Aşk ve İlişkiler

Güce mi yoksa aşka mı boyun eğiyorsunuz?

Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal

Bazı ilişkilerde bir taraf, diğerini neredeyse tamamen kontrol altına alabiliyor. Partnerini kaybetmek istemeyen kişi, yapılan her şeyi kabul ederek kendinden ödün verebiliyor. Gücü elinde tutan taraf, karşısındakine adeta bir nesne gibi yaklaşabilir ve bir gün aniden vazgeçebilir. Diğer yandan, bazı ilişkilere her iki taraf da koşulsuz bir teslimiyetle kendini bırakabiliyor. Sevgi, saygı ve aşkın öne çıktığı bu tür ilişkilerde sorunlar, iletişim kurarak ve ortak karar alarak çözülebiliyor. İlişkilerde teslimiyet konusunu Klinik Psikolog ve Çift Terapisti Serhat Damar ile görüştük. Bu tür birlikteliklerin iç yapısı, partnerler tarafından nasıl algılandığı ve dışarıdan nasıl göründüğü hakkında bilgi aldık.

BİRLİKTELİKLERDE GÜÇ DENGESİ NASIL OLMALI? BUNUN İDEAL BİR FORMU VAR MI?
Bu durum, bizi “kazanan” ve “kaybeden” olarak iki tarafa ayırıyor. Oysa çift ilişkilerinin amacı kazanmak veya kaybetmek değil, paylaşmak ve karşılıklı olarak gelişmektir. Sağlıklı bir ilişki için gücün tek kişide toplanmaması önemlidir; kadın ve erkeğin gücü eşit şekilde paylaşılmalıdır. Öte yandan, bazı alanlarda güç kadında, bazı alanlarda ise erkekte olabilir. Denge bu şekilde kurulduğunda her iki taraf da kendini “güçlü” hissedebilir.

PARTNERLERDEN BİRİNİN BASKIN OLMASI HALİNDE, İLİŞKİDE SORUN ÇIKABİLİR Mİ?
Güç tamamen bir tarafta olduğunda “güç zehirlenmesi” yaşanabilir. Tüm gücü kendisinde toplayan partner, zamanla eşini değersiz görmeye başlayabilir. Araştırmalar, insanlar kendilerini çok güçlü hissettiklerinde çevresindekileri “nesne” olarak algılamaya başladıklarını göstermektedir. Bu durum çift ilişkileri için de geçerlidir. Kendini güçlü hisseden bir partner, diğerini adeta bir nesne gibi değerlendirmeye başlar. Bir süre sonra bu algı, karşısındakini “yük” olarak görmeye yol açar. Baskın olan tarafın algısı sürekli daha olumsuz bir hale dönüşür. Çift terapisi seanslarında, eşlerin birbirleriyle spontane diyaloglarında bir taraf, diğerinin üzerindeki gücünü kullandığı dil ile açıkça ortaya koyuyor. Partnerine hakaret edip aşağılayıcı ifadeler kullanıyor ancak bunun farkında olmuyor. Nazik kadın ve erkeklerin söylemeyeceği sözler, bu güç nedeniyle dile getiriliyor. Terapist durumu defalarca vurgulasa da, aşağılayıcı davranışlar sürekli tekrarlanıyor. Mevcut durum, çiftin ilişkisini kalıcı olarak zehirleyici bir hal alıyor. Çünkü hiç kimse sürekli aşağılandığı, hakarete uğradığı ve “eşya” gibi görüldüğü bir partnerle mutlu olamaz. Bu tür davranışlara maruz kalan taraf, zamanla eşine olan sevgisini ve duygusal bağını kaybederken, bir yandan da terk edilmemek için çaresiz çaba göstermektedir.

Güce mi teslim oluyorsunuz, aşka mı? - Resim : 2

DENGESİZLİK HALİNDE GÜÇSÜZ TARAFIN PARTNERİNE TAM TESLİMİYETLE YAKLAŞMASINA RASTLANABİLİYOR MU? BÖYLE BİR DURUM İLİŞKİYİ NASIL ETKİLİYOR?
Evet, dengesizlik durumunda güçsüz taraf partnerine tam teslimiyetle yaklaşabiliyor. Bu durumda çiftin ilişkisi, güçlü olan ile hiç gücü olmayan, pasif ve zavallı bir kişinin birlikteliğine dönüşüyor. Gücün dengesiz dağılımı, partnerlerden birinin ilişki üzerindeki hakimiyetini artırıyor. İletişim tarzından önemli konularda karar almaya kadar tüm söz hakları güçlü tarafta oluyor. Diğerinin ne düşündüğü veya hissettiği göz ardı ediliyor. Güç, partnersel ilişkilerde dengesiz dağıldığında yozlaşıyor. Aynı iş yerlerinde görülen mobbing benzeri aşağılamalar, küçümseme ve psikolojik baskıya dönüşüyor. Bu tür bir ilişki, hem kadın hem de erkek için sağlıklı değildir ve ciddi duygusal sorunlara yol açıyor.

BU TABLODA GÜCE DAYALI BİR TESLİMİYETTEN SÖZ EDİYORUZ. BÖYLE BİR ÇİFTTE SEVGİDEN SÖZ ETMEK MÜMKÜN MÜ?
Bir tarafın güçlü olduğu, diğerinin de buna teslimiyet gösterdiği çiftlerde ezilen tarafın sevgisinden bahsedilebilir. Teslim olan taraf, sevgisiyle partnerinin yaptıklarını kabullenir. Partnerinin kendisine yeniden ilgi göstermesi umuduyla, yapılanların çoğuna göz kapayabilir. Onu kaybetme korkusuyla, aşağılamalara göz yumar. Güçlü olan taraf ise, eşinin bu boyun eğici davranışları karşısında daha aşağılayıcı ve dışlayıcı bir tavır sergileyebilir. Çünkü daha önce yaptığı her şeye boyun eğdiğini bilir. Yenilerine de boyun eğmek zorunda olduğu düşüncesiyle aşağılayıcı, psikolojik şiddet ve değersizleştirme artarak devam eder. Gücü elinde bulunduran eşin öfkesine zamanla partnerinden duyduğu tiksinti duygusu da eklenince, çift arasında mesafe daha da açılır.

DAHA SAĞLIKLI İLİŞKİLERDEN SÖZ ETMEK GEREKİRSE… İLİŞKİDE TESLİMİYETÇİ OLMAK DOĞRU MU? YANİ BİRLİKTELİKTE BİR ŞEYLERİ KONTROL ETMEK YERİNE, AKIŞINA BIRAKMAK İLİŞKİNİN DAHA SAĞLIKLI, MUTLU VE HUZURLU OLMASINI SAĞLAR MI?
Çift ilişkilerinde her şeyi akışına bırakmak veya kontrol altında tutmak, ilişkilerin sağlıklı olmasını sağlamıyor. Eşlerin birbirine tamamen serbest bıraktığı ve her şeyin akışına bırakıldığı ilişkiler kesilmelere yol açabiliyor. Duygusal bağlar derinleşemiyor. Eşlerin birbirlerini ve ilişkiyi sistematik olarak kontrol altında tutması ise, birlikteliğin ihtiyaç duyduğu boşluğa zarar veriyor ve bu durumu partnerlerin birbirini kontrol etmeye çalışan robotların mekanik ilişkisine dönüştürüyor. Oysa çift ilişkisinin doğasında teslimiyet vardır. Bu teslimiyet, her iki tarafın da karşılıklı olarak güçlü olduğu bir ilişki biçiminde gerçekleşir. Anlamlı ve duygusal derinliği olan bir çift ilişkisi, genellikle erkeğin kadının üzerindeki gücüyle belirlenir. Benzer durum, kadın açısından da geçerli.

Güce mi teslim oluyorsunuz, aşka mı? - Resim : 3

BUNUN TEMELİNDE SAF SEVGİ YATIYOR DİYEBİLİR MİYİZ? HUZUR BULDUĞU BİRİNİN YANINDA TUML EGO, HIRS VE KONTROL TAKINTILARINDAN UZAKLAŞMAK İNSANI NASIL ETKİLER?
İnsanı hırs, ego ve kontrol takıntılarından uzaklaştırmak zor olsa da, bunların yumuşatılması mümkündür. Huzur bulduğu birinin yanında, kişi bu tür takıntılarını azaltarak daha uyumlu ve dengeli bir hale gelebilir. Bu durumu, bir çocuğun saflığına erişmek, annesiyle kurduğu ilişki gibi de tanımlayabiliriz. Kadın-erkek ilişkisi, gücün etkisinin belirgin olduğu bir alan. Bizler anne ve çocuk arasındaki saf birliğe ulaşamasak da, gücü eşler arasında dağıtarak hem kendimizi hem de ilişkimizi koruyabiliriz. Çift ilişkilerinde güç veya teslimiyet tek taraflı olduğunda ortaya çıkan güç, her iki partneri de zehirleyebilir. Bu nedenle, karşılıklı teslimiyetin ve güç paylaşımının olduğu ilişkiler sağlıklı olarak değerlendirilmektedir.

BU TABLODA PARTNERLERİ NE BEKLİYOR?
Öncelikli beklenti, dengeli bir ilişkidir! Bu sayede her iki taraf da ilişkiden memnun kalabilir. Çünkü bu tür bir ilişkinin insanın ihtiyaçlarını karşılaması kolaylaşır. Bağlanma, ilgi, sevgi, şefkat ve kabul gibi özellikler bu ilişkilerde yer alır.

ÇİFTİN ÇEVRESİ BU DURUMA NASIL TEPKİ VERİYOR?
Ortaya çıkan tepki, çevrenin özelliklerine göre değişkenlik gösteriyor. Eğer çevredeki kişiler tek taraflı teslimiyet ve gücün birkişide toplanarak, diğer partnerin ezildiği ilişkileri tercih ediyorsa, tepki bazen alaycı, bazen yadırgayıcı, bazen de reddedicidir. Ancak, daha sağlıklı olduğunu belirttiğim “karşılıklı teslimiyet” ve “gücün paylaşımı” özelliklerini taşıyan bir ilişki tercih ediliyorsa, çevre de buna onay verir.

BU TÜRLÜ BİRLİKTELİKLER UZUN ÖMÜRLÜ OLUYOR MU?
Evet, ilişkiler hem uzun ömürlü hem de duygusal derinliğe sahip olabiliyor. Bu da çiftin birbirine daha sağlam ve derin bağlarla kenetlenmesiyle sonuçlanıyor ki aslında uzun ömürlü ilişkinin temelinde de bu yatıyor. İnsan doğasında, uzun süreli ilişki kurmaktan ziyade “sonsuza dek bir arada olmak” vardır; yani kısa ya da uzun, herhangi bir ömür biçmeden sonsuza kadar birlikte kalma isteği.

AYRILIKLAR İLİŞKİ TÜRÜNE GÖRE DEĞİŞİYOR
İlişkide teslimiyet iki farklı açıdan ele alınıyor. Kimi zaman, partnerlerden birinin neredeyse köleleştiği ve bir nesne haline geldiği birlikteliklere rastlanıyor, kimi zaman da tam tersi görülüyor. Peki, ya ayrılık söz konusu olursa, neler yaşanıyor? Klinik Psikolog Serhat Damar, bu durumu yanıtlamak için böyle ilişkileri iki gruba ayırmak gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “İlk grupta, teslimiyeti karşılıklı olarak yaşayan çiftler yer alıyor. Bu kişiler arasında güç, kadınla erkek arasında dağılıyor ve denge sağlanıyor. Denge duygularda da kendini gösteriyor. Bu durumun, çiftin uyumunu bozacak aşırı öfke, şüphe ve kıskançlık gibi duygulara nadiren rastlanıyor. Bu tür sorunların ortaya çıkması durumunda çift arasında çözüme ulaşmak mümkün olabiliyor. Bu insanların bir arada kalması veya ayrılıkları, gücün etkisinden bağımsız gerçekleşiyor. Her iki durumda da denge faktörü etkilenmiyor. İkinci grupta, güçsüz olan partnerin teslimiyet gösterdiği ve güçlü olanın onu ezdiği ilişkilerde, ezilen taraf ayrılıktan korkuyor. Eşi veya partnerinden kötü davranışlar görse bile, ilişkinin sürmesi için çaresizce çaba göstermeye devam ediyor. Tek taraflı teslimiyetin zararlı olduğunu göremiyor. Bu ilişkinin verdiği değersizlik, utanç, suçluluk gibi olumsuz duygularla birlikte bu yükü omuzlarken gösterdiği çabanın anlamsızlığını kabul etmek istemiyor. Ayrılıklarda, tehdit edilen her zaman teslimiyet gösteren taraf olurken, tehdit eden ise gücü elinde bulunduran kişi olmaktadır. Bu tür ilişkilerde çoğunlukla terk eden güçlü tarafta, terk edilen ise teslimiyet gösteren taraftadır. İlişki bir kere bozulduğunda, güçlü taraf karşısındaki kişiyi bir nesne gibi görmeye başlıyor; bazen onu evin bir köşesine koyabiliyor, bazen gözünden uzağa tutabiliyor, bazen de daha fazla görmekten vazgeçerek terk edebiliyor.”

* Formsante dergisinden alınmıştır.