
Anne Değil, Sevgili Ol!
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Sevgilinizle ilişkinizin dinamiklerinin değiştiğini mi düşünüyorsunuz? Eğer ona karşı daha çok koruyucu bir yaklaşım içindeyseniz dikkat! Siz de birçok kadın gibi sevgilinizin annesi rolüne bürünmüş olabilirsiniz. Bu durum bazı belirtilerle kendini gösterse de, ortaya çıkması genellikle zaman alır. Bazen erkekler bu durumdan memnun olsa da, diğer zamanlarda ilişkiyi derinlemesine etkileyen sonuçlar doğurabiliyor. Us Psikiyatri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Psikoterapist Sebahat Filiz ile ilişki içinde anne rolünü üstlenmenin etkilerini ve dikkat edilmesi gereken noktaları konuştuk.
Kadın-erkek ilişkilerinde rol dağılımı nasıl olmalı?
Partner seçerken idealizasyon önemli bir rol oynamaktadır. Yani birey, diğer tarafta sahip olduğu bazı özelliklerden etkilenir. Bu özelliklerin çekiciliği, genellikle kişinin kendinde bulunmayan ancak olmasını istediği özelliklerden kaynaklanır. Örneğin; içe dönük biri sosyal yönü kuvvetli bir partneri çekici bulabilir. Bu anlamda rol dağılımı, romantik ilişkilerin doğası gereği gelişmekte ve çiftler kendilerine özgü bir denge oluşturmaktadır. Bu denge, “aynı ipin üzerinde yürüyen cambazlara” benzetilebilir. Her iki tarafın duruşu ve davranışı aralarında bir denge kurarak, onları güvende tutar. Ancak tek taraflı çaba hüsran yaratabilir.
Peki, tek tarafın ilişkiyi üstlendiği bir dağılımda ne tür sorunlar ortaya çıkabiliyor?
Tek taraflı sorumluluk almak ya da diğerinin yükünü taşımak yorucu ve yıpratıcı olabilir. Bu durum başlangıçta bir denge olarak görünse de, zamanla partnerlerden biri tükenmişlik hissi yaşayabilir. Gergin, öfkeli, içe dönük ve depresif hissedebilir. Böyle bir yaşam tarzı alışkanlık haline geldiğinde, iş-yaşam dengesini bozarak hayatın diğer alanlarında da sorunlara yol açabilir. Hiçbirimiz sadece vererek yaşamaktan keyif almayız. İlişkilerde alma ve verme dengesinin olmaması, ruhsal dengeyi de etkiler. İlişkide sadece veren taraf olmak son derece yıpratıcıdır. İnsan bazen hem verdiğini göremez hem de alamaz. Partnerler birbirine bazı şeyler sunarken, bunların değeri tam olarak anlaşılamayabilir; yani sürekli verici olmak bazen sadece bir his haline gelebilir.
Çift ilişkilerinde bazı kadınlar zamanla anne rolünü üstlenebilir. Bunun altında ne yatıyor?
Çift ilişkisinin temeli aile dinamiklerine dayanır. Aslında ebeveynlik rolleri her zaman aktiftir. Birlikte olmaya karar veren iki kişi, birbirinin bakım vereni haline gelir. Bu, anne-babanın üstlendiği rolleri çiftlerin birbirleri için üstlenmesine yol açar. İlk sevgi nesnesi genelde annedir. Sevgi alma ve verme tecrübesi de ilk olarak bu kanal üzerinden yaşanır. Dolayısıyla, çift ilişkisi sevgiyi hissedebilme üzerine kuruludur. Anneden edinilen dinamikler, ilişkide davranışsal olarak kendini gösterebilir.
Sevgiliyken anne rolü üstlenen kadınlar, eğer bunun farkında değillerse hangi ipuçlarına dikkat etmelidir?
İlişkide kadın, çoğu zaman yetişkin bir birey gibi davranmaktan çok ebeveyn rolüne bürünebilir. Partnerini çocuksu bulmak, bu anlamda bir alarm olabilir. Partneriniz çocuksu mu davranıyor, yoksa ebeveyn tutumlarınız mı onu bu hale getiriyor? Bu bir döngü haline dönüşebilir. Bunu fark etmek önemlidir. Partnerin hayatındaki kararlara dair kendini birinci derecede sorumlu hissetmek önemli bir sinyal verebilir. Örneğin; ne giydiği, alkol ve sigara tüketimi, uyku düzeni, iş gelirleri, araba kullanımı gibi konularda kendini müdahale etme ihtiyacı hissediyorsa, bu bir işaret olabilir. Çünkü yetişkin bir erkeğin kendi kararlarını alabilmesi gerekmektedir. Eğer partnerine danışmadan karar alıyorsanız, bu da bir belirti olabilir. Diğer bir ipucu ise kendinizi veya partnerinizi cinsel olarak çekici bulmamaktır. Unutulmamalıdır ki sağlıklı bir cinsel yaşam, iki yetişkin arasında yaşanır. Partnerinize destek olmak dışında verimli ve üretken hissedemiyor olmak da dikkat edilmesi gereken bir diğer ipucu. Ebeveyn gibi davranmak ciddi bir enerji kaybı yaratır ve bireyin arzularını bastırabilir. Örneğin; kişi, partnerinin ne yediğine harcamak yerine, yaratıcılığı için zamanını harcasa, sonuçlar farklı olabilir. Kadının yeteneklerini gösterme fırsatlarının fazla olduğu varken, yalnızca annelik rolüyle sınırlanması tatminsizlik ve yetersizlik duygularına yol açabilir.
Bu davranışları normal karşılayan ve tepki göstermeyen erkeklerin travma yaşadığından, çocukluk döneminde ilgiden mahrum büyüdüğünden söz edebilir miyiz?
Böyle bir genelleme yapılamaz; ancak bu durumu normal karşılamak ve hatta bu duruma ihtiyaç duymak ruhsal büyümeyi reddetme anlamına gelebilir. Bu sadece romantik ilişkilerde değil, gündelik yaşamda da kişiye sıkıntılar yaratabilir. Kişinin öz annesi veya bakım vereniyle bağını sağlıklı bir şekilde koparabilmesi, yani bireyselleşmesi, önemli bir psikolojik gelişim aşamasıdır. Bu aşamanın sağlıklı atlatılmaması, anne-oğul ilişkisinin bağımlılık düzeyinde sürmesine neden olabilir ve bu durum çift ilişkisine de yansıyabilir.
“Erkekler annelerine benzeyen kadınlarla evlenir” sözü bir klişe mi yoksa gerçeklik payı mı var?
Aslında her iki durumun da payı var! İnsanoğluna tanıdık gelen ve güvenli görünen şeylere yaklaşımımız her zaman farklıdır. Çünkü yeni ve tanıdık olmayan her şeye şüphe ile yaklaşırız. Sevgi nesnesi olarak en tanıdık olan kişi genellikle anne ya da onun yerini tutan bir bakım verendir. Dolayısıyla, anneye benzeyen, aynı zamanda güvenli gelen bir seçenek olarak algılanır.
Böylesi bir ilişkide uzun süreli olma ihtimali nedir? Hangi nitelikteki kişiler için cazip, kimin için zorlayıcıdır?
Bir ilişkinin uzun ömrü, kişilerin duygusal yatırımı ve emeğine bağlıdır. Sağlıklı ve doyurucu bir ilişki için; kişinin kırılgan yanlarını açabilmesi için güvene, ihtiyaçlarını ifade edebilmek adına desteğe ve onu olduğu gibi kabul edebilecek şefkate ihtiyaç vardır.
Ebeveyn rolünde olduğunda ve partneri çocuk egosuyla hareket ediyorsa, kendini ne derece güvende hissedebilir ya da ihtiyaçlarını ne kadar dile getirebilir?
Ebeveyn-çocuk modeli bir ilişki, yetişkin sorumluluklarını red eden bir birey için cazip gözükse de, er geç günlük yaşamın işlevselliği açısından problemlere yol açabilir. Zaman zaman çocuk gibi hissetmek ya da partnerinde anne şefkati görmek doğal hatta onarıcı olabilir. Ancak ilişkinin tek boyutu bu yönde olursa, zamanla tatminsizlik hissi ortaya çıkabilir. Doyurucu olmayan bir ilişkinin gerilimi, yaşamın diğer alanlarına da olumsuz yansıyabilir; sosyal ilişkilerde bozulmalar, iş yaşamında başarısızlık ve yetersizlik hissi, çocuklarla iletişimde zorluklar ve aniden gelişen öfke patlamaları gibi…
Yeri geldiğinde ebeveyn de olabilirsiniz!
Çift ilişkilerinde önemli olan, yetişkin bir birey olmanın yanı sıra, zaman zaman ebeveyn şefkatini sunmak ve çocuksu yanınıza izin vermektir. Yetişkin olmanın öğrenimleri ebeveynlerden kaynaklanır. Uzman Psikolog-Psikoterapist Sebahat Filiz, “Çocuk gibi ağlayan bir partner varsa, onun çocuksu yanına yaklaşmak öneme sahip. Böyle durumlarda ebeveyn gibi davranarak onu teselli edebilir ve birlikte yetişkinliğinize dönebilirsiniz. Eğer partnerinizle karşılıklı olarak yetişkin hissetme dengesine geri dönebilirseniz, bazen ebeveyn gibi hissetmenin ya da davranmanın bir sakıncası yok. Yeter ki ilişkiniz ebeveyn davranışları temelinde kurulmasın ve ana rolünüz yetişkin bir birey olduğunu unutmayın” diyor.
* Formsante dergisinden alınmıştır.