
Hiperseksüalite mi, Nemfomani mi?
Başlangıçta keyifli anlar sunabilse de, bu durum zamanla bireylerin hayatını cehenneme çevirebiliyor. Peki, nasıl mı?
İsimlendirme ve yaftalama isteği, uzun yıllardır varlık göstermekle birlikte, cinsellik konusundaki kullanımı daha da belirgin hale geliyor. Örneğin, frijit ve iktidarsızlık terimleri günlük yaşamda sıkça dile getiriliyor. Ancak bu tanımların bilimsel bir temeli yoktur; daha çok popüler kültürde bireyleri etiketlemek amacıyla kullanılmaktadır. Son zamanlarda Lars von Trier’in 2013 yapımı “Nymphomaniac” filmiyle sıkça gündeme gelen “nemfomani” terimi de bu etiketlerden biridir. Psikiyatristler, psikologlar ve cinsel terapistlerin son dönemde sıkça karşılaştıkları bu olgu, aşırı cinsel istek ve ilgiye sahip olan, bunun sonucunda sürekli cinsel aktiviteler gerçekleştiren, pek çok cinsel deneyim yaşamalarına rağmen bir türlü doyum hissi elde edemeyen kadınlar için tanımlanmaktadır. Ancak, günümüz bilim dünyasında nemfomani kavramı kabul görmemektedir; aslında bahsedilen olgu hiperseksüaliteyi ifade ediyor. Kadınlarda bu durum için nemfomani tanımı kullanılmakta. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cem İnsesu, kadınlar için nemfomani teriminin bir erkek fantezisi olduğunu, aynı durumun erkekler için ise satiriasis ya da Don Juanizm olarak tanımlandığını belirtiyor. “İster Batı toplumlarında ister Türkiye’de olsun, cinsellik ile ilgili pek çok mit var. Nemfomani de bunlardan biri. Gerçekte bilimsel olarak yoktur. Biraz erkek fantezisi ve toplumun kadınlara yüklediği bir damga ifadesidir. Burada kastedilen, klinik olarak hiperseksüaliteyi yani aşırı cinsel istek ve ilgiyi tanımlıyor. Ancak, bu durum da tartışmaya açıktır; çünkü hiperseksüalite bir cinsiyete özgü değildir. Bu kavramlar özellikle 19. ve 20. yüzyıl mitlerine dayanmaktadır ve geçmişte bilimsel olarak da savunulmuş olsa da artık güncelliğini yitirmiştir.”
YAŞAMI CİNSELLİK YÖNETİYOR
Kadınlarda görülen aşırı cinsel istek, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Özellikle son 10-15 yılda internetin yaygınlaşması önemli bir değişim yarattı. Prof. Dr. İncesu, sanal seks, pornografi ve sosyal medyanın etkileşimiyle cinsellikte muazzam bir dönüşüm yaşandığını ifade ederek, “Tarih bunu bir gün yazacak ve biz şu an bu döneme tanıklık ediyoruz. Bildiğimiz anlamdaki cinselliğin son yüzyılını yaşıyoruz. Cinsellik kavramı köklü bir değişim geçiriyor, yeniden şekilleniyor. Hiperseksüalite de bu süreçte öne çıkıyor. 15 yıl önce bu kavram gündemde değildi; şu anda ise başvuran hastalarda önemli sorunlar görüyoruz. Cinselliği yaşamlarının merkezine yerleştiren ve diğer birçok yaşam aktivitesini buna feda eden bireyler var, çoğunluğu erkek. Ancak kadınların sayısı az. Günün önemli bir bölümünü cinsel aktivitelere ayıran bu grup için aktif bir cinsel yaşam yaşamak, pornografi izlemek ya da mastürbasyon yapmak fark etmiyor. Cinselliğe sürekli zaman ayıran, sıkça cinsel aktivitelere kendini adayan, en ciddi işler yaparken bile aklında cinsel düşünceler olan, bir türlü doyum sağlayamayan bir nesil ortaya çıkıyor.”
Günümüzde, cinsellik üreme amacından uzaklaşarak bir haz aracı haline gelmiştir. Bu değişim, refah toplumlarının yaşam şekilleri ve ihtiyaçlarının dönüşmesi ile birlikte, bireylerin cinselliği yaşam konforlarının ve zevklerinin bir parçası olarak görmelerinin etkisiyle sıkça kabul görmektedir. Günümüzde çok sayıda tercih ve seçenek mevcuttur. Cinsel fanteziler daha zengin ve yaygın olarak yaşanıyor. Bu faktörler de kadınlar ve erkekler arasında bir içsel etkinlik sürecinin oluşmasına neden oluyor. Prof. Dr. İncesu, günümüzde karşı karşıya kalınan sorunun bu olduğunu ve bazı ülkelerde hiperseksüalite tedavisine özel kliniklerin bile kurulduğunu vurguluyor.
DOYUMSUZLUK YAŞANIYOR
Başlangıçta cinsel ilişki sıklığı, partnerler arasında hoş karşılanırken, bir noktada hiperseksüalite sorun haline gelmeye başlıyor. Kadınlar açısından nemfomanik olarak adlandırılan bireyler çeşitli sorunlar yaşamaktadır. Bunlar toplum kaynaklı problemler olabiliyor; kadınlar cinselliklerini özgürce yaşamak istiyor, bunu erkeklerde olduğu gibi uzun süreli bir ilişkiye oturtma gereği hissetmiyor. Prof. Dr. İncesu, erkeklerin nasıl yargılanmıyorsa kadınların da aynı şekilde yargılanmaması gerektiğini vurguluyor. Ancak burada ince bir çizgi olduğunu ekliyor. “Eğer burada gerçekten hiperseksüalite var ise, bu durum kişinin ruhsal durumunda, ilişkilerinde ve psikolojisinde sorunlar yaratıyor. Uzun vadeli ilişkiler kurmakta ve sürdürmekte zorluk çekiliyor, sonuçta doyumsuzluğa neden oluyor. Gerçek doyuma ulaşmakta güçlük yaşanıyor. Cinsel davranışlar nedeniyle ilişki kurmak için risk alıp zarar görebiliyorlar. Bunların sonuçlarını yaşıyorlar ve bazen depresyona giriyorlar. Hastalar bu şikayetlerle bize başvuruyor ve destek arıyor.”
SORUN, PSİKİYATRİK DE OLABİLİR
Hiperseksüalite, patolojik nedenlere bağlı olarak görülebilir. Bazen psikiyatrik hastalıkların belirtilerinden biri olarak ortaya çıkabilir. Nemfomani tanımı buradan gelmektedir; “nemfo” kadın, “mani” ise çılgınlığı ifade ediyor. Örneğin bipolar bozukluğun manik döneminde aşırı istek ve dürtüler görülebilir. Prof. Dr. İncesu, bu hastalığın her bireyde gözlemlenmediğini, ancak bazı olguların manik dönemde aşırı cinsel arzu ve aktivite gösterdiklerini belirtiyor. Bu dönemde tüm haz aktivitelerinde artış yaşanır. Bazıları spesifik olarak bu haz aktivitesi üzerinden devam eder ve birçok kişiyle cinsel ilişkiye girebilir. “Bu durum sebebiyle depresyona giriyorlar. Çünkü kişinin hiçbir sınırlaması yok; aynı anda birkaç kişiyle birlikte olabiliyorlar.” Prof. Dr. Cem İncesu, maninin tedavi edilmesiyle bu durumun düzeldiğini, hiperseksüaliteye yol açan diğer hastalıkları ise şu şekilde açıklıyor: “Epileptik bireylerde de zaman zaman cinsel istek artışı bulunabilir. Beyin tümörleri de bu duruma neden olabilir. Ayrıca uyuşturucu kullanan kişilerde abartılı cinsel aktiviteler gözlemlenebiliyor. Ancak, son yıllarda bu faktörlerden bağımsız hiperseksüalite vakalarıyla sıkça karşılaşılıyor. Kişilik bozuklukları da bu soruna yol açabiliyor. Borderline, antisosyal ve kısmen histrionik kişilik bozukluklarında da görülebilir. Histrionik kişilik bozukluğu olan bireyler cinsel aktiviteye girmese de başkalarını kışkırtıcı davranışlar sergileyebilirler.
ODAK NOKTASI SADECE CİNSEL HAZ
Hiperseksüalite cinsel haz merkezli olduğu için, aşk, sevgi, bağlılık, ilişki kurma, duygusallık ve şefkat gibi unsurlar yer almıyor. İlişkiler, fiziksel haz ve doyum ile sınırlı kalıyor, ancak burada da sorunlar çıkıyor. Psikolojik açıdan farklı problemler de yaşanabiliyor. Örneğin bazı erkekler boşalamazken, kadınlar orgazm olmalarına rağmen doyum hissi yaşamıyor. Bazı hastalar, günde ortalama dört-beş kez cinsel aktivite yaşamadan rahat edemediklerini ifade ederler; bu durum büyük bir anksiyeteye yol açmakta ve gerçek doyum hissinden yoksun kalmalarına neden olmaktadır. Hiperseksüalite, hem kişinin hem de partnerinin hayatını altüst edebiliyor. Düzenli bir ilişki sürdürmeye çalışan hiperseksüaliteye sahip kişiler, zamanla partnerlerinden olumsuz yanıt alabiliyorlar. Tamamen cinsel aktivitelere yönelmek yerine, mastürbasyon yapmak ya da başka kişilerle birlikte olmayı deneseler de bu isteklerini dengelemekte zorluk çekiyorlar. Bu gibi sebepler, hiperseksüalite yaşayanların uzun vadeli ilişkiler sürdürmekte zorlanmalarına yol açıyor. Evlilik gibi cinsel sadakate dayalı ilişkilerde sorunlar ortaya çıkıyor; çünkü dürtüler cinsel arayışa yönlendiriyor. Genellikle partnerler buna uymaya çalışsa da frekans uyumsuzluğu yaşanıyor. Ortak bir paydada buluşabilirse, ilişki devam edebiliyor; ancak gerçek anlamda hiperseksüaliteye sahip bireylerde bu büyük sorun yaratmakta. Evlilikte, ilişkiyi sürdürmekte zorluk yaşanıyor veya büyük sayıda aşırı ilişkiler kurulabiliyor.
TEDAVİ NASIL YAPILIYOR?
Hiperseksüalite belirtileri ile uzmana başvuran kişilerde, öncelikle altta yatan bir patoloji olup olmadığı araştırılıyor. Eğer varsa hormonal tedavi yöntemleri değerlendiriliyor; bazı hormon ilaçları cinsel isteği artırabiliyor. Gerçekten hiperseksüalite durumu varsa, tedavi sürecinde ilaç ve psikoterapi uygulanıyor. İlaç tedavisi, patolojik kaynaklı aşırı cinsel isteği olan kişilerde gündeme geliyor. Psikoterapi ise bireysel olarak uygulanmakta ve sıkça tercih edilmektedir. Kişinin düzenli bir partneri var ise çift terapisi veya cinsel terapi de yapılabilmekte.
Ayşegül Uyanık Örnekal/Formsanté