Aşk ve İlişkiler

Ayrılığın Ardından Yalnızlığınızla Uzlaşın…

Yazı: Elif Gürsoy

Sevgilisinden ya da eşinden ayrılan ve acı çeken, ilk veya son kişi siz olmayacaksınız. Hayatınızın bir döneminde kesinlikle terk edeceksiniz ya da terk edileceksiniz; yalnız kalacak, kendinizi dinleyecek ve kendinizle baş başa kalacaksınız. Hayatınızdaki kişiyle paylaştığınız her anı bir kenara bırakacaksınız. Sonuç olarak, bu alışkanlıklara veda etmeye başlayacaksınız. Bu dönemi en sağlıklı şekilde atlatabilmek için Klinik Psikolog Hande İşın’ın önerilerine göz atmanızı tavsiye ederim.

Ayrılık sonrası bireyin yaşadığı evreleri sıralayarak başlayalım…
Ayrılık, sevdiğimiz birinin kaybı ile eşdeğer bir deneyimdir. Bu nedenle, kişilerin ayrılıktan sonra bir yas sürecine benzer aşamalardan geçtiklerini rahatlıkla söyleyebilirim. İlk dönemde duyulan acı son derece doğaldır. İlk aşama inkar aşamasıdır. Bu aşamada kişiler, ayrılığı kabul etmede güçlük çekebilir ve reddedebilir. Zaman geçtikçe bazı sorgulamalar baş göstermeye başlar. “Neden ben?” veya “Bu neden oldu?” gibi sorular, ayrılık yaşayan bireylerde öfke duygusunun yükselmesine sebep olur. İkinci aşamanın uzunluğu genellikle kişiden kişiye değişir. Özellikle ilişkide çözülmemiş durumların veya ifade edilmemiş duyguların birikmesi bu aşamayı uzatır. Ardından kişi, öfkesiyle başa çıkabilmek için pazarlık aşamasına geçebilir. Bu süreçte, kişi ayrılığın geçici olduğuna dair düşüncelere sahip olabilir. Zamanla ayrılığın kabulü, depresyon olarak tanımlayabileceğimiz bir hüzün sürecini getirir. Bu durum klinik bir depresyon hali olmasa da, içe çekilme ve ilgi kaybı gibi birçok benzer durumu içerir. Son olarak, kişi kabullenme aşamasına gelerek yeni bir yaşam tarzı benimsiyor ve hayatına devam ediyor. İşte bu kabullenme dönemi sayesinde bireyler yalnızlıklarıyla barışıklık kurmaya başlıyor.

Bu durumu kabul etmeye başlamanın ilk kuralı nedir?
İlişkinin, özgür irade ile iki kişinin seçtiği karşılıklı bir anlaşma olduğunu kabul etmektir. Dolayısıyla ayrılığı kabul etmek, her bireyin bir insan olduğunu ve ilişkiye başlama kararı aldığı gibi ayrılmayı da özgür iradesiyle seçebildiğini fark etmesiyle mümkündür. Bu farkındalık gerçek anlamda bir anahtar niteliğindedir. İlişkiler bazı bireyler için varlıklarını tamamlayıcı ve kendilik nitelendirmesinin bir parçası olarak görülse de, aslında bu bir yanılsamadır. Bireyler kendi benliklerini koruyabildikleri sürece bir ilişkide varlık gösterip mutlu olabilmektedirler. İlişki içinde veya dışında, varlık bilincini bireysel olarak oluşturabilen kişilerin ayrılık durumlarında sıkıntı seviyelerinin de düşük olduğunu gözlemliyoruz. Unutmamak gerekir ki bireysel olmak, yalnız olmak demek değildir. Bu nedenle ayrılığı atlatabilmek için kişinin mutlaka bireysellik düşüncesiyle barışması gerekmektedir.

Üzüntüyü derinlemesine yaşamak, acı çekmekten kaçmamak kişiye nasıl bir fayda sağlıyor?
Öncelikle, bu süreçte üzüntü ile birlikte kırgınlık, kıskançlık ve öfke gibi başka olumsuz duygular da ortaya çıkıyor. Bu aşamada kişinin hissettiği duyguları iyi bir şekilde fark edebilmesi oldukça önemlidir. Bastırılan veya yok sayılan her duygu, ilerlemenin önünde bir engel oluşturur. Duygularını bastırmaya çalışan bireylerin acıları, ayrılıktan dört ay sonra bile devam edebilmektedir. Her bir duygunun bastırılmadan yaşanması ve çevresindeki destekleyici kişilere ifade edilmesi, ayrılıkla ilgili kabullenme aşamasına gelme süresini kısaltır. Ayrıca, bireylerin kendi başlarına duygularını ifade eden yazılar yazmaları da aynı şekilde bir duygu boşaltımı sağlar ve hızlı, kalıcı bir iyileşmeye katkıda bulunduğunu gözlemliyoruz.

Eski ilişkiden kalan alışkanlıklara veda edebilmek için nasıl bir yol izlenmeli?
Ayrılık sonrası bireyler, gelecekle ilgili kaygıların yoğun bir şekilde yaşandığı bir karmaşa içinde hissediyorlar. Bu nedenle, bir rutin izlemek kişide normalleşme hissi oluşturur ve stabil hissetmelerine yardımcı olur. Kendilerine ve hayatlarına özen gösterme isteklerini kaybedebilirler. Ancak bunu yapmak acıyı atlatmağa yardım etmez. Her son bir yeni başlangıçtır. Dolayısıyla yeni bir başlangıç yapmak ve eski ilişkilerden kalan alışkanlıklara veda edebilmek için bireylerin, iyi beslenme, yeterli uyku, dinlenme ve eğlenceye zaman ayırmayı, egzersiz yapmayı içeren yeni bir günlük rutin geliştirmelerini öneriyorum.

Ayrılık sonrası oluşan boşluğu en kısa sürede sağlıklı bir şekilde anlatmanın yolları neler?
Ayrılık sonrası dönemde eski partnerin romantize edilmesi son derece doğaldır; bu nedenle eski partnerle ilgili düşüncelerde genellikle onun güzel yönlerine ve özlenen ayrıntılara, yani oluşan boşluğa odaklanılır. Bu noktada partnerin olumsuz özelliklerini görmeye çalışmak, eski partnerle olan sevgi, özlem ve boşluk hissinin azalmasına yardımcı olur. Kısa vadede bazı negatif duygulara sebep olsa da, bu durumun uzun vadede geçici olduğunu biliyoruz. Sevginin öğrenilmiş bir motivasyon olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Eğer karşılıklıysa bize mutluluk ve neşe getirirken, eğer değilse üzüntüye neden oluyor. Bu nedenle mutluluk duygusu ile eski sevgilinin varlığı arasındaki bağı zayıflatmak için mutluluk duygusuyla özdeşleşen yeni zihinsel bağlantılar kurulması gerekiyor. Bu da kişinin dışarı çıkıp eğlenmeye zaman ayırması, yeni mutlu anılar oluşturması ve kendini şımartacağı, keyif alacağı aktiviteleri yapması ile mümkündür. Kişi kendini şımartacaksa, bundan daha iyi bir zaman olamaz mı? Ayrıca eğer acı ve diğer olumsuz duygular çok yoğun ve bu durumla başa çıkamıyorlarsa, uzman bir psikologdan destek almak, bireylerin bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmalarına büyük katkı sağlayacaktır.

Ayrılık sonrası yalnızlığınızla barışın… - Resim : 2

Başka birine ihtiyaç duymadan, kişinin mutluluğu kendi içinde bulabilmesi için nasıl bir düşünce yapısı gerekiyor?
Bir ilişkinin sona ermesi, ilişkide hatalar yapılmış olsa bile, bu kişinin “kusurlu” olduğu anlamına gelmez. Bu, olumsuz bir zihinsel filtrelemenin, yani “yanlış etiketleme” dediğimiz düşünsel bir hatanın sonucudur. Öncelikle bu düşünce yapısının değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca yoğun duygu durumu içinde, kişi mutsuzluk sürecinin hiçbir zaman sonlanmayacağını düşünebilir. Bu düşünce acıyı artırır. Bu noktada, yaşanan üzüntü ve boşluk duygusunun geçici bir süreç olduğunu kendisine hatırlatması gerekir. Ben buna ayrılık sonrası bir süreç, bakış açısı geliştirilmesi diyorum.

Yalnızlığın avantajları var mı peki?
Yalnız olmanın avantajlarını görmek, kişinin mutluluğu kendi içinde bulmasına destek olur.

Yaşanan ayrılık sonrasında neler yapılmamalı, nelerden uzak durmalı?
Ayrılık sonrası bir nevi yas süreci yaşanır. Ancak ayrılığı yastan ayıran en önemli şey, elbette gerçek bir ölüm yaşanmadığından diğer kişi ile iletişim ihtimalinin hala bulunmasıdır. Bu noktada kişiler çeşitli yollarla eski partner ile iletişim kurma girişimlerinde bulunabilir veya ondan haber alma çabasında olabilir. Sosyal medyadan takip etme, en sık karşılaştığımız yöntemdir. Ben ayrılık yaşayan bireylere, eski partnerle iletişimden veya kendisinden haber almayı sağlayacak her türlü girişimden kaçınmalarını önemle tavsiye ediyorum. Bu, acıyı uzatarak, birlikte geçirdikleri güzel anıların hatırlanmasına yol açar. Eski partnerden haber almak, hatıraları canlandırarak zihni meşgul eden düşüncelere sebep olur. Bu nedenle hatıraları canlandıran her şeyden uzak durulması gerekir. Birlikte anlam yüklenmiş şarkıların dinlenmesi, güzel vakit geçirilen duygusal anıların olduğu yerlere gidilmesi ve eski fotoğraflara bakmak gibi durumlar da bunlardandır. Uzak durulması gereken bir diğer konu, başka biriyle yeni bir ilişkiye başlangıçta acele edilmesidir. Ayrılık sonrası hızlı bir şekilde ortaya çıkan ilişkilere “ribaund” ilişkiler denir. Bu, daha çok erkeklerin tercih ettiği bir baş etme yöntemidir. Ancak bu tür ilişkiler genellikle eski ilişkiye yönelik duyguları gizleyip, uzun vadede iyileşmeye pek yardımcı olmaz.

Kişi yeni bir ilişkiye ne zaman hazır hale gelebiliyor?
Yeni bir ilişkiye hazır olmak, eski partnerle ilgili olumsuz hislerin geçiştirilmesi ve ayrılıkla biten ilişkilerini objektif bir şekilde değerlendirerek öğrenimler elde etmesiyle mümkün olmaktadır. Geçmiş ilişkiyi değerlendirmek, bireyin kendi ihtiyaçları ve yeni partnerinden beklentileri hakkında yeni farkındalıklar kazanmasına yardımcı olur. Bu, yeni ilişki için partner seçimini daha doğru hale getirir. Ayrıca bu değerlendirme, kişinin kendi hatalarını görmesini sağladığından, bir sonraki ilişkinin daha sağlıklı ilerlemesine olanak tanır. İnsanlar, bu iki süreç sonrasında yeni bir ilişkiye gerçek anlamda hazır hale gelirler.

Hangi duygu, düşünce ve iniş-çıkışlar kişinin ruh halini etkiliyor?
Ayrılık sonrası dalgalı ruh hali, ilişki bitiminin sorumlusu olarak çeşitli atıflarda bulunulması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Kişinin, kişiselleştirme olarak adlandırılan hatalı bir düşünce ile ayrılığın sebebini tamamen kendinde araması, suçluluk, pişmanlık ve üzüntüye neden olurken, zaman zaman bu düşünce hatalı tarafın tamamen eski partner olarak değerlendirilmesine dönüşüyor. Hiçbir ilişkide olumsuzluk veya ayrılığın nedeni tamamen bir kişi olamaz. Ancak ayrılık sonrası erken dönemde, bireyler duygu yoğunlukları nedeniyle bu değerlendirmeyi kolayca yapabilmektedirler ve iç içe geçmiş “ya hep ya hiç” düşünce hatasına düşebilirler. Ayrıca, bu dönemde bireyler ideal bir ayrılık hayaline geçiş yapabilirler. Yani “Keşke ben ayrılmış olsaydım” ya da “Ayrılmak istediğinde farklı bir cevap verseydim” gibi geçmişe yönelik değiştirilemeyecek duruma zihinsel olarak müdahale çabaları ortaya çıkabilir. Burada fark edilmeyen bir durum, ilişkiyi kimin bitirdiğinin bu zorlukla başa çıkmak açısından aslında pek de önemli olmadığıdır. Ayrılık her durumda zor bir süreçtir. Duygusal dalgalanmaya sebep olan bir diğer önemli düşünce ise benzer bir uyum ya da sevgiyi başka biriyle yakalayamayacak olma düşüncesidir. Ayrıca, eğer bireyler ilişki içinde normal iletişimleri sırasında ayrılığı bir yöntem olarak kullanmışlarsa, ayrılığın gerçek bir ayrılık olup olmadığını değerlendirememek de dalgalanmalara yol açar.

* Formsante dergisinden alınmıştır.