımız ellerimizi nadiren takdir ediyoruz.

  • Her bir parmağın ve avuç içlerinin farkına varın. Biraz şükran duymaya çalışın.

  • Bir sonraki aktivitenize geçmeden önce dikkatinizi bedeninizde tutmaya çalışın.

Ebeveynlik zor bir süreçtir. Çoğumuz, hiçbir zaman yeterince iyi olduğumuzu ya da tüm bu sorumluluklarla baş edebileceğimizi hissetmiyoruz. Bunun sebebi içsel bir eksiklik değil. Birçok ebeveyn dikkatini çocuklarına yönlendirse de, mutlu bir ebeveynlik deneyimi için içsel değişimlere odaklanmak gereklidir. Farkındalık ve öz-şefkat, geliştirebileceğimiz ve başkalarıyla paylaşabileceğimiz becerilerdir. Ayrıca, bunları uygulamak için sabit bir şekilde oturmanız ya da gözlerinizi kapatmanız gerekmez.

Kaynaklar:

Susan M. Pollak. “Why Parents Need a Little Self-Compassion”. Şuradan alındı: https://greatergood.berkeley.edu/article/item/why_parents_need_a_little_self_compassion (22.02.2020)