
İlişkiyi Canlı Tutmanın Yolları
Yazı: Elif Girgin
Yorgun bir günün akşamında dinlenmek için neler yaparsınız? Kanepeye uzanıp televizyon izlemek mi? Belki sıcak bir duş almak… Yoksa sadece yatıp uyumak mı? İlişkinizin yıprandığını hissettiğinizde, yapacaklarınız bu kadar basit olabilir mi? Dinlenmekle geçecek mi yorgunluğunuz, yoksa daha da artacak mı?
‘Metal yorgunluğu’ diye bir kavram var…
Uzun yıllar boyunca çalışan ve sürekli titreşim ve hareketlere maruz kalan malzemeler zamanla dayanıklılıklarını kaybederler. Ve siz, sağlam göründüklerini düşünürken, yıllarca dayanma gösterdikleri unsurlar bir anda çöküşlerine sebep olabilir. İlişkilerde durum benzer, görünüşte mutlu giden ilişkiniz içten içe yıpranmaya başlar. Önceleri önemsiz görünen bir konu, aniden ilişkinizi sona erdirebilir. Peki, bu neden olur? Yazar ve İlişki Danışmanı Candan Ünal ile Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol, ilişkilerin neden yıprandığını ve bunları canlı tutmak için neler yapılabileceğini ele aldı.
İlişkiler neden yıpranır?
“Aslında ilişkiler yıpranmaz, insanlar değişir. İnsanlar değiştikçe hayat ve ilişkilerine bakış açıları da değişir,” diyen İlişki Danışmanı Candan Ünal; “Çoğu zaman aradığımız, istediğimiz ve sevdiklerimiz değişir. Bu değişim zamanla eski olarak nitelenir. Bir taraf sürekli kitap okurken ve sanatla ilgilenirken diğer taraf yerinde sayıyorsa, o ilişki eskiyip çatlamaya adaydır,” diyerek ortak değişimin önemini vurguluyor. Uyumun önemine değinen Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol, “İlişkilerde aynı evi paylaşmaya başladıkça eşler, diğerinin farklı özelliklerini fark etmeye başlarlar. Bu süreç her iki taraf için zordur. Eşler, birlikte paylaşımlarda bulunarak bireyselliklerini dengelemeye çalışırlar. Denge kurulmadığında ise sorunlar ortaya çıkar,” diyor.
Aşkın gözleri kördür
İlişkinin başlangıcında, çiftlerin birbirlerinin görüp geçiştirdiği huy ve davranışlar, zamanla sorun haline gelebilir. Çünkü insanlar da her şey gibi değişir. Sevdikleri, tercihleri veya kokuları zaman içinde farklılaşabilir. Bu durum, çiftler arasında mesafe yaratabilir. Candan Ünal, ‘aşkın gözü kördür’ ifadesini hatırlatarak, “Aşk zamanında, karşıdaki ne yaparsa yapsın güzel gelir. Aşk, sihirli bir şekilde her şeyi pembe gösteren bir mucizedir. Ancak, hiçbir sihir sonsuza dek sürmez; aşk zamanla ya sevgiye ya nefrete ya da yok saymaya dönüşebilir,” diyor. Özellikle evlenmeden önce, karşısındakini değiştirme umudunun yaygın olduğunu belirten Ünal, bu durumun çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandığını ifade ediyor.
Baskı altında evlenmek
Toplumumuzda hayat adeta sıra ile ilerliyor. Okulu bitir, işe başla, evlen, çocuk sahibi ol. Üzerinde birey olarak kendi yaşamını sürdürecek ve ilişkinin sorumluluklarını üstlenecek gelişim yeterince değerlendirilmiyor. Aileler destek olmaya çalışırken, ilişkilerin dinamiklerine de karışıyor; bu durum çiftlere zarar verebilir. Psikolog Erol, çiftlerin sınırlarını belirlemesinin önemine dikkat çekiyor ve dikkat edilmesi gerekenleri sıralıyor…
• Kişiler, aileleri ile kendi oluşturdukları ailenin sınırlarını netleştirmeli.
• Eşler, anne ve babalarının müdahale etmesine karşı durabilmeli.
• Ailelerine aşırı bağlı olan eşler, bu ilişkileri gözden geçirmeli ve kendilerini geliştirmelidir.
• Nişan veya flört döneminde, ilk heyecanla kabul edilmeyecek durumlar konusunda duygular uygun şekilde ifade edilmelidir.
• Eşle yaşanan sorun, eşle çözülmeli; diğer aile üyelerine söylenecek şeyler de eşle paylaşılmalıdır.
• Her ilişki kendine özgüdür; çiftler başkalarının ilişkilerini kendi ilişkileriyle kıyaslamamalıdır.
• ‘Gelin’, ‘kaynana’, ‘görümce’ veya ‘damat’ olmaya dair önyargılarla ilişkiler şekillendirilmemelidir.
İlişkiyi canlı tutmak için öneriler
• Ben-sen karşılaştırmalarını azaltın.
• Birlikte geçirdiğiniz zamanlarda ortak paylaşımlar sağlayacak alanlar oluşturun.
• Hediye almak ya da birlikte yemek yemek için özel günleri beklemeyin; fırsatlar yaratın.
• Sorunlar ortaya çıktığında, küsme veya yargılama yerine anlama çabası içinde olun.
• Birbirinizin ilgi alanlarına ve hobilerine kayıtsız kalmayın.
• Her şeyi birlikte yapmaya çalışmayın.
Fanteziler, ilişkiyi canlı tutar mı?
İlişkileri canlandırmanın yollarından biri de cinsel hayatı dinamik kılmaktır. Cinsel yaşamı renklendirmek için fanteziler, birçok çiftin kapısını çaldığı bir seçenektir. Ancak, her ilişki için fantezilerin canlı bir etki yaratacağını söylemek doğru olmayabilir. Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol, “Beyin, cinsel haz sağlayan en önemli organdır. Bedensel uyarılma sağlanırken zihin fantezilere kayabilir. Kadınlarda romantizm, erkeklerde ise cinsellik belirgin fantezilerin ön planda olduğunu görmekteyiz. Fanteziler sınırsızdır; istediğinizi zihninizde hayal edebilirsiniz. Ancak, zihninizde canlandırdıklarınızı gerçekleştirmek zor olabilir,” diyor. Fantezilerin pratiğe dönüştürülmesinde eşlerin uyumu önemlidir. İki taraf da istekliyse, yeni deneyimlerin ilişki üzerindeki etkisi olumlu olur. Ancak, bir taraf fanteziyi paylaşmak istemiyorsa zorlamak ilişkide olumsuz etkiler yaratır. Fantezilere aşırı düşkünlük, gerçek yaşamdan yabancılaşmaya ve cinsel memnuniyetsizlik meydana getirebilir. Candan Ünal, ülkemizde fantezilerini gerçekleştiren çiftlerin sayısının az olduğunu, birçok erkeğin eşlerini ‘anne’ gibi gördükleri için bu konulardan kaçındığını belirtiyor. Tabuları aşmak zor olsa da, dürüst ve açık bir cinsellik ilişkilerin güçlenmesi için önemli bir unsurdur. Bu nedenle çiftlerin birbirini iyi tanıması, sınırlarını bilmesi gerekir.
Aşk mı, sevgi mi?
Aşkı fazla önemseyip, ilişkide saygı, sevgi ve hayranlığın eksik olduğu durumlar ilişkileri zorlayabilir. Aşk ve sevginin genellikle karıştırıldığını söyleyen Ünal, “Aşk bencilce ve negatif duygular içeren bir tutku. Cinsellik, çekim gücü ve tutkuyla ilişkilidir. Gerçek sevgi ise saygı ile birliktedir. Aşk, saygıyı her zaman ön planda tutmaz,” diyor. Psikolog Erol, ilişkilerin bitmesine neden olan faktörler arasında aşkın bitişinin pek çok durumda geri planda kaldığını ifade ediyor ve bunu şu şekilde sıralıyor:
• Anlaşmazlık
• İstismar, fiziksel veya sözlü şiddet (hakaret, aşağılama vs.)
• Aldatma
• Ailenin etkisi
• Cinsel sorunlar
• Ekonomik nedenler
• Alkol veya madde kullanımı
Çocuktan önce ve sonra durum
Çocuk, ilişkileri zorlayan bir diğer etkendir. İsteyerek ya da isteyerek çocuk sahibi olan çiftler vardır. Bazı çiftler, çocuğun ilişkiyi kurtaracağını düşünebilir. Ancak çocuk bakımı yıpratıcı ve zorlu bir süreç olabilir; eşleri birbirinden uzaklaştırabilir. Psikolog Zehra Erol, “Çocuk sahibi olmaya karar vermek, eşlerin yaşamında yeni bir sorumluluğu beraberinde getirir. Kadın hamilelikteki değişimlere alışırken, eşinin ilgisine de ihtiyaç duyar. Çocuk bakımında sorumluluk paylaşımı yapmamış eşler, yorgunluk hissi yaşayabilir,” diyor. Bu noktada gerekli önlemleri şöyle sıralıyor:
• Eşler ilişki problemlerini çözmeli. İletişim ve sorumluluklar üzerinde çalışılmalı.
• Bebek doğduktan sonra yakınlardan destek alınmalı. Kadınlar dinlenmeli ve kendilerine vakit yaratmalı.
• Eşler, çocuk dışında birlikte zaman geçirme fırsatları oluşturmalı.
Çocuk evliliği kurtarır mı?
İlişki Danışmanı Candan Ünal, “Eşlerden biri ikinci çocuğa hazır hissetmiyorken, diğeri hamile kalırsa, bu çocuk ilişkiyi canlandırabilir mi?” diye sorarak, her iki tarafın istikrarlı ve mutabakata ulaştığı durumların önemine dikkat çekiyor.
Duygular zamanla dalgalanabilir
Hayatta hiçbir duygunun sürekli olarak aynı yoğunlukta yaşanmasının mümkün olmadığını belirten Ünal; “Aşk, sevgi ve heyecan birçok iniş çıkış gösterir. Bir gün tutkuyla partnerinizle sevişirken, ertesi gün ayrı fakat yakın bir mesafede oturmak isteyebilirsiniz. Bu, bir duygunun tamamen yitip gittiği anlamına gelmez, dalgalanma doğaldır,” diyor.
Deneyim almak önemli
Bireylerin kendilerine vakit ayırması ve hobilerinin olması da önemlidir. “Birey geliştikçe, algısı açılır ve bunu sevdikleriyle paylaşma gereksinimi duyar. Eğer karşı taraf bu gelişimi destekliyorsa, ilişki güçlenir. Toplumumuzda birey olmanın ve özgür alan ihtiyacının tam olarak anlaşılamaması sorun yaratır. Evlendiğimizde karşı tarafın tapusunu almış gibi davranmak yerine, her bireyin özel bir alana ihtiyacı olduğu gerçeğine ihtiyacımız var,” diyor. Burada dengeyi sağlamak önemlidir. Çünkü sürekli birlikte bir şeyler yapmaya çalışmak ya da tamamen ayrı hayatlara yönelmek, her ikisi de sağlıklı olmayabilir.
Modern zamanlarda aşk yıpranıyor mu?
Büyük şehirlerde eve ulaşmanın zorluğu nedeniyle çiftlerin birbirine zaman ayırması gerçekten zorlaştı. İşten ya da trafikten dolayı gerginlik yaşamak, eve vardığınızda yapacak farklı şeyler bulamayacağınız anlamına gelebilir. Bu durum, modern hayatın sunduğu özgürlüklerin aslında birçok özgürlüğü kısıtladığını gösteriyor. Peki, bu duruma çare ne? Ünal, ilişkide bağları güçlendirmek adına belli kurallar koymanın önemini vurguluyor ve örnek olarak her perşembe iki saat baş başa kalma veya her cumartesi film izleme gibi rutinler belirlemenin ilişkinin gelişimini oldukça olumlu etkileyeceğini ekliyor.