Aşk ve İlişkiler

Ölsün Orgazm Eşitsizliği!

Nefes nefese geçen bir an, sabah alarmını erteler gibi bir sonraki çağrıya kadar ertelenmenin hüznünü yaşıyoruz. Mutlu sonun kelime hali orgazm, ve bundan mahrum kalanlar için şapkamızı önümüze koyarak bir çift laf etmek istiyoruz. Mutlu bir sonun formülünü tutturamayanlar ve partnerini görmezden gelenleri karşısımıza oturtuyor ve onlara soruyoruz: Neden bu kadar bencilsiniz?

Mutlu bir yatak odasının vazgeçilmezlerinden biri kesinlikle orgazmdır. Taraflar hazzın zirvesine ulaştıklarında, bedenlerinde patlayan havai fişekler ve zirvelerde mükemmel bir yolculuk deneyimlerler. Partnerlerin senkronize bir orgazma ulaştığını düşünürsek… İşte fantastik bir son dediğimiz anı böyle yaşıyoruz. Fakat bu mutlu sonla biten hikayelerden birinin tarafının bencil bir karaktere sahip olduğunu söylesek? Üzerine konuşmamız gereken konu tam olarak bu! Çünkü her şeyin yolunda gittiği bir meseleyi konuşmayı değil, yaşamayı tercih ederiz, haksız mıyız?

ESER MIKTARDA ORGAZM

Orgazm eşitsizliği, taraflardan birinin diğerine kıyasla daha az orgazm yaşaması, eser miktarda orgazma ulaşması veya hiç orgazm olamaması olarak tanımlanabilir. Yatak odasındaki (veya istediğiniz başka bir yerde) bahsi geçen mutlu son, her iki cinsiyet için farklı sonuçlarla karşılaşıyor. Kadınlar ve erkekler bu sona farklı şekillerde ve zaman dilimlerinde ulaşabiliyorlar. Erkekler orgazma ulaşmada daha hızlıyken, kadınlar bu konuda biraz daha dezavantajlı. ‘Şans’ kavramı aslında burada partnerlerinin ‘yetenekleri’ ile de ilgili olabilir. Erkeklerin partnerlerini hazzın zirvesine ulaştırma konusundaki yeteneklerini pratikte görmek maalesef zor. Hatta birçok kişi bunu ‘rivayetlere göre’ diyerek değerlendiriyor. Bu başarısızlık, en nihayetinde memnuniyetsizliğe ve memnuniyetsizlik de eşitsizliğe yol açıyor. Biz de bu eşitsizliği er ya da geç ortadan kaldırmalıyız. Bugüne dek ortadan kaldırdığımız tüm eşitsizlikler gibi! ‘Yatak odasında eşit hak, eşit orgazm’ mottosuyla yola devam ediyoruz.

Modern dünya, her bireyin kendisini eşsiz ve özel hissetmesi üzerine şekilleniyor. Kişisel gelişim akımı ile giderek daha özel hisseden pekimiz bu durumu yanlış yorumlayabiliyor. Kendisini özel bulan bazı bireylerde bu durum bencilliğe dönüşerek, sosyal, duygusal ve cinsel anlamda karşı tarafı görmezden gelen bir bakış açısına dönüşüyor. Yirmili yaşlarının sonunda bir kadın, hem kendisinin hem de arkadaşlarının partnerlerinin aşırı bencil olduğunu dile getiriyor. Bu bencillik yatak odasında sürekli hale geldiğinde, kendisini değersiz hissettiğinden bahsediyor. Seksin anlamsızlaştığı ve yalnızca partnerin doyuma ulaşmasının bir ritüele dönüştüğü dönemde, duygusal olarak yıprandığını ve cinsel açıdan tatminsizlik yaşadığını paylaşıyor. Ona göre çözüm, mutlu bir sonla sonuçlanan seksten sonra uyumak. Burada altı çizilmesi gereken, her iki tarafın da cinsel anlamda doyuma ulaşmasının ardından arkalarına dönüp uyuması gerektiğidir. Yani şifre: ‘Eşit orgazm, eşit uyku!’

Diğer tarafta ise yirmili yaşlarının ortasında bir kadın, ‘benim için önemli olan partnerimin hazzı’ diyor. Karşı tarafın orgazma ulaşmasını önemsediğini belirten konuğumuz, buna rağmen partnerinin onun istek ve arzularını görmezden gelmesine sessiz kalamadığını vurguluyor. Ayrıca, ilişkilerinin ömrünün de partnerinin yatak odasındaki bencil tutumuyla doğru orantılı olarak gideceğini öngörüyor. Madalyonun hangi yüzüne dönersek dönelim, zevkleri ikinci plana atan bir tarafa kesinlikle rastlıyoruz.

EŞİTSİZLİĞİN SONUÇLARI

Uzman Psikolog Aslı Özsoy, genellikle erkeklerin orgazm ile boşalma yaşadığını, fakat kadınların boşalmasının daha zor olmasına rağmen birçok kez orgazm olabildiklerini belirtiyor. Böyle bir durumda kadın, orgazm ve boşalma sağlayamadığında erkeğin orgazmı yaşayıp ilişkiyi sonlandırmasının ardından karşı taraf, kendisinin düşünülmediğini, önemsenmediğini, değersizleştiğini ve hazzının giderilmediğini düşünebilir; bu da olumsuz duygu ve davranışları beraberinde getirebilir.

Bu bilgiler ışığında, bahsi geçen eşitsizliğin olası sonuçlarını merak ediyoruz. Uzm. Psk. Özsoy, bu konuya şu şekilde yanıt veriyor: “Cinsel eğitim ve deneyimin az olması, temel cinsel tekniklerin ve partneri uyarma yöntemlerinin çiftler tarafından yeterince bilinmemesi, partnerlerin birbirlerinin tatminine dair konuşmaması, bencil tutumlar ve psikolojik veya fizyolojik birçok etken tatminsizlik yaratabilir. İlişkide cinselliğe yüklenen anlam ön plandaysa, her iki taraf kendisini sorgulayabilir ve hem cinsellikten hem de partnerden uzaklaşabilir. Hem cinsellikten hem de partnerden uzaklaşmış bireylerde arzulamama, uyarılma sorunu, erekte olamama, erken boşalma, geç boşalma, orgazm olamama ve boşalmama gibi durumlar ortaya çıkabilir. Ayrıca isteksizlik, yetersizlik duyguları, performans kaygısı veya takıntılar da yaşanabilir. Kadınlarda, vajinismus cinsel birleşim olduktan sonra tekrar etme olasılığı daha az olsa da, korkulu düşüncelerle vajinanın kasılması ve cinsel birleşime istemsizce izin verilmemesi gibi sonuçlar doğurabilir.”

Partnerler arası orgazmda eşitsizliği yalnızca bencillik üzerinden değerlendirmek doğru değil. Bilgisizlik ve ilgisizlik de bu listeye eklenmelidir. Ayrıca, iki cinsiyetin fizyolojik farklılıkları bu eşitsizliğin en önemli nedenlerinden biridir. Kısa süren ön sevişmeler, ilk akla gelen madde olarak karşımıza çıkıyor. Klitoral uyarıya ihtiyaç duyan kadınlar, bu arzularını partnerlerine iletecekleri bir anatomi dersiyle bu sorunlarını çözebilirler. Birleşmeye atfedilen büyük değeri bir kenara bırakarak tatmine ulaşmaya odaklanmak, belki de bazı şeyleri değiştirebilir. Çiftler arasındaki orgazm eşitsizliğini gözler önüne seren bir araştırmaya göre, ilişki sırasında kadınların %39’u orgazma ulaşırken erkeklerde bu oran %91’e kadar çıkıyor. ‘Orgasm gap’ yani orgazm boşluğu olarak ifade edilen bu durum, aradaki dikkat çekici farkı istatistiklerle ortaya koyuyor.

MUTLULUĞA GİDEN YOLDA İLK ADIM

Bu eşitsizlik, bencillik, boşluk veya ne derseniz deyin, bir anda ortadan kaybolmayacak. Her konuda eşitlik için mücadele eden kadınlar, anlaşılan o ki yatak odasındaki orgazm eşitsizliğini de ortadan kaldırmak için çaba harcamak zorunda kalacaklar. Tabii aramızda orgazma ulaşma oranlarında tam tersini yaşayanlar varsa, bir süre daha bu konuyu gündeme getirmemeleri faydalı olabilir. Evet, bazıları çok şanslı… Bu eşitsizliğin çözümü için taraflar arasında iletişim kurmak, atılacak ilk adım gibi görünüyor. Uzm. Psk. Aslı Özsoy’a göre, en önemlisi partnerlerin cinsellik hakkında açık ve net bir şekilde konuşup, istek ve beklentilerini birbirlerine aktarmalarıdır. “Kişi gerçekten bu eşitsizlikten rahatsızsa ve eşitlik istiyorsa; kendi bedenini ne kadar tanıyor, cinsellik hakkında bilgi sahibi mi, partnerinin yanında veya karşılıklı mastürbasyondan rahatsız olur mu, partnerinin elle uyarmasıyla orgazm olabiliyor mu, ne sıklıkta orgazm oluyor, orgazmı nasıl yaşıyor, orgazm belirtilerinden hangileri var, orgazm taklidi yapıyor mu, cinsel ilişkiden sonra utanma, korku, iğrenme, suçluluk gibi olumsuz duygular hissediyor mu, sevişmeden sonra ağladığı veya rahatsızlık yaşadığı oluyor mu gibi soruların yanıtlarını anlamaları, ortak çözüm noktaları bulmaları ve gerekirse bir uzmandan destek almaları önerilir.” Anlayacağınız, kendimizi tanımadan tüm sorumluluğu partnere yüklemek büyük bir haksızlık olur. Aranızda utanılacak bir şey yok, konuşun gitsin…

FORMÜL: BİR SEN, BİR BEN, BİR DE ORGAZM!

Her seferinde ki zirveyi yakalayanlar, gözlerinden kalpler fışkıranlar, hiç eşitsizliğe maruz kalmamış olanlar, orgazm yaşamayı deneyimlemeyenler ve bencil partnerlerle mücadele edenler… Aslında hepsi biziz ve birlikteyiz. Hatta belki de aynı masada kahve içen dostlarız. Nasıl ki yaşadıklarınız size özelse, orgazm eşitsizliğinin çözümü de kesinlikle size özel olacaktır. Herkes kendi eşitsizliğini ortadan kaldırmak için bir adım attıktan sonra, en kötü ihtimalle bencillerle yollarımızı ayırıp mutluluğun ve hazzın peşinde yeni maceralara yelken açarız. Mutluluğun formülünü merak eden partnerinize mesajınız net olmalı: Bir sen, bir ben, bir de orgazm! Olmazsa olmazlar arasında sınırımız kesin.

Yazı: Baran Alışkan

İLGİLİ İÇERİKLER