Aşk ve İlişkiler

30 Yaşındaki Randevu

3O YAŞINA GİRDİĞİNİZ ZAMANDAN İTİBAREN GÖZLERİNİZİN ÖNÜNDEN BİR PERDE KALKIYORMUŞ GİBİ HİSSEDİYORSUNUZ, İKİ AY ÖNCE BUNU KENDİM TECRÜBE ETTİM. İnsanların içsel niyetlerini daha iyi anlıyor, hem iyi hem de kötü düşüncelerini gözlerinden okuyabiliyor, olayları iki perspektiften değerlendiriyorsunuz. Üç yıl önce ‘Bir daha bu kişinin yüzüne bakmam’ dediğiniz insanlara karşı ne kadar hoşgörülü olabildiğinize şaşırıyor, daha önce kriz anlarında bağıracağınız durumlarda şimdi daha sakin kalmayı öğreniyorsunuz. Ancak esasen erkekleri tamamen farklı bir bakış açısıyla değerlendirmeye başlıyorsunuz. Sihir bozuldu, aşık olmanın zorlaştığı düşüncesine inanmıyorum ama büyümekle birlikte daha gerçekçi bir bakış açısına ulaşmak doğru bir tespit. Erkeklerin bu görüş açısına erişmesi ise 30 yaşında değil, belki 40’larında gerçekleşecek ya da hiç olmayabilir. Dolayısıyla sizin görebildiğiniz ‘yenilikler’, onların paralel evreninde aynı şekilde gelişmeyebilir. Hala 18 yaşındaki gibi davranabilir, o duygusal seviyede sevebilir ve neden böyle davrandıklarını bilmeden hareket edebilirler. Ama konumuza dönelim; bu yazıda 30’larınızdan itibaren randevular ve ilişkiler hakkında bilmeniz gereken yedi maddeyi sıralayacağım, böylece bir sonraki adayınıza karşı hazırlıklı olursunuz.

1. EMİN OLANA DÜŞÜNMEK YETMEZ
Yani 1-2 aydır her şey yolunda, siz mutluyken o da memnun görünüyor, aileleriyle tanışmaktan bahsediyor ve siz de anninize ondan önceden bahsettiniz ama… İşin bir ‘ama’sı var; bu yaş grubundaki erkekler, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde evlenecekleri, hayatlarında sürekli yanında istedikleri kadın arayışındalar. Ancak kendilerini tamamen bir kadına adamak için hazır olmayabilirler, dolayısıyla sizle birlikte başka kişilerle de görüşüyor olabilirler. Bu, hem bir seçim süreci hem de kendilerini kanıtlama dönemi olarak tanımlanabilir. Kimi, anneleri gibi yemek yapacak, çoraplarını katlayacak ve PlayStation oynamalarına izin verecek flörtü keşfederken, diğer yandan Tinder’dan tüm opsiyonları değerlendirme isteği beliriyor. Tek yapmanız gereken, o erkek için tek kadın olduğunuzdan emin olana kadar kendinizi ilişkinin içinde farz etmemek. Bu konuyu netleştirmek için, derinlere gömülmüş Amerikan kültürü şekliyle ‘Başka biriyle görüşüyor musun?’ gibi direkt bir soru sorabilir veya altıncı hissinizin sesini dinleyebilirsiniz. Yarışmacılara bol şans!

2. ÇİÇEKLER VE ÇİKOLATALAR İKNA EDİCİ OLABİLİR
30 yaşın getirdiği avantajlardan biri budur. İş hayatına atılan ve para kazanmaya başlayan nadide erkeklerimiz, üniversite kampüsünden ya da partilerden uzak kaldıklarından, küçük romantik jestlerle dikkat çekmekten mahrum kaldılar. Ama yılmadılar ve çiçekler ile çikolatalarda çözüm buldular. Bu çabaları için onları takdir ediyorum; ama buradan kendi cinsime sesleniyorum; yeni tanıştığınız birinden yaklaşık ilk hafta içinde iş yerinize ya da evinize gönderilen çiçekler, açıkçası pek bir anlam ifade etmez. Ancak her bir çikolata lokması, göz boyama, dikkat çekme ya da varlığını kabul ettirme çabaları gibi anlamlar taşıyabilir. Kimsenin moralini bozmaya niyetim yok ama çabuk aldanmamanız konusunda bir uyarı yapmak istiyorum. Şu an, gençlik döneminden gelişen bir dönemeci geçiriyoruz. Yoldan koparılan çiçeklerle, jöleli saçlar ve montundan düşmek üzere olan pantolonuyla aniden kapınızda beliren ‘erkek arkadaş’ imajının sona erdiğini belirtmek zorundayım. Lütfen bunları düşünerek masanızdaki çiçeği hemen çöpe atmayın; sadece adayınızın karşısında iki gün içinde eriyip gitmeyin yeter.

3. RUH EŞİ, RUHLAR ALEMİNDE BULUNUR
Disney bize mutlu yaşamanın bir erkeğe bağlı olduğunu uzun yıllar boyunca anlatsa da, 30 yaş görünce rüyadan uyanıyorsunuz. Hiçbir erkeğin sizin hayalinizdeki gibi olamayacağını, hatta ‘Bu da insan mı şimdi?’ diye sorgulayacağınızı ve sizi tam anlamıyla tamamlayacak birinin olmadığı gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz. Bunun yerine elindekilerle yetinmeli, ‘herkesin zor yanları vardır’ anlayışıyla durumu kabullenmeli ve artılar-eksiler tablosu yapma aşamasına gelmelisiniz. Ama isterseniz bunların yerine, mutluluğu ve kendinize yetebilmeyi geliştirmeye odaklanabilirsiniz. Kendinizi sevmezseniz, başkasını sevme olasılığınız da olmaz. Çünkü işin sırrı burada; yalnızca iç dünyanızda huzurlu, mutlu ve tam hissettiğinizde, tüm bu beklentilerle o ‘beyaz atlı prens’i bulma şansını yaratabilirsiniz.

4. KAÇAN KOVALANIR KAVRAMI ARTIK GEÇERLİ DEĞİL
Kadın-erkek ilişkileri konusunda doğduğumuz günden itibaren duyduğumuz ‘kaçan kovalanır’ sözü, 30’lara gelince eski anlamını yitiriyor. Hayır, kaçan kovalansa da, karşı taraf da bir tepki veriyor. Şaka bir yana, elbette bu durum ilişki başlangıcında geçerli olabilir; ama işler değişiyor. Kısa sürede başlayıp hızla sona ermesi, herkesin lehine. Çok fazla uzatmayın, çünkü hayat hızlı; zaman çok değerli. Herkesin bir yoğunluk içerisinde olduğunu unutmayın. Bu kaçmalar ve kovalamalar, flört döneminin bir parçası ama ilişki sürecinin geleceği hakkında bir ipucu yaratırsa, o zaman kaçarak kurtulmak isteyen siz olmayacaksınız. Her şeyi tadında tutmak en iyisi. Elbette onu tanıyacak fırsatlar yaratın ama kendinizden uzaklaşmayacak şekilde de dikkat edin.

5. ARALIK YARATIN
Neyi mi? Aranızdaki mesafeyi. Boşluklar bırakın, yani mesafe tanıyın, boğmayın, sıkmayın. Gün boyunca zaten stres, koşturma, telefon trafiği ve yanınızdaki insanlarla vakit geçirmek zorunda kalıyorsunuz. Herkesin kendisine ayıracak zamana ihtiyacı var. Bu, yaşın getirdiği ruh halleri arasında. Onun olduğu kadar sizin de bu zamana ihtiyaç duyabileceğinizin farkında olun. Kendine güvenen bir kadından daha çekici bir şey yok. Erkekler, kendi başına zaman geçirebilen ve buna önem veren kadınlara saygı duyarlar. O yüzden hemen yanına taşınmayı isteyen sevgili konumundaki kişilere ‘bir sakin ol’ diye söylemeyin ama kendi dilinizle bu boşluğa şimdilik ihtiyacınız olduğunu ifade edin. Boşluk iyidir, uzak kalmaktan korkmayın. Kendi programlarınızı yapmanın ya da hobilerinizi sürdürmenin birçok erkeği etkilediğini unutmayın, bu da bağımsız biri olduğunuzu gösterir ve bu oldukça çekici bir özellik.

30 yaş randevusu - Resim : 2

6. LOKASYONUN ÖNEMİ (MI?)
Artık dışarıda yemek yeme dönemi değil, evde yemek yapma dönemi 30 yaşla birlikte görkemli bir açılış yapıyor. Beklentiler değişti, kan şekerleri geriledi ve paranın değeri anlaşıldı. Erkekler, anneleriyle aynı seviyede kadın şef adaylarını evde yemek yapma bahanesiyle teste sokarken, çoğu zaman da iş dönüşünde vakit ayıramadıkları için kadınlar evde yemek yapma alışkanlığına yönelmeye başladılar. Gündelik yaşamında farklı mekanlar arasında sürekli geçiş yapanlar artık dışarı yemek yemeye boşa para harcamak olarak bakmaya başladılar. Ama birlikte olmanın yerinin önemi kalmaz benim açımdan. Dengeyi sağlamak önemli. Bazen beraber yemek yapma keyfini yaşamak, bazen de yeni yerler keşfederek farklı lezzetleri tatmak gerek. Ama ben yine de beklentilerinizi düşük tutmanızı öneririm.

7. BAŞLANGIÇTA NEYSE SONDA DA ÖYLE OLACAK
Hayatınıza girmeye aday olan erkeğin, ilişkinin başında nasıl davrandığına dahil çok dikkat edin. Daha genç yaşlardayken, ‘ben onu değiştiririm’ hayali peşinde koşmanın artık bir hikaye olduğunu anlamak için büyümek lazım. Durum bu; ‘mal bu’ derler ya, aslında daha anlamlı bir şekilde ifade edilemezdi. İlk başta gördüğünüz o kişinin, uzun vadede aynı kişi olarak devam edeceğine dair farkına varmalısınız. Eğer hislerinize saygısızsa, saygısızlık yapıyorsa veya sizi dinlemiyorsa, bu durum ileride daha da kötüleşecektir. Ne yazık ki, kimse kimseyi değiştiremiyor, kimse de kimse için değişmiyor. Tek değişebileceğimiz şey kendimiziz. Unutmayın ki, tanıştığınız adamın başlangıçta sahip olduğu olumlu niteliklerin kalıcı olacağı ve size fayda sağlayacağı bir gerçek. Ancak başlangıçta gözünüze batan çok fazla sorun varsa, o sorunlardan bir bütün oluşturmayı hayal etmenin hayal kırıklığına eşdeğer olduğunu söylemek istiyorum.