
Cinsel Uyarılma Bozukluğu Nedir?
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
*Formsanté Kasım 2015 sayısından alınmıştır.
Cinsel ilişkiye girileceği hissedildiğinde vücutta bir uyanış baş gösteriyor. Tepeden tırnağa gerçekleşen bu değişiklik, hazzın zirveye ulaşmasında en büyük destekleyici faktör oluyor. Cinsel uyarılma bozukluğu durumu ise hazzın değil, bir zorunluluk veya acı verici deneyim ile ilişkilendiriliyor.
Cinsellik, insan hayatının hava ve su kadar doğal bir ihtiyacı! Çiftlerin ilişkilerinde ise vazgeçilmez bir unsur. Ancak bazı fizyolojik ve psikolojik sorunlar, bireylerin cinselliği gerektiği gibi yaşamasını imkansız hale getirebiliyor.
Günümüzde cinsel işlev bozukluğuna neden olan birçok hastalık bilinmektedir. Bu rahatsızlıkların altında hormonal problemler, kullanılan ilaçlar gibi pek çok etken yatabiliyor. Bunun yanında, yanlış bilgiler, toplumsal baskılar ve geçmişte yaşanan travmalar da bu sorunları tetikleyebilir. Bunlardan biri de cinsel uyarılma bozukluğu. Toplumda çok bilinmediği için diğer cinsel işlev bozukluklarıyla karıştırılıyor ve pek çok kişide görülüyor. Bu konuda medikal ve terapötik yöntemlerle tedavi uygulanıyor, sorularımızın yanıtlarını Psikiyatri Uzmanı, Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney’den aldık.
CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU NEDİR?
Sürekli ya da tekrarlayan biçimde, cinsel uyarılma eksikliği veya uyarılmanın cinsel birleşmeye kadar sürdürülememesi “cinsel uyarılma bozukluğu” olarak tanımlanıyor. Bu durum, cinsellikle ilgili zorluklar yaşanmasına yol açar. Çünkü beden, cinsel ilişki için cinsel uyarılma ile hazırlanıyor. Cinsel arzu ortaya çıktığında vücutta çeşitli değişiklikler meydana geliyor. Uyarılma sırasında erotik duygular yoğunlaşıyor, vajinada cinsel birleşme için kayganlaşma oluşuyor. Vajinaya yönelik kan akımı artıyor. Cinsel heyecan neticesinde kalp atışları hızlanıyor, nefes alışverişleri artıyor ve vücutta genel bir sıcaklık hissediliyor. Göğüsler gerginleşiyor, meme uçları dikleşiyor, klitoris şişiyor ve vajina uzayıp, genişliyor ve gevşiyor. Böylelikle cinsel organ birleşme için hazır hale geliyor. Cinsel uyarılma bozukluğunda ise bu değişiklikler meydana gelmiyor. Doğal olarak cinselliğin diğer evrelerine geçiş sağlanamıyor. Sonuç olarak cinsellik ya sona eriyor ya da hazzın olmadığı, zaman zaman acı veren bir cinsel birleşme yaşanıyor.
KADINLARDA BU SORUN SIK MI GÖRÜLÜYOR?
Cinsel uyarılma bozukluğunun kadınlarda ne derece yaygın olduğu tam olarak belirlenememiştir. Ancak yapılan bir araştırmaya göre, evliliğinde mutlu olduğunu belirten kadınların üçte birinde bu soruna rastlanıyor.
NEDEN ORTAYA ÇIKIYOR?
Aşırı endişe, suçluluk hissi ve cinsellikle ilgili korkuları olan bireylerde cinsel uyarılma bozukluğu daha yaygındır. Genellikle Türkiye’de cinsellik, aceleyle ve çoğu zaman ön sevişme olmadan başlatılıyor. Bu durum, bedenin cinsellik için hazırlanmasını engelliyor. Ayrıca hormonal bozukluklar ile bazı psikiyatrik, tansiyon, idrar söktürücü, alerji, astım ve kolesterol ilaçları da cinsel uyarılmayı azaltabiliyor.
CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU BİR KADINI NASIL ETKİLER?
Cinsellik belirli bir sırayla yaşanır. Öncelikle kadında cinsel istek oluşur, ardından cinsel uyarılma gerçekleşir. Bu aşamayı cinsel haz dolu bir birleşim dönemi izler, sonrasında ise orgazm ve rahatlama dönemi gelir.
Kadınlar birçok nedenle cinsel uyarılma bozukluğu tedavisinden uzak duruyor. Toplumda genç kızların cinselliğe olan ilgileri ağır bir şekilde eleştiriliyor. Cinsellik hakkında konuşmanın ayıp ve günah olarak görülmesi de sorunun bir diğer boyutunu oluşturuyor. Birçok kadın hayatları boyunca hiç mastürbasyon yapmıyor; çünkü toplumda bu eylem sadece erkeklere ait bir cinsel doyum yöntemi olarak algılanıyor. Kadınların yalnızca eşlerinin cinsel isteklerine yanıt vermesi gerektiği düşüncesi hakim. Ayrıca kadınlar eşleriyle cinsel konularda konuşmuyor; vücutlarından hangi yerlerden zevk aldıklarını, neleri sevmediklerini veya hangi pozisyonları tercih ettiklerini ifade etmiyor. Bu nedenle hem kadınlar hem de erkekler, cinselliği sadece arkadaşlarının sohbetlerinden öğrendikleri kadarıyla deneyimliyor. Ayrıca kadınların eşleriyle bu konularda konuşması ve cinsel isteklerini dile getirmesi ayıplı kabul ediliyor. Cinsel istekleri olan kadınlar, olumsuz bakış açısıyla karşılaşabiliyor. Çoğu kadın yeterince uyarılmadığı halde cinsel birleşmeyi reddedemiyor. Araştırmalara göre, birçok kadın ön sevişme sırasında eşlerine bazen hiç, bazen de çok az katıldıklarını ve cinsel birleşme esnasında genelde hareketsiz kaldıklarını gösteriyor. Evlilikteki çatışmalar, eşler arasındaki yakınlık eksiklikleri ve duygusal bağlardaki kopukluk da bu sorunları ortaya çıkarabiliyor. Eşini sevmeyen, istemeyen kadınlar da uyarılma problemi yaşayabiliyor.
EŞİNİZLE ARANIZDAKİ ENGELLERİ KALDIRIN
Cinsellik mahrem bir konudur. Ancak bu durum eşler arasında geçerli olmamalıdır. Cinselliğin gerektiği gibi yaşanmasını engelleyen en büyük etken, çiftler arasındaki iletişimsizliktir. Yrd. Doç. Dr. Üney, çiftlerin sorunlarını görüşmeleri halinde, bunları kendi aralarında bilgi alışverişi ile çözebileceğinin altını çiziyor. “İletişim kurarak, konuşmak, çiftlerin sorunları için cinsel terapiste yönlendirilmesine yardımcı olabilir. Cinsel sorunların neredeyse tamamının çözümü mümkündür. Bu konuda sıkıntı çekenlerin cinsel tedaviye başvurmakta tereddüt etmemesi büyük önem taşımaktadır” diyor.
BUNUN TEMELİNDE NE YATIYOR?
Cinsel uyarılma problemi yaşamanın en önemli nedeni, yetersiz ön sevişmedir. Oysaki cinsel uyarılma için ön sevişmenin önemi büyüktür. Bu süreç, uyarılmayı kolaylaştırır. Kısa süren ön sevişmelerde kadın bedeni cinsel birleşme için yeterince hazırlanamıyor. Bazen sadece ön sevişmenin uzatılması bu sorunu ortadan kaldırabiliyor. Erken boşalma problemi yaşayan erkekler, bu durumu yaşamamak için ön sevişmeyi kısa tutma eğiliminde olabilir; bu da kadının cinsel uyarılmasını olumsuz etkileyebilir.
Cinselliğin uygulandığı ortam da kadının cinsel uyarılmasını etkileyebilir. Düzensiz, aşırı ışıklı veya karanlık ortamlarda bulunmak, yatak odası kapısının kilitli olmaması, çocukların aynı odada olması gibi faktörler önem taşıyor. Ayrıca hamilelik kaygısı veya hamilelikte bebeklerine zarar verme korkusu da diğer etkenler arasında yer alıyor.
Bazı kadınlar, cinsellikten, penisten ve meniden tiksindikleri için cinsel uyarılma yaşayamayabilir. Bu durumun mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca geçmişinde tecavüz veya taciz yaşamış bireylerde de cinsel uyarılma önemli bir sorun çıkarabilir. Eşinden aldatılan kadınlarda da cinsellikle ilgili karmaşık problemler gelişilebilir.
BAŞKA SORUNLARLA KARIŞTIRILABİLİR Mİ?
Birçok cinsel sorunda benzer belirtiler gözlemlenmektedir. Neredeyse her cinsel problemde cinsellikten uzaklaşma yaşanmaktadır. Bu nedenle sorunun kaynağının mutlaka araştırılması gerekmektedir. Cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel istek bozukluğu ile karıştırılmaktadır. Cinsel istek bozukluğunda genellikle cinselliğe başlama ile ilgili bir sorun varken, bu konuda vücudun cinselliğe hazırlanmasında problemler gözlemlenmektedir. Ayrıca ağrılı cinsel birleşmelerle de karıştıra bilmektedir. Ancak bu durumların altında enfeksiyonlar, kist hastalıkları, geçmişte yaşanan ameliyatlar, idrar yolu iltihabı, menopoz veya hormonal problemler yatmaktadır. Vajinismus da cinsel uyarılma bozukluğu ile karıştırılan başka bir cinsel sorun olarak ortaya çıkmaktadır; çünkü vajinismusta arzu ve uyarılmada bir sorun yoktur ancak kadın cinsel ilişki sırasında bacaklarını kasıp geri çekilerek birleşmeye izin vermez.
NEDEN PSİKOLOJİK Mİ, YOKSA FİZYOLOJİK Mİ?
Bu sorunun yalnızca küçük bir kısmı fizyolojik yani başka bir rahatsızlığa bağlı olabilmektedir. Özellikle hormonal problemler yaşayan kadınlarda veya bazı ilaçların etkisiyle cinsel uyarılma bozukluğu görülebilir. Temel neden ise büyük oranda psikolojik kökenlidir. Bazen panik bozukluğu, endişe bozukluğu, depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk gibi pek çok zihinsel rahatsızlık bu duruma neden olabilir. Bunların tedavisi bile sorunu ortadan kaldırabilir. Aşırı endişeli kişiler, özgüven eksikliği yaşayanlar, cinsellikle ilgili yanlış bilgiye sahip olanlar, cinsellikte yoğun korkular yaşayanlar ve eşleriyle çatışma içinde olan kişiler bu problemi yaşayabilirler.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Bu sorunla bir uzmana başvuran kişiler, altta yatan fiziksel bir problemin varlığını anlamak için bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına yönlendirilmektedir. Eğer fiziksel bir sorun varsa, önce bu tedavi ediliyor, ardından cinsel terapi sürecine geçiliyor. Aksi takdirde direkt olarak cinsel terapiye başlanıyor. Bu tedavi esnasında eğer başka bir psikiyatrik rahatsızlık yoksa, ilaç kullanılmadan cinsel terapistin önerileri ve verdiği görevler uygulanıyor. Cinsel terapi sürecinde çiftler mutlaka cinsel yönden bilgilendirilmektedir. Tedavi süresi ortalama 6-12 seans sürmektedir. Bu terapiler eşlerle birlikte yani çift olarak yapılmaktadır; tek başına tedavi genelde tercih edilmez ama gerekirse uygulanabilir. Medya ve internette bazı seanslarla bu sorunun çözülebileceğine dair reklamlara rastlansa da bunların bilimsel bir geçerliliği bulunmamaktadır. Cinsel terapilerin uzman kişiler tarafından gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.
TEDAVİ İLE BU SORUNDAN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?
Cinsel tedavi, oldukça başarılı sonuçlar verir. Ancak tedavinin başarısını etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Çiftin bu tedaviye olan yaklaşımı, verilen görevlerin yerine getirilmesi, eşlerin tedavi arzusunun gücü ve seansların düzenli alınması tedavinin olumlu bir şekilde sonuçlanmasını etkiler. Eşini istemeyen çiftlerde ise tedavi genellikle başarısız olmaktadır. Eğer tedavi koşullarına uyulursa, kadın bu sorundan tamamen kurtulabilir.
BU SORUNUN ORTAYA ÇIKIŞINDA CİNSEL MİTLERİN ROLÜ VAR MI?
Cinsel yaşam, toplum ve kültür ile şekillenir. Yeni nesiller yetişirken, toplumun hafızasında var olan bilgiler, düşünce kalıpları ve yargılarla karşılaşmaktadır. Cinsellik konusundaki yanlış ve abartılı bilgiler fazlasıyla yaygın. Birçok kişi cinselliği, gençliğinde arkadaşlarıyla yaptıkları sohbetler üzerinden öğreniyor. Genellikle yeterince cinsel deneyime sahip olmayan gençler, birbirlerine yanlış bilgiler veriyor. Ancak günümüzde internet, kitap, dergi ve gazete gibi kaynakların kolay ulaşılabilirliği ve cinselliğin birçok alanda daha rahat konuşulması, önemli ilerlemelere yol açmıştır. Yine de yanlış bilgiler hala yaygınlığını koruyor.
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Üney bu soruyu şu şekilde yanıtlıyor: “En başta orgazm kavramını açıklamak gerekir. Orgazm, Yunanca’da şehvetli heyecan anlamına gelir. Kadın cinsel uyarının artışını takiben vajina, rahim ve kasık bölgesinde hissettiği ritmik kasılmalar ve buna eşlik eden yoğun zihinsel haz ile orgazmı deneyimler. Bu; havada asılı kalma veya kontrolün kısmen kaybolması gibi hissettirebilir. Kadınlarda orgazm, erkeklerde olduğu gibi cinsel birleşme sırasında bir kez yaşanmak yerine, aynı cinsel birleşme süresince bir veya daha fazla kez yaşanabilir.
Orgazm bozukluğu, cinsel birleşmelerin çoğunda (yüzde 75 veya daha fazlasında) kadının orgazm olamaması durumu olarak tanımlanır. Bunun yanı sıra, orgazmın düşük haz düzeyinde yaşanması da orgazm bozukluğu olarak değerlendirilebilir. Bazen erkeklere ait cinsel sorunlar (sertleşme problemi ve erken boşalma gibi) kadının orgazm olamamasının en önemli nedenleri arasında yer alır. Çünkü orgazm olabilmek için cinsel birleşmenin kesintisiz ve belirli bir süre boyunca devam etmesi gerekir. Ülkemizde cinsel sorunlarla bir uzmana başvuran kadınların yarısında orgazm bozukluğu görüldüğü tespit edilmektedir.
Cinsel uyarılma bozukluğunda, cinselliğin bir sonraki aşaması olan orgazm yaşamak imkansız hale gelebilir. Bazen kadınlar cinsel uyarılma bozukluğu yaşamasına rağmen ‘orgazm olamıyorum’ şikayetiyle cinsel terapistlere başvurabiliyor.