Aşk ve İlişkiler

Evlilikte yaygın olan cinsel sorunlar

Bir kadın ve bir erkek… Bir ömür boyunca aynı yastığı paylaşmak zor bir görev. Ekonomik endişeler, monotonluk ve çocuklarla dolu bir hayat derken, bir bakmışsınız ki hayatınızın aşkı adeta bir yabancıya dönüşmüş. Cinsellikse çoktan bir lüks haline gelmiş. Oysa sizi birbirinize bağlayan en önemli olgu “seks”. Cinsel yaşamınıza gereken önemi vermek, daha mutlu bir aile hayatını da beraberinde getiriyor.

Ten Uyumsuzluğu

Araştırmalar, her bedenin bir kimyası olduğunu ortaya koyuyor. Kadın ve erkeğin vücut sıvılarının, özellikle terin, birbirleriyle uyumlu olması gerekiyor. Ten uyumuna sahip çiftler, birbirlerini arzularken, gün içinde özler ve “cinsel aşk” olarak tanımladığımız tutkulu duyguyu yaşarlar. Eğer çiftler arasında cinsel aşk varsa, en problemli evlilikler bile kurtarılabilir. Ancak evlilikte büyük sorunlar yoksa ama cinsel aşk yoksa, yani ten uyumları sıfırsa, evliliği kurtarmak ne yazık ki mümkün olmuyor.

Çiftlerin Seks Hayatında Vücut Saatlerinin Uyumsuzluğu

Çoğu erkeğin sabah saatlerinde cinsel ilişkiyi tercih ettiğini biliyoruz. Erkeğin sabahları erekte olarak uyanmış olması bunun başlıca nedenlerinden biridir. Kadınlar ise daha romantik oldukları için akşam saatlerinde eşleriyle sevişmeyi tercih ediyorlar. Kadın danışanlarım genellikle şöyle ifade ediyor: “Eşim sabahları benimle ilişkiye girmek istiyor. O için havanın güzel olması önemli tabii. Duş alıp çıkacak. Ama ben banyoya girip saçımı kurutacağım, kahvaltı hazırlayacağım, çocukları okula göndereceğim ve en sonunda işime gideceğim. Oysa akşam tüm işler bittiğinde sevişmek benim için çok daha kolay ve duygusal.” Genellikle burası erkeğin mantıklılığı ile kadının duygusallığı arasında bir çatışma noktası oluşturuyor. Yirmi yıldan fazla süren terapilerimde yalnızca bir ya da iki kadın sabahları sevişmek istediğini belirtmiştir.

On çiftten ikisinde görülen cinsel isteksizlik, elbette çiftlerin cinsel yaşamını olumsuz etkiliyor. Cinsellikte görülen isteksizlik, kimi zaman kadın da kimi zaman erkek tarafından kaynaklanabiliyor. Takıntılı kişilik yapısına sahip olanlarda cinsel isteksizlik daha sık görülmektedir. Eşinin ağız kokusu, diş yapısı, vücudundaki bazı kusurlar, göbekli olması, aşırı kıllı olması, vücuttaki lekeler ya da biçimsizlikler cinsel isteksizlik yaratan temel nedenlerdendir. Ayrıca kadınların sıkça şikayetçi olduğu hususlardan biri de eşlerinin beden temizliğine dikkat etmemesidir. Kesilmemiş ve kirli tırnaklar, ter kokusu, fırçalanmamış dişler ve ağız kokusu kadınlar için cinsel isteksizlik oluşturan unsurlar arasında yer almaktadır. Kadınların cinsel cezalandırma yöntemine başvurmaları da görülmektedir: Kadınlar öfkelendikleri zaman duygularını biriktirme eğilimi taşırlar. Detaycı ve analizci bir zihne sahip olan kadınlar, geçmişte yaşananları ve eşlerinin davranışlarını unutmamakta zorlanırlar. Eşlerini değiştirmek istemeleri ve erkek değişmediği sürece öfkelenmeleri de önemli sebeplerden biridir. Özellikle Türk kadınları, eşlerini cezalandırmak için cinselliği yasaklama yoluna gidebilir. Eşinin yüksek bir libido yani cinsel enerjiye sahip olması durumunda, kadın eşini cinsel aktiviteden uzak tutarak onu cezalandırdığını düşünür; ancak bu elbette sağlıklı bir yaklaşım değil. Zamanla çiftler arasında cinsel soğukluk oluşabilir ve daha büyük sorunlara, hatta aldatmalara kadar varan sorunlar patlak verebilir.

Ayrıca, vajinismus, kadının cinsel ilişki sırasında vajinasındaki kasların kasılması sonucu eşinin girişine izin vermemesidir. Bu durum genellikle korkudan kaynaklanan bir rahatsızlıktır ve çoğunlukla ilk gece korkusuyla tetiklenir. Genç kızlarımız cinsel tabularla baskı altında tutulmakta, cinsellik günah veya ayıplı bir şey olarak gösterilmektedir. Bekaret sendromu ve cinselliğin acı çekmek olarak algılanması, vajinismusun başlıca nedenleridir. Yıllar boyunca evli kalıp eşleriyle cinsel ilişkiye giremeyen birçok kadın bulunması ciddi bir sorundur. Psikoterapi ve gerekirse ilaç tedavisi ile bu durumda başarılı sonuçlar alınabilir.

Eğer sorun fiziksel bir durumdan kaynaklanmıyorsa, erken boşalmaya da yine psikolojik baskı neden olmaktadır. Aile ve toplumsal beklentiler, damat adayından eşini mutlu etmesini istemek ve “İlk gecede kızlık zarını bozacaksın” gibi yükler, heyecan içinde olan erkeğin sinir sisteminde yıpranmaya neden olması ve “Ya başaramazsam?” kaygısının artmasıyla erken boşalmaya yol açabilir. Bir kez erken boşalan erkek, tekrar başarısız olma korkusunu yoğun bir şekilde yaşar ve eşinden cinsellikten kaçma eğiliminde olur. Erkekliğin onuruyla böyle bir durumu kimseye açıklamadan doktora gitmemek de bir başka yaygın durumlardan biridir. Vajinismus gibi, yıllar boyunca eşine dokunmayan ve ayrı yataklarda yatan erkekler de vardır. Günümüzde tıpta, tedavisi oldukça basit olan erken boşalma için de yine psikoterapi ve ilaç işbirliğine başvurulmaktadır.

Birinci Adım: Sorunların Üzerini Örtmek Değil, Çözmeye Karar Vermek

Eşler arasında sorunların olması, özellikle de evlilikte cinsel yaşamda sorun yaşanması dünyanın sonu değildir. Ten uyumsuzluğu haricinde çoğu cinsel sıkıntının çözümü mümkündür. Yeter ki çiftler bu sorunların farkında olsunlar. Burada birkaç altın kural sunabiliriz:

  • Sorunlardan kaçmayın, üzerini örtmeyin ve çözümü ertelemeyin. Unutmayın, üzerini örttüğünüz ve çözümünü ertelediğiniz sorunlar, kısa sürede size iki veya üç katı sıkıntıyla geri dönecektir.

  • Eşinize yüklediğiniz suçlamalardan kaçının. Sadece onu suçlayarak ve çözümü ondan bekleyerek, haksızlık yaparsınız ve çözüme ulaşamazsınız. Suçlama davranışınızı bırakın.

  • Sorununuzu sahiplenin. Unutmayın, evlilik ve cinsellik iki kişiliktir. Her iki taraf da bu sorundan sorumlu, suçlu değil.

  • Birlikte çözüm geliştirmeye çabalayın. Eğer çözüme ulaşamadıysanız bir uzmana ya da evlilik terapistine başvurun. Yardım almaktan çekinmeyin.

Birbirinizi Suçlamayı Değil, Konuşmayı Seçin

Kavga ve suçlama yöntemleri de bir iletişim biçimidir; çiftler duygu ve düşüncelerini böyle de paylaşabilir. Ancak bu yol, yıkıcı ve evliliği zedeleyici, sevgiyi törpüleyen bir yoldur. Sağlıklı iletişim için;

  • Birbirinizi dinleyin, karşı tarafın sözünü kesmeyin.

  • Empati kurun, eşinizin yerine geçip onu anlamaya çalışın.

  • Birbirinizden beklentilerinizi gözden geçirin ve ne kadar gerçekçi olduklarını değerlendirin.

  • Eşinize karşı önyargılarınızı gözden geçirin.

  • İletişimin sadece konuşmak değil, dinlemek olduğunu unutmayın.

  • Eşinizle tartışabilirsiniz ama asla aşağılayıcı veya kırıcı bir dil kullanmayın; küfürleri lügatınızdan çıkarın.

Kadınlar Duygularının, Erkekler İse İçgüdülerinin Doyurulmasından Yanadır

Cinsellik en temel içgüdümüzdür; ancak bu içgüdünün duygularla harmanlanması gerekir. Erkekler genellikle eşlerinin işveli ve cilveli olmamasından, soğuk davranmalarından şikayet ederken, kadınlar eşlerinin kendilerine duygusal yaklaşmadığından yakınmaktadır. Kadın danışanlarımdan biri şöyle demişti: “Eşim normal zamanda benimle ilgilenmez. Gün içinde aramaz. Eve geldiğinde ne yaptım diye bile sormaz. Fakat ben mutfaktayken geriden gelir, arkamdan sarılır. O an kendimi kötü hissederim. Sadece şimdi mi aklına geliyorum diye düşünürüm.” Bu noktada kadınlar haklı. Erkekler cinselliği sadece içgüdüsel bir şekilde yaşarlarsa, duygularını da içine katarlarsa, cinsel yaşamları daha keyifli hale gelebilir ve eşleri soğuk olmaktan çıkabilir. Burada kişilik yapıları da önemli bir rol oynamaktadır. Evlenmeden önce o kadın çok sıcak ve istekliydi de, evlenince mi değişti? Çiftler birbirlerinin kişilik yapılarını da dikkate almalıdır.

Tutku Eksikliği ve Monotonluk Cinsel Hayatı Öldürür

Evliliklerde cinsel hayat %70 gibi önemli bir yer kaplıyor. Çiftlerin birbirine olan tutkularının azalması ve monotonluk, cinsel yaşamın iki ciddi düşmanı. Çiftler cinsel hayatlarını renklendirmek için neler yapabilir?

  • Tutkularınızı öldürmeyin. Tutku kendi başına var olmaz; onun beslenmesi ve özen gösterilmesi gerekir. Birlikteliğinize özel zamanlar ayırmalısınız.
  • Cinselliği sadece yatak odasına hapsetmeyin. Evinizin her köşesi cinselliğe açıktır. Monotonluk, cinsel hayatınızın en büyük düşmanıdır.
  • Birbirinizle cinsellik hakkında konuşmaktan çekinmeyin. Hoşlandığınız ve hoşlanmadığınız şeyleri eşinize ifade ederek onu yönlendirin. Hiç kimse kimsenin zihnini okuyamaz!
  • Eşinize kırılabilir veya üzülmüş olabilirsiniz ama yatağa asla küserek girmeyin. Eşinizi cinsel yasakla cezalandırmayın.
  • Anne ve baba rollerinizi bir kenara bırakıp eşinizle baş başa hafta sonu kaçamakları yapın.
  • Renkli bir cinsel yaşam için yaratıcılığa ihtiyaç vardır. Hayal gücünüzü harekete geçirin.

Her şeyi karşı taraftan beklemeyin, siz de planlar yapın. Özellikle kadınlar, cinselliği başlatmaktan çekinir. Bu önyargınızı aşıp, kendinizi rahat hissetmelisiniz.

Evlilik ve Aile Terapisti

İlkim Öz Tan